yalnızlık aşkın hologramıdır, bir yıldız gibi başının üstünde durur.

358 32 58
                                    

[snowmine — hologram]

Kim Jongin, apartman dairesinin balkonunda birini bekliyordu. Yıllardır bu dairede yalnız yaşayan genç adam bu yalnızlığının onu bırakmayacağını ve kafasının üstünde bir yıldız gibi parladığını düşünüyordu. Yıldızını fark etmesi uzun sürmemişti çünkü girdiği herhangi bir ortamda bütün gözler ona çevrilirdi ve o nasıl bu kadar dikkat çekebildiğini düşünürken, oraya gelen herkesin ama herkesin istisnasız bir yakınıyla ya da sevgilisiyle geldiğini fark etmişti. Kim Jongin her zaman yalnızdı ve onun yalnızlığı bir hologram gibi, yıldız şeklinde kafasının üstünde parlıyordu. Son bir aydır, yıldızı zaman zaman sönüyor, kalbi deli gibi atıyor ve ağzı kuruyordu.

Geçtiğimiz Temmuz ayının sonunda, Kim Jongin evinde klima olmadığı için kendini avutmak amacıyla balkonuna çıkmayı alışkanlık hâline getirmişti. "Benim balkonum var." diyordu kendi kendine. Derin bir nefesi soluyor ve "Güzel kokulu bir balkonum var." diye devam ediyordu burnuna uzun zamandır temizlenmeyen balkonunun kokusu dolunca. Yine de Kim Jongin balkonunu seviyordu çünkü bu balkon, yıldızının yanıp sönmeye başladığına, kalbinin deli gibi attığına ve ağzının kuruduğuna şahit olan ilk yerdi.

Ağustos ayları, Kim Jongin için her zaman bunaltıcı olmuştur. Uykuyu seven ve her an her yerde kıvrılabilmeye müsait vücudu bu aylarda rahat ve kesintisiz bir uyku çekemiyordu ve bu da onu daha sinirli birisi hâline getiriyordu. Ayrıca başının hemen üstündeki yalnızlık yıldızının yaydığı ışığın kafatasını delip, oradan da beynini erittiğini düşünüyordu, ki bu cidden olası bir şeydi. Ağustos'un en kavurucu olan gününe uyandığında —aslında uyandığı her güne o günün en kavurucu sıcaklığa sahip gün olduğunu söylüyordu— kısık sesli bir küfür savurdu ve uykusunu alamamış ve asla alamayacak olan gözlerini ovuşturdu. Daha sonra aklına gelen şeyle yatağından hızlı bir şekilde kalkmaya çalıştı ve bu da küfürle sonuçlanan bir eylem oldu onun açısından. Banyosuna koşup yüzünü yıkadı ve dişlerini fırçalayıp yüzünü bir kez daha yıkadı. Kırık aynada yansımasına bakarken, kendisini sevdiğini haykıran gülümsemesi dudaklarında gerilmişti. Kim Jongin, kendini sahiden seviyordu. Banyodan çıkıp koşarak balkonuna geçti ve çöp —kullanılmayan bir çok eşyası— yığınlarının arasında kendine yer açıp apartmanının bulunduğu sokağa baktı. Saat dokuzu çeyrek geçerken onu görmeyi bekledi ve tam geç kaldığını düşünüp kendine küfredecekken gördüğü kişiyle ağzı kurudu, kalbi amaçsızca atmaya başladı ve başının üstündeki yıldızı yanıp sönmeye durdu.

Kim Jongin, onu görünce yüzünü bir sırıtışın kapladığını ve dışarıdan bakan biri için kendini ergen diye ayıpladıklarını biliyordu fakat o an bunların hiçbiri umurunda değildi.  Köşeyi dönen ve elindeki fırın poşetinin içinde duran sıcak çörekleri yolda gördüğü çocuklara dağıtacağını bildiği oğlan o gün eve bir sürü poşetle dönecekti ve bu poşetlerin içindeki kitapları yine sokakta gördüğü çocuklara verecek, daha sonra köşeyi dönüp gidecek ve Jongin yüzündeki sırıtmayı o an bozacaktı. Sabahları, saat dokuzu çeyrek geçerken kalbini hızla attıran genç adam köşeyi dönerdi ve akşam saat beş buçuğa yaklaşırken köşeyi tekrar dönerdi. Kim Jongin ne ara sayılarla bu kadar ilgilenmeye başlamıştı kendine inanmakta güçlük çekiyordu fakat yıldızını söndüren bu genç adamla ilgili her şey hoşuna gidiyordu ve daha fazlasını öğrenmek istiyordu. Ne yazık ki, sabahları onu gördükten sonra koşarak evden çıksa bile onu göremiyor; akşam o köşeyi döndükten sonra hemen koşarak o sokağa gidiyor fakat onu yine göremiyordu. Buna rağmen, Kim Jongin bir gün bu genç adamı göreceğini biliyordu ve yıldızı bu düşünceyle yok olmaktan korktuğu için daha çok ışık saçıyordu.

yalnızlık yıldızı :: kaihunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin