Yaz tatili başlayalı üç hafta olmuştu. Onurun Amerikaya gidişine iki hafta kalmıştı. Bu süre zarfında Kardelen tüm vaktini sevgilisine ayırdı. Daha doğrusu onun ve ailesinin yanında olmaya çalıştı. Onurun dayısı geçirdiği hastalığın pençesinden kurtulacak gibi değildi. Son zamanlarda biraz toparlasa da genelde yataktan çıkamıyordu. Onur gitmekten vazgeçer olduğunda Tarık bey buna şiddetle karşı çıktı:
- Benim için geleceğini çöpe atmayacaksın! Söz veriyorum daha iyi olacağım.Gerçektende Onurun gidişine yakın bir mucize olmuş gibi düzeldi.
Kardelen sevgilisine başına gelenleri anlatamamıştı. Ne kadar yakın olsalarda bu durumdan dolayı aralarında görünmez bir mesafe açılmıştı. Her yakın temasta Kardelen istemeyerek kendini geri çekiyordu. Onur bunu oteldeki taciz olayına bağlıyordu. Kardelen Cenk sayesinde başına gelecek kötülükten kıl payı kurtulmuştu. Ya orda olmasaydı?Neler olacağını düşünmek bile istemiyordu. Bunun için kendine öfkeliydi. Kardelenin yanında olamadığı için değil (bu elinde olan birşey değildi sonuçta) Cenk'e borçlu kaldığı için. Bu onu için için yiyip bitiriyordu. Yaptığı iyiliği kafasına kakıp üstünlük taslayacağını zannederken Cenk kendini tamamen geri plana attı. Onlarla aynı ortamdayken görünmez olmak için elinden geleni yapıyordu. Onun bu değişimine akıl sır erdiremiyordu. Bu kadar ilgi çekmeyi seven biri ne olmuştu da şimdi yokmuş gibi davranıyordu? Kardelen ve Cenk arasında kesin birşey olmuştu. İyi mi, kötü mü onu çözemiyordu. Dargın değilllerdi. Bunu zaman zaman birbirine bakışlarındaki hafif tebessümden anlıyordu. Paylaştıkları, onun bilmediği birşey vardı. Onur Kardelenin sevgilisi olmuştu ama sırdaşı olamamıştı. Ulaşamadığı, dokunamadığı bir tarafı vardı, onu tamamen hissetmesinden, anlamasından alı koyan. Ne yapsa eksik ve yetersiz kalıyordu sanki. Her ne kadar Kardelenden ayrılmak istemesede gidişi ilişkilerine iyi gelebilirdi. Hava alanında onunla vedalaşırken ilk defa onun kendisine ihtiyacı olduğunu hissetti. Genç kızın gözleri yaşlıydı:
- Ne olursa olsun... Seni seviyorum Onur. Bunu hiç unutma olur mu?
- Bende seni seviyorum. Bazen adını koyamadığım duygular yaşatsanda, kafamı karıştırsanda... seninle olmayı hiçbir şeye değişmem.Son kez sarıldılar. Onur daha önce vedalaştığı, onları uzaktan izleyen ailesine el salladı ve gitti. Kardelen boş gözlerle ardından baktı. Tuhaf, yanında olmadığında onu özlediği nadir olurdu ama şimdi gerçekten eksikliğini hissetti. Sevgi neden hep kaybedildikten sonra değerli oluyordu? Halbuki ne güzel zamanlar geçirmişlerdi birlikte. Ama şu an ki kadar onu hissetmemiş benimsememişti. Duygularda mutluluğun değilde acının ağır basması inanılmazdı.
Gözyaşlarını silip Onurun ailesinin yanına geçti. Dışarı çıktıklarında onlar kamyonete binerken o bir taksi çağırdı. Eve varacağı sırada en yakın arkadaşlarından Gamze aradı:
- Nerdesin kızım?
- Hava alanından döndüm. Ne var?
- Sana birşey göstermek istiyorum. Akşam buluşuyoruz tamam mı?
- Tamam. Nerde?
- Kulüp Asma.
- Vay! Sen öyle yerlere gider miydin?Genç kız güldü:
- Sebebi var, akşam öğrenirsin.Saat onu gösterirken Kardelen Asma klübün kapısından içeri girdi. Çok büyük olmayan, ama her kesimden insanın uğradığı hoş bir ortamdı. Amatörlerin, alaylı müzik gruplarının at koşturduğu bir mekandı. Çok kötü de söyleyip çalsan kimse ayıplamazdı. Bu yüzden eli mikrofon tutan, biraz enstrüman çalan kendini sahneye atıyordu. Kardelenin bile gırgırına şarkı söylediği olmuştu. Şimdi yine amatör bir grup hafif bir müzik çalıyordu ve hiçte fena değildi. Arada habire birileri onlara katılıyor yada gidiyordu. Bardan içeceğini alıp ortalardan bir masanın başına geçip dikildi. Gamze yanına gelip sırtını sahneye verdi:
- Birazdan çok şaşıracaksın. Bende hiç beklemiyordum. Böyle bir yeteneğinin olduğunu bilmezdim.
- Kimin? Bana ne göstereceksin?
- Bekle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cam kırıkları - Kardelen
RomanceKardelen: İncinmekten korkarak kendini gizleyen narın çiçek. Ama karların ortasında açacak kadar cesaretli. Ya da güneşe yüzünü dönmek için acele eden, verdiği sözleri tutamayan hercai bir çiçek. Sen karar ver ne olduğuna... (2016)