Karanlık ara sokaklardan nefret ederim. Sessiz ve sisli havalardan da.
Şuan da hem bir ara sokaktayım hemde hava sisli ve çok soğuk. Nefes nefese kaldım. Durmadan koşuyorum. Yolumu kaybettim. Ve arkamda siyah paltolu ve siyah fötr şapkalı biri beni kovalıyor. Nereye dönsem de caddeye çıksam karar veremiyorum. Cadde de bana yardım edecek birini bulur elbet diye düşünüyorum. Bana iyice yaklaştı. 'Olamaz!!'. Çok korkuyorum.
-Daha hızlı koş, daha hızlı... offfff !!!
Ayağım bir taşa takıldı. Düştüm. Bana iyice yaklaştı. Yüzüme bakıyor ve sağ gözünün altında kocaman bir yara var sanki yanmış gibi. Gözleri o kadar koyu renkli ki bakarken hissettiğim karanlık bir kuyuda gibiyim. Ellerini bana doğru uzatıyor. Sanırım beni boğacak.
-Kahretsin.. Oooo bayım bayım lütfen bana zarar vermeyin. Aaaaaa!
Görüntü yok. Bazı ayak sesleri duyuyorum. Hareket edemiyorum. Sanırım bağlanmış durumdayım. Yarı baygın gibiyim. Kafamı dik tutamıyorum.
- Ne yaptın sen? Bu işlere bir daha karımayacağız demiştik. Neden anlamıyorsun ki sen.
- Karışmamam gerekiyordu biliyorum. Fakat beni gördü anlıyor musun gördü.
-Olamaz ben sana gizli yap demiştim herşeyi eline yüzüne bulaştırdığına inanamıyorum.
-Tek çözüm yolumuz temizlemek biliyorsun değil mi?
-Biliyorum...
Aman tanrım sanırım beni öldürecekler. Neyi gördüğümü bile tamam bilmiyorum. Karanlıktı zaten. Tek gördüğüm birinin yere yığıldığıydı. Ne şanssız bir gün ama..
- Aaa olamaz şu ışığı gözümden çeker misin?
-Kes sesini! Konuş! kimsin?
-Şey ben...