1

206 31 350
                                    

Şirketin koltuğunda, bozulan psikoloğumu düzeltmek için devrelerimi kurcalıyordum. Depresyona girmemle çıkmam bir oluyordu. Duygu durumum karışıktı. Gülerken aniden ağlayabilir ve ya ağlarken kahkahadan boğulabilirim. Şirket ev fark etmeksizin üzüldü mü, elimdeki mendil; gözyaşına eşlik eden fırtıklı mendil değil, halay mendili olurdu hep. Potpori halay ile coşardım. Deli olduğum kadar işe yarayan eleman olduğum için kimse bana bulaşmazdı bu yönden şanslıydım. Bugün yine üzgündüm: Annem sürekli evde kaldın deyip durduğu için cevap vereyim dedim; evlenince otelde mi kalacağım anne? Dememle, kıyamet tufanı sonucu gazi olmuştum. Bu nedenle cin çarpmış gibi halay çekiyordum...

Hani bir umut, bir beklenti olurya çocukluğumdan beri içimde olan boşluk hep vardı. Elimizdeki balonları ağzımızla değilde ardımızda doğal gazla şişirmeye çalışan bizler kokusuna aldırış etmeden çabalardık. O zaman gibi şimdi iptal olmasını beklediğim toplantılar, temizlediğim yerin temiz kalması... Bizim için umut en önemli şeydi ve hep ona sığınırdık yaşamak için.

On yaşındaydım bu mahalleye adımımı attığımda. Keşke sürterek girseydim ayaklarımı belki gelirdi ardımdan; kel, göbekli, dişleri yok ile var arası... Öküz ruh eşim ama gelmedi.

Ben beş yaşındayken; kardeşim, bir sn. siz deyin iki sn. ben büyüktüm, tabiki o büyüktü ama bana göre ben büyüktüm. Misafirliğe gidiyorduk o lanet olası park için ağladığım için babam ve kardeşim ölmüştü. Dedem bize kol kanat germiş eski evimizden taşınıp bu mahalleye taşınmıştık. Anılardan kurtulup yeni bir hayat kurmak isterdik. Başarılı olduğumuz tartışılırdı ama mahalledeki insanlar çok iyi insanlardı. Onlar sayesinde yaşama tutunmaya başarmıştık...

Kutu kadar boyumla, eşya taşımaya çalışan ben mahalledeki çocukları yaralayarak tanışmıştım. Emrehan'ın ayağını kırmıştım kutuyu düşürmüştüm ayağına yardım etmek isteyen oydu. Sude'nin hasar baya külfetli olmuştu; çarptığım için yüz üstü yere düşmüştü bu yüzden dişlere selam merhaba güle güle... Durur muyum ben asla, iyiki durmamışım. Hayatımın en güzel dönüm noktası olmuştu sakarlıklarım. Bu sayede arkadaşlarım olmuştu...

Emrehan grubun abisi, Sude; tek dişli, seksi değil, ama yürekli hatun. Yağmur adını hakkını veriyordu her üç harfliye ağlıyordu. Murat yakışıklı g*tü uzayda olan. Sarp bana ilk çıkma teklifi eden kişi ve gruptaki tek aklı başında insandı...

O yaşlarda belliymiş benden bir cacık olmayacağı. Her oynadığımız evcilikte tek sap ben kalıyordum. Futbol maçında kaleci hep bendim. Öyle ballıydım ki kendimi sakatlamazdım ama karşımdaki insanları hastanelik ederdim. Murat'ın folliden az vurmamıştım. Garibimin gözünden hiç yaş eksik olmazdı. İnşallah ileride çocuğu olurdu. Sude'nin başında da şişlik sayemde geri zekâlı olmuştu garibim...

Merdiveni ayağımla çıkar, popomla iniş yapardım. Gerçi iş yerinde hala aynı. Umutsuz vakayım. Otobüse kafa atmış, yer ile baya uygunsuz pozisyonlarda bulunmuşluğum vardır. Âmâ içimde hep özlem vardı. Ben onları hep gülerek anımsadım içten bok gibi olsam da çünkü babam gülünce yeşerirdi her yer. Bende vasiyet bilip hep güldüm ve hep güldürdüm.

Çocuktuk işte... Dünyayı hep dudağımızın kıvrımında tutmak için çaba verdik. Okula gitmek için ağlayan ben, Sude daha yedi yaşında evlenmek için ağlıyordu. Okulun ilk günü çocukların ağlayışları yağmurluydu sümük ile karışık. Ben sevinçliydim. Mal gibi sırıtıyordum. Gülmenin sonu ağlamaktır derler ya. Benim sonum başkasının felaketi olmuştu. Curcunada ayağımın takılmasıyla, domino taşları gibi tek tek düşen çocuklar maymunun arka tarafına dönmüştüler...

😋😋

İlk tahtaya kalktığımda sıraya geçen ayağım yüzünden, cevaplayamadan reviri boylamıştım....
Mahallenin ışığı sönene kadar değil bizim ayaklarımız şişene kadar gündüzdü. Böyle bir mahallede geçen çocukluğum beni iyice kafadan kontak biri yapmıştı....

💫💫💫

Anne bak deli oluyorum. Komedinin arkasındaki deliği bile temizledim. Yok, gelmiyor uykum gelmiyor. Koyunları saydım. Onlar tekrar kendilerini saydı. Halayla dostluğumuz pekişti derken: Bu sefer halayı gören geldi. Ben bu kafayla iş yerini değil helayı bile bulamam.
"Kızım senin kafanda değil sorun beyninde, olmayan beyninde. Fabrika ayarlarına döndürmek için geç kaldık. O gün derbi gecesiydi. Sonuç böyle oldu..."
Annem yine kendi konuştu, kendi dinledi ve kendine uymanın mantıklılığına karar verip beni tek bırakıp gitti...

Toplantıyı unutan ben hızlı giyinmek için; ilikleri biri anyada biri Konya'da bulunan gömleğim, kırışıklığıyla mahallenin en yaşlı dedesine rakip pantolonum, bir dudak pembe bir dudak yeşil sürülmüş ruj, aradaki fark bin olan eylenirim ve farklı çift çorap ve ayakkabılarımla hazırdım. Uyurgezer halim ve çamaşır suyu, tuz ruhu, cif, genel temizleyici ile sarhoş olan ben yürürken, kafama yediğim tavayla sevgilim olan yere en seksi öpücüğümü vermiştim.

💫💫💫

Haberi alan Sude kankim ziyarete geldi ve bana moral vermek için kocişim olan oğlunu da yanında getirmişti. On yaşında Yiğitcan, mahallede bana uygun tek delikanlı olur kendileri. İnsan cin gördü mü tavayla mı vurur? Ey kadın çekeydin euzübesmele ne olurdu. Kafamda kalan tek tahtamda gitmişti...

🤕🤕🤕🤕🤕

Evde yine mahalleli. 300 500, tey tey, şinanay, scoobdy bam bam... Şarkılarla beynimin ırzına geçmiştiler. Güya geçmiş olsuna gelmişlerdi. Yemek kısmıyla, kesilen müzikle iç sesim çiftetelli oynamaya başladı. Tam uykuya dalacakken annemin sesiyle, uykumun içine edilmesi yetmiyormuş gibi; seslenme sebebini öğrenmemle yastığı ısırdım sinirden. Neymiş Halime Abla turşu aşeriyormuş, ben iş görür müymüşüm? Hey Allah'ım sen beyinlerimizi yuvalarından ayırma. Yanaktan ısırık alabilir miyim lafıyla bodrum katından intihar ettim.

💥💥💥💥💥💥💥

Park Sung min;

Reklam çekiminin bitimiyle, dinlenmek için imaj değişikliğiyle çadırların birine girdim. Kaçıncı bardaktı bilmiyordum. Sojuda pek rahatlatmıştı, yılların birikimi bir birine kenetlenmiş ruhumu. Sarhoş olmasam da yine de taksiyi tercih ettim. Gangnam'ın renkli ışıklarını kapatan siyah buluttum. Günü bir ilişkiler ve setlerde yaşlarımı bırakmıştım. Sıkıldığım hayat alışkanlık haline gelmişti.
Sert biriydim. Rol icabı bile gülemiyordum. Sessizdim. Tek arkadaşım karanlıktaki sessizlikti. Her kılığa bürünüyordum bir tek kendim olamıyordum...

Melezdim. Annem Türk'tü babam ise Koreli. Dilimi annemden fiziksel özelliklerimi hep babamdan almıştım.
Hobi olarak yaptığım müzik içimde kalan söylemek istediklerimdi aslında. Yönetmen ben oluyordum, notalar rollerini çok iyi yapıyordu.

Spor yapmayı seviyorum. Tipin varsa cebinde paranda oluyordu. Eve yorgun bile gelsem sporumu asla atlamazdım.
Ailemden uzakta yaşıyordum. Pek ziyarette ettiğim söylenemezdi. Ben kendimi görmeye tahammülüm yok onlarda bunalıma sokmak istemiyordum.

Kendi şarkımla, mizah dergisi okuyordum. Gülmek içten nasıl bir şeydi hatırlamıyordum. Yüz ifadem, cinayet okuyan kişiyle aynıydı. Çok yorgundum, soğuk duş alıp hemen uykuya geçtim.

Evimi sürekli değiştiğim için kendi evimde yabancıydım. Bugün tüm gün boştum. Babama yardım için şirkete gidecektim her zaman ki gibi. Benim nefesim çalışmaktı. Başka hedefim ve hobim olduğunu söyleyemem.
Seul'un büyük binalarına ayak uydurmuş işyerimize gelmiştim. İçeriye girmek istesem de girememiştim. Annem buradaydı. Annemin üzerimde hain planları var demekti onun buraya gelmesi. Önlem almak için kendi lehime olan tüm ipuçlarını toplayacaktım. Annemin zekâsı her seferinde beni mat etmişti...

👣👣👣👣👣👣

Babamın sevmediği benim nefret ettiğim parti ortamına artı kadın gününe şantajla gelmek zorunda kalmıştım. Annemin derdi bana yol arkadaşı bulmaktı. Gece boyunca görmediğim kız kalmamıştı. "Annem en sonunda ha şu ortada bulunan yanardönerli elektriği bir tarafına takacağım oğlum" deyip gitti. Sonunda cehennemden kurtulmuştum. Evlilik çok saçmaydı bana göre. Bekârlığın tadını yaş ilerledikçe dahada çok çıkartıyordum...

Olduğu kadar olmadı kader. Umarım beğenirsiniz🙈 
ablam😍😍😘 

BEN MI EVDE KALDIM? EV MI BENDE KALDI?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin