... edebilirsin de ben kullanmıyorum.

69 6 0
                                    

- Bir dal sigaranızı rica edebilir miyim?

- Tabi tabi, buyrun.

  Kendisine yeni açtığım sigara paketimden bir dal uzatıyordum. Ağzımda yanmayı bekleyen sigara ise şuan çöp kutusunda bulunan eski pakettendi. Her yeni alınan eşya gibi sigaraya da aynı özeni göstermiş, jelatinini ayrı bir dikkatle açmıştım. Cebime sıkıştırdığım anda ise tüm o "yeni alınmışlığı" yok oluyordu.

  Ceplerimde çakmak arıyorum. Genelde sol cebime atarım; sağda telefon olur. Bozukluklar, anahtar ve sigara paketim ile birlikte çakmağım, hep aynı kombinasyona sahiptir. En altta bozuk paralardan oluşturduğum; temel. Onun üzerinde bir başka metalik özellik taşıyan anahtarım. Sigaram sol cebin sağ kısmına dik bir şekilde oturur, çakmak ise sol kısıma gelişigüzel. Ama bugün bu kusursuz yapıyı eksik kılan bir parça var; çakmak. Sigara yan düşüyor, anlamalıydım. O an aklıma kendisine sigara uzattığım adam geldi. Saçlarındaki, kaşlarındaki ve sakallarındaki beyazlık tonuna bakılacak olursa; ortalama 55 yaşlarındaydı. Suratında sanki çok ağır bir hastalık geçirmiş de yeni yeni kendine geliyormuş gibi bir ifade vardı ya da çok uzun süredir bir uykudaymış gibi. Kıpkırmızı burnu soğuktan üşüyordu, kulakları da, bu belli. Boynunu kapatan bir atkı, el örmesi. Daha yakmamış olduğu sigarayı elinin parmakları arasında tutuyordu. Elindeki yüzüğü görünce, boynundaki atkıyı karısının örmüş olabileceği aklıma geliyor. Büyük ihtimal böyle soğuk bir havada ayaklarında da patikleri vardır. Kendisini izlediğimi biliyor gibiydi ama aynı zamanda bundan hoşlanıyor da durumu bozmuyormuş gibi. Sigaramı yakmamı bekliyordu, belli ki onun çakmağı da kayıp. Çakmağım olmadığını bildiğim halde üzerimi arıyormuş gibi bir kaç harekette bulunuyorum. Hala beni izliyor.

- Ben de sizden çakmağınızı rica edebilir miyim?

- Edebilirsin, edebilirsin de ben sigara kullanmıyorum."

  Aldığım cevaba sırıtıyorken, bizimkinin arkasından geçmekte olan ve ağzında sigarası ile "okulu kırmış" olduğunu sezdiğim gençten çakmak istiyorum. Varmış, veriyor. Sağolsun. Kendi sigaramı ateşleyip adamın karşısında dikiliyorum. Elinde tuttuğu sigarayı yakması için kendi yanan sigaramı uzatıyorum. Alıyor, ona vermiş olduğum sigara ile birlikte ikisini birden tam orta kısımlarından kırıp atıyor. Sinirleniyorum. Ona verdiğim sigara ile alakalı hiç bir beyanda bulunamam. Çünkü o, artık onun sigarasıydı. Ama benim sigaramla alıp veremediği neydi? Onu ortadan ikiye bölüp topuklarıyla parçalaması da neydi? Bu bir kamera şakasıydı, tepkilerimi ölçmek için kurgulanmış bir kamera şakası. Ama etrafta benim gözlerimden başka hiç bir yapay "görme organı" yoktu. Eğer bir akıl hastası veya sırf benimle kafa bulmak için etkileşimde bulunan biri olsaydı, ben bunu anlardım. Ama gayet sağlıklı görünüyor ve masmavi gözlerinde hiç bir kötü amaç sezemiyorum. Sadece boş boş gözlerinin içine bakıyorum. Bana bir açıklamada bulunması için karşısında dikiliyorum. Sırıtıyor. Ve sonunda kendisinin zorunluluklar haricinde de konuşabildiğini anlıyorum. Lafa giriyor;

- Sizinle ilk temasta bulunduğum zaman saat 16:42'ydi. Şimdi saatime bakıyorum,(Montunun geniş kollarını sıyırıyor.)saat 14:49. Sadece tek bir dal sigaranın insan hayatından ortalama 7 dakikalık bir süre harcadığını biliyor muydunuz bayım? Biliyorum ki yaptığım hareketler hoşunuza gitmedi, sinirlendiniz.

  Benimle geçirdiğiniz zamanı karınızla, sevgilinizle, dostlarınızla ve sevdiklerinizle, eğer var ise çocuklarınızla geçirebilirsiniz. Hem de 7 dakinanın bilmem bilmem kaç kat fazlasını. Biraz düşünmenizi istiyorum, sadece bunu.

  Elini uzatıyor, sıkı sıkı vedalaşıyoruz. Arkasından yürüyerek uzaklaşmasını izliyorken, düşünüyorum. Sanırım hayatımın en garip 7 dakikasına biraz önce tanıklık etmiştim. Babam, ben lise çağlarımdayken sigara içtiğimi öğrenince bana ne kadar da fazla dayak atmıştı. Ama o dayak sırasında veya sonrasında asla böylesi gibi bir "düşünce havuzunda" kendimi bulamamıştım. Garip hissediyordum ve bu hissin üzerine bir başka gariplik daha ekleniyordu.

  Adam, arkasında dumanlar bırakarak ilerliyordu! Hiçbir şey düşünmeden, gözden kaybolmasını izledim. Adam kaybolduğu vakit birkaç düşünce kafama takıldı;

"Acaba kendisinin 7 dakika geçirebileceği bir eşi, dostu, akrabası yok muydu?"

"Demek atkısı el örmesi değildi, ayaklarında patikleri de yoktu."

"Parmağındaki yüzüğün diğer eşi, acaba onu hangi çekmecede saklıyordu?"

7 DAKİKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin