Seis

959 46 8
                                    

"Şermin burada bağırmamak için kendimi zor tutuyorum, siz nasıl oturabiliyorsunuz?"

Yanımda oturan Canan gülüp hafifçe dizime vurdu.

Maç başladığından beri Oğuzhan'da Oğuzhan. Dilinden düşürmüyor. Hayır, Şermin'de hiçbir şey demiyor. Kızın saçını başını yolacağım şimdi.

"Ayy, Oğuzhan oyuna giriyor!" dedi ve kısa bir alkış tuttu.

"La havle.."

Şermin bu lafıma gülünce ona da yarım yamalak kötü bir bakış attım.

Dakika 82'de Tali yerine Ozzy oyuna girerken hepimiz alkışladık. Oğuzhan'ın oyuna girdiğini görünce 'şükür, sonunda' diye geçirdim içimden. Maç bitene kadar bir şeyler yapmaya çalışmıştı ama yeterli olmamıştı. Maçtan çıkarken taraftarları alkışlayıp soyunma odalarına dönerken ona dolu gözlerimle bakıp gülümsedim. Bana göz kırpıp gülumsemişti.

"Hadi biz gidelim Bigo. Onlar tesislere falan geçerler." Kafamı salladım. Ozzy'nin soyunma odasına gidişini beklediğimiz için taraftarların çoğu gitmişti. Hızlıca çıktık ve otoparka doğru ilerledik. Öne Canan geçecekken tabiki de ben oturdum. (Şermin araba kullanmıyor diye biliyorum, araba kullanıyormuş gibi varsayalım) Şermin'in gülüşünü ve Canan'ın bana bakışını asla unutamam.

Beni eve bırakana kadar Şermin ve Canan konuştular. Eve bıraktıklarında onlara teşekkür ederek eve girdim.

Daha önceden evin ılınması için yaktığım kombinin derecesini yükseltip üstüme ayıcıklı pijamalarımı giydim.

Kendimi sıkmaktan dişlerim ve çenem acıyordu. Bağıramamış, tezahürat yapamamış ve haliyle küfür de edememiştim. Kendimi sıkmam normaldi.

Televizyonu açmış, Bein Sports'taki yorumları dinliyordum. Yorgunluktan gözlerim kapansa da dinlemeden uyumazdım. Metin Tekin'in sesini bölen şey benim karnımdan çıkan gurultulardı. Mac başlamadan önce yemiştik ama bana pek dayanmazdı. Vize haftamda genelde bir şey yemiyordum, sonraki hafta her dakika tıkınıyordum. Yaşasın eşitlik!

Hızlıca mutfağa gidip dolaptan tavuk sote için gereken malzemeleri çıkardım. Biberlerin çekirdeklerini temizleyip jülyen şeklinde onları doğradım. Soğanları da doğrayıp küçük bir tencerede onları kavrulmaya bıraktım. Başka bir tencereye daha önceden hazırlanmış tavukları attım ve onlar pişerken küçük tencerenin içine doğranmış domatesleri koydum. İkisi ayrı ayrı olunca, onları karıştırıp soteleme işlemini gerçekleştirdim. Dinlenmeye bırakırken şehriye ve tereyağını bir tencereye döküp şehriyelerin kavrulmasını bekledim. Pirinci ve tavuk bulyonu ekleyip tavuk bulyonu eriterek karıştırdım. Üstüne soğuk su ekleyip kapağını kapattım ve onu da pişmeye bıraktım.

Yarım saatlik işti, eh iki günlük yemeğim de çıkmıştı.

Telefonum yüksek sesle çalarken salona hızlıca gidip telefonuma baktım.

Annem

"Alo"

"Efendim anne." dedim gerginliğimin sesime yansımamasını umarak.

"Nasılsın kızım?"

"İyi anne, yemek yaptım şimdi kendime. Sen nasılsın, babam nasıl?"

"İyiyiz, çok şükür. Sağol. Ben seni vizelerini merak ettiğim için aramıştım. Birkaç şey daha söyleyeceğim."

"Vizelerim yeni bitti, hepsi iyi. Bir sorun yok. Yarın sabah sana mail olarak atarım. Seni dinliyorum?"

Gerginliğimi sesime yansıtamadığım için evin içinde yürümeye başlamıştım.

meu milagre | özyakupHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin