Selin, çevresindekilerin çok sevdiği insanlardan biriydi. Keyfi her zaman yerindeydi. Her zaman söyleyecek olumlu bir şey bulurdu. Hatta bazen etrafındakileri çıldırtırdı bile.
Bu kız, bu halde bile nasıl iyimser olabiliyor? Birisi nasıl olduğunu sorsa; "Bomba gibiyim" diye yanıt verirdi hep...
"Bomba gibiyim."
Selin bir doğal motivasyoncuydu...
Yanında çalışanlardan biri, o gün, kötü bir günündeyse, Selin yanına koşar, duruma nasıl olumlu bakılacağını anlatırdı.
Bu tarzı fena halde düşündürüyordu beni... Bir gün Selin'e gittim. Anlayamıyorum dedim.. Nasıl olur da, her zaman, her koşulda bu kadar olumlu bir insan olabiliyorsun... Nasıl başarıyorsun bunu?
Her sabah kalktığımda kendi kendime Selin bugün iki seçimin var:
Havan ya iyi olacak, ya kötü.. derim.
Havamın iyi olmasını seçerim. Kötü bir şey olduğunda gene iki seçimim var:
Kurban olmak, ya da ders almak.
Ben başıma gelen kötü şeylerden ders almayı seçerim. Birisi bana bir şeyden şikayete geldiğinde, gene iki seçimim var... Şikayetini kabul etmek ya da ona hayatın olumlu yanlarını
göstermek. Ben hayatın olumlu yanlarını seçerim.
Yok yahu, diye protesto ettim. Bu kadar kolay yani? Evet.. Kolay dedi Selin.. Hayat seçimlerden ibarettir. Her durumda bir seçim vardır. Sen her durumda nasıl davranacağını seçersin. Sen insanların senin tavrından nasıl etkileneceklerini seçersin. Sen havanın, tavrının
iyi ya da kötü olmasını seçersin... Yani sen, hayatını nasıl yaşayacağını seçersin!..
Selinin sözleri beni oldukça etkiledi. Onu, uzun yıllar görmedim. Ama, hayatımdaki talihsiz olaylara dövünmek yerine, seçim yapmayı tercih ettiğimde hep onu hatırladım.
Yıllar sonra, Selin'in başına çok tatsız bir şey geldi. Soygun için gelen hırsızlar, paniğe kapılıp, Selin'i delik deşik etmişler... Ameliyatı 18 saat sürmüş, haftalarca yoğun bakımda kalmış.
Taburcu edildiğinde, kurşunların bazıları hala vücudundaymış.
Ben onu, olaydan altı ay sonra gördüm. Nasılsın? diye sorduğumda, Bomba gibiyim dedi
Bomba gibi. Olay sırasında neler hissettin Selin dedim. Yerde yatarken, iki seçimim var diye düşündüm... Ya yaşamayı seçecektim, ya ölümü.. Ben yaşamayı seçtim.
Korkmadın mı, şuurunu kaybetmedin mi ?
Ambülansla gelen sağlık görevlileri harika insanlardı. Bana hep İyileşeceksin merak etme dediler.
Ama acil servisin koridorlarında sedyemi hızla sürerlerken, doktorların ve hemşirelerin yüzündeki
ifadeyi görünce ilk defa korktum. Bu gözler bana; Bana kiz ölmüş diyordu. Bir şeyler yapmazsam, biraz sonra ölü bir kız olacaktım gerçekten...
Ne yaptın? diye merakla sordum..
Kocaman bir hemşire yanıma yaklaştı ve bağırarak herhangi bir şeye alerjim olup olmadığını sordu...
Evet diye yanıt verdim.. Var.. Doktorlar ve hemşireler merakla sustular.. Derin bir nefes alarak kendimi toparladım ve bağırdım: Benim kurşunlara alerjim var !..
Doktorlar ve hemşireler gülmeye başladılar. Tekrar bağırdım... Ben yaşamayı seçtim. Beni bir canlı gibi ameliyat edin. Otopsi yapar gibi değil..
Selin, sadece doktorların büyük ustalıkları sayesinde değil, kendi olumlu tavrının büyük
katkısı ile yaşadı. Yaşaması bana yeni ders oldu.
Hergün, hayatımızı dolu dolu yaşamayı seçme şansımız ve hakkımız olduğunu ondan öğrendim..
Ve her şeyin kendi seçimimize bağlı olduğunu..
Bu yazıyı okudunuz. Şimdi iki seçiminiz var:
1. Unutup gitmek.
2. Saklamak ve de bu yazıyı Dostlarınızla paylaşmak
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİRAZ MUTLULUK
Short StoryHergün, hayatımızı dolu dolu yaşamayı seçme şansımız ve hakkımız olduğunu hayal edin.. İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR :) -Çiğdem Bayseçkin