Bazen sadece bir adım geri atarsın.Büyük resmi görmek adına çabalar durursun.Ne olduğunun farkına varır ve kendi kendine şunu söylersin;
Sikerler böyle işi!
Min Yoonginin yaşadığı da tam olarak buydu.
Hoseok sadece on dakikalığına dükkanı ona bırakmıştı ama o şimdiden lalelerden birinin boynunu büktüğünü görebiliyordu.
"Ah hadi ama!
Elindeki sulağı sertçe yere koyup sapı elleriyle kaldırdı.Dükkanın sarı filtreli camlarından sızan ışık,filtrelerle aynı renkteki saçlarına vuruyor,genç adam bir meleğe benziyordu.
Destek yaptığı parmaklarını çeker çekmez, kırmızı çiçek yeniden aşağıya düştü.Yoongi sinirle soludu.O sırada kapıdaki zil bir kurtarıcı gibi çaldı,Hoseok elindeki yemek dolu kese kağıtlarıyla içeri girdi.Sevgilisini somurtkan görünce,elindekileri buket yaptığı masaya koydu ve yanına gitti.
Yoongi onun ne olduğunu sormasını bile beklemeden,kollarını birbirine kenetledi ve aynı küçük bir çocuk gibi mızmızlandı.
"Küstü bu bana."
Kumral,lalesine dokundu.Pek birşey yoktu aslında.
"Boşver.Zaten güzel gözükmüyordu artık.Bazen sadece güzel tarafından bakmalısın Yoongi."
Sarışının minik dudakları yukarı kıvrıldı.Bedenini hayatının en güzel hediyesine çevirip ellerini,sanki bir fotoğraf çekiyormuşcasına yüzünün etrafında çerçeve şekline getirdi.
"Ne yapıyorsun?"
"Güzel tarafına bakıyorum."
Hoseok gülerek kafasını tatlı bir utançla yere eğdi.Belki de aylar olmuştu ama o hala utanıyordu.Çok seviyordu çünkü.Çok uzun seneler değil,sadece birkaç ay bie bir ömür bağlanmalarına yetmişti ikisi için.Çünkü iki genç,birbirlerine sonsuza dek seveceklerine dair söz vermiş,ve bunu binlerce kez kanıtlamışlardı.
Yoongi Hoseokun yüzünü kavradı.Burnuna ve dudaklarına minik buseler kondurdu.Parmaklarıyla yanağını sevdi.Her dokunuşunda Hoseok yeniden doğdu.
"Benim narin sevgilim..Ne kadar güzel olduğunun farkında değilsin."
"Y-yemek getirdim ben."
Kızarık yanaklarıyla doğrulup onlar için aldığı sandiviçleri getirdi.Yoongininkinde domates yoktu.Ne zaman domates yese,heryerinde kırmızı benekler beliriveriyordu.Hoseok için hava hoştu.Öyle de tatlı olduğu aşikardı sevgilisinin.Ama onu rahatsız eden hiçbirşeyi sevmemeye yemin etmişti Hoseok.
Oturdukları yerden kalkmadan,renkli lalelerin önünde sandiviçlerini yemeye başladılar.
"Bu lalelerin hiç beni sevmiyor Hoseok.Hep sana açıyorlar."
"Laleleri kıskanıyorsun Yoongi."
"Laleleri kıskanıp napacağım?Seni sevmelerine bozuluyorum ben."
İki genç birbirine bakıp gülümsedi.Hoseok elindekini bırakıp Yoonginin güzel beyaz ellerini kavradı.Gözlerinin içinde kayboldu bir süre.Bütün hayallerini onun gözlerinde görebiliyordu.Tek hayali oydu.
"Beni bu kadar kendine bağlama Yoongi."
Sarışın ellerini sıkılaştırdı.
"Neden?"
"Hikayemizin sonunda birimiz öleceğiz."
Yoongi Hoseoku aşık olduğu gülüşünü ortaya çıkardı.Yemeğini bir kenara bırakıp sevgilisini kendine doğru çekti.Kumral saçlarını öptü.
"Merak etme Hoseok."
Uzun parmakları güzel saçlarında yavaşca dolanıyordu.Kumral gözlerini kapattı.Olduğu yere iyice sindi.
"Bir şeyi bir kere sevdiğin zaman,sonsuza kadar senin olur.Ve eğer gitmesine izin verisen.."
Boşta kalan eli sevgilisininkiyle birleşti.Hoseokun minik gözyaşları kirpiklerinde dolanıyordu.
"..dönüp dolaşıp sana geri döner.Kimliğinin bir parçası olur,ya da seni mahveder."
Burnunu çekti Hoseok.Yoongi endişelendi,eğilip yüzüne baktı.
"Çok seviyorum seni Yoongi."
Dudakları birleşti.Yine tek seyircileri çiçeklerdi.Yine Hoseokun Yoongiyi ilk gördüğü zamanki gibi,ellerinin ilk kenetlendiği zaman gibi, minik bir kar tanesi kaldırıma düştü ve eriyip gitti.
Yoonginin gözünde Hoseok bir manolyaydı.
Kokladığın yerleri çürüyecek kadar narin bir çiçek olan manolya.
Hoseokun gözünde ise Yoongi bir papatyadı.
Beyaz ve ince.
Onu görünce ruhu eziliyordu.
Ama bunu çok seviyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flower Boy •sope¹✔
Cerita Pendek⚜yoonseok⚜ ⚜jikook⚜ "Çiçeklerim gibi olsana sende Yoongi.Hiç terk etme beni."