Yeni yatağımda yorganı sonuna kadar çekmiş bir şekilde olanlardan kaçmaya, saklanmaya çalışıyordum. Yorganların en iyi tarafı belki de buydu, içten içe güvende olmadığını bilsen de kendini bütün o tehlikelere karşı daha korunmuş hissetmene engel olamıyordun. O adam az önce bana insanlığın en eski ve doğal tepkilerinden birini yasaklamıştı, 'ağlamak.' "Keşke," dedim kendi kendime fısıltıyla "bunların hepsi saçma sapan bir şaka olsaydı, tatsız bir rüya olsaydı, bir kabus olsaydı ama gerçek olmasaydı." İçeri vuran ışıkla beraber kalbim hızla atmaya başladı. Korkuyordum. Bana neler yapabileceğinden, benden çok daha güçlü olmasından çok korkuyordum. Parmaklarıyla yorganın ucunu kavradı ve aşağıya doğru çekmeye başladı. Yüzümün tamamı ortaya çıkınca parmaklarını sebest bıraktı. Gözlerimi tırnaklarıma diktim. Ona bakmak bile beni ürpertiyordu. "Soyun." dediği şey ile beraber gözlerim fal taşı gibi açıldı. Ben asla böyle bir şey yapmazdım. "Ay dediğimi ikiletme demedim mi ben sana? Şimdi soyun." dedi yüksek sesle. Yatakta doğruldum ve üzerimdeki tişörtü çıkardım. Ona yalvaran gözlerle baktım ama onun dediği tek şey, "Devam et Ay." demek oldu. Çaresiz bir şekilde pantolonumu da çıkardım. Sadece iç çamaşırımla duruyordum. Şimdi olduğumdan daha da güçsüz hissediyordum. Yanıma oturdu. Saçlarımı, yanağımı, burnumu nazikçe öptü. Başını boynumun hizasına getirdi. Boynuma dudaklarını sürttü. Dudakları boynumdan aşağı süzülerek köprücük kemiğime ulaştı. Dişiyle köprücük kemiğimi dişlediğinde canım acısından inlediğimde hafiften kıkırdadı. Dudaklarını vücudumdan çekti ve beni eliyle baskı uygulayarak yatar pozisyona getirdi. Dudaklarını dudağıma yaklaştırdığında dudağımı başka yöne çevirdim. Çenemden tutup beni yine aynı pozisyona getirdi. "İlk öpücüğümün siz olmasını istemiyorum. Lütfen." dediğimde burnumun ucuna bir öpücük kondurdu ve dudaklarını tekrar dudaklarıma çevirdi. Dudaklarını dudaklarıma sürttüğünde sadece ağlamak istedim ama beni öyle tehtid ettikten sonra kendimde ağlayacak cesareti bulamamıştım. "Çok titrek nefes alıyorsun." dedi ve sırıttı. "Korkuyorum." dedim. Beni öpmeye başladı. Dudaklarımı ondan ayırmaya çalışsam da işe yaramıyordu. İlk öpücüğümü çalmıştı o. Kendime engel olamadan gözümden bir damla yaş dudaklarıma süzüldü. Dudaklarını dudaklarımdan anında çekti ve beni süzdü. Dayanamayarak daha çok ağlamaya başladım. Benim kolumdan sertçe çekip doğrulttu. Eliyle çenemi kavradı. Dişlerimi kırmak istercesine sıkıyordu. "Ben sana ağlamayacaksın demedim mi Ay?" diye bağırdığında gözlerimi kıstım. Hissetmek istemiyordum. Daha çok ağlamak istemiyordum. Sadece bitmesini istiyordum. "Çabuk ayağa kalk ve beni izle." dediğinde yavaşça ayağa kalkıp yürümeye başladım. Koridorun sonundaki odanın kapısını açtı. Beni kolumdan tutarak içeri soktu. "Yüzün duvarı görecek şekilde yaslan, hemen." dediğini yaptım ve olacakları beklemeye başladım. Bir yandan da onu izliyordum. Yatağın kenarında duran kırbacı aldı. Sayamayacağım kadar çok kez beni kırbaçladı. O an ise tek yapabildiğim durması için yalvarmaktı ama durmadı. Sırtımda çok büyük bir acı vardı. En sonunda durdu. Beni omzumdan kavrayıp yüzümü ona döndürdü. Yüzüm ateş gibiydi. Yanıyordum. Sırtıma dokundum. Elime kan geldiğinde titremeye başladım. Kana babam öldüğünden beri fobim vardı. "Elimi temizlemek istiyorum." dedim aniden. "Lavabo nerde?" diye sorduğumda yine cevap alamadım. "Lütfen... Be-benim kana fobim var." dediğimde en sonunda kendine gelmişti. "Ben de seninle geliyim." dedi ve yürümeye başladı. Elimde kan olması beni çok korkutuyordu. Sırtımın sırf kan olmasını düşünmek bile istemiyordum. Bunları düşünmeden önüme bakarak yürümem gerekiyordu. Yoksa muhtemelen panik atak geçirecektim. Ne zaman kana baksam babamın nasıl kendi hayatına gözlerimin önünde kıydığı aklıma geliyordu. Lavabonun kapısını açtı. İçeri geçtim. Suyu açtım ve ellerimi yıkamaya başladım. Yine panik atak geçiriyordum. Suyla kanın birbirine girmesini görmek... Nefes alamadığımı hissediyordum. Göğüs boşluğum kasılmaya başlamıştı. "Benim, ben... dışarı çıkmam lazım. Hava almam..." Nefes alamadığımı artık iyice hissediyordum. Bu yüzden ona derdimi anlatmak yerine kendim çıkmaya karar verdim. Hızlı adımlarla onun yanından geçtiğimde gitmeme izin vermedi. Beni bileğimden yakalamıştı. Şu anda acele etmem gerekiyordu. Yoksa muhtemelen bayılacaktım. Çok hızlı nefes alıyordum. Bileğimi elinden kurtarmaya çalıştım. "Öyle kafana göre istediğin yere gidemezsin. Beni tekrar kızdırmak mı istiyorsun sen?" diye bağırdığında ağzımı konuşmak için açsam da sonra ağzımı geri kapattım. Ani bir hareketle bileğinden kurtuldum ve aşağı kata doğru koşmaya başladım. Başım çok dönüyordu, bayılmak üzereydim. Dış kapıyı açtım ve kendimi dışarı attım. Temiz hava ciğerlerime dolarken bir yandan da üzerimde sadece iç çamaşırımın olması beni rahatsız etse de evin yakınlarında hiç kimse oturmuyordu. "Sen ne yaptığını sanıyorsun? Ben sana dışarı çıkabilirsin mi dedim?" diye bağırmasıyla arkamı döndüm. "Özür dilerim. Benim panik atağım var. Nefes alamadım. Dışarı çıkmam gerekti." dedim rahatsız edici bir sakinlikte. Gözlerimi yine tırnaklarıma sabitlemiştim. "Arkanda kuruyan kanları temizlememe izin verir misin?" O mu beni temizleyecekti? "Ben kendim yapabilirim." dediğimde "Ama ben temizlemek istiyorum." dedi ve ekledi, "Senin için küveti doldurayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖLE(gay) //ASKIDA
Romance17 yaşındaydım, gençliğimi daha çok yaşayacağımı düşünürken o benim hayatımı çaldı. O benim umutlarımı çaldı. Mutluluklarımı çaldı. 20 yaşındaki bir adam beni parçalara böldü. Beni kullandı. Beni kölesi yaptı, ve en kötüsü de beni ne kadar yıprattığ...