TANITIM BÖLÜMÜDÜR!
Violetta'dan;
Son broşürü de kapattım.
Araştırmalarımdan bu yana, yüzden fazla broşür incelemiştim. Hoşuma giden tek okul burasıydı. Studio On Beat.
Hayır hayır! Sadece müzik dersleri vermiyorlar! Üst kat, resim okulu olarak kullanılıyor. Müzik ve resmi birleştirip, böyle bir okul oluşturulmuş. Bence harika! Bu ikili, hayattaki en büyük tutkularımdan! Tabii sadece resim kalbimde özel bir yere sahip.
Camila da bu okula kaydolacak. Ama o, müzik bölümünü istiyor. Yani, ayrılacağız. On yıllık arkadaşlığımızda hep ayrı kaldık. Ben Buenos Aires'te okuyordum, o da Amsterdam'da. Ailesi yüzünden orada yaşamak zorunda kalmıştı. Buenos Aires onlar için her zaman iticiydi. Şimdiyse, Camila'nın büyüdüğüne kanaat getirdiler. Neyse ya...
Telefonuma uzanıp, Camila'yı aradım. Yarın okula gidecektik. Lisede bir nevi birlikte olmak beni çok mutlu ediyordu!
Birkaç çalıştan sonra -nihayet- açma zahmetinde bulundu prensesimiz.
Açtığı gibi de, "Ne var?" dedi. Ah! Söylemeyi unuttum! Bizim arkadaşlığımız mükemmel olabilirdi ama normal değildi. Hiçbir zaman normal olamadık biz. Hep kavga eder, birbirimizden bir şeyler isteriz. İşte bu da bir nevi kanıttı.
Gözlerimi devirerek, "Sana da 'merhaba',"dedim. En azından, ben, biraz normaldim. Biraz.
Aceleyle, "Kayıt işlemlerini halletmek gerek. Sonra konuşsak?" dedi. Bozulmuştum ama belli etmemeye çalışıyordum. Bu durumu da sesine yansıtmamaya çalışarak, kapattım.
Canım öyle çok sıkilıyordu ki...
Yatakta doğrultup, ne yapabileceğimi düşünmeye başladım.
Sıkılınca ne yapılırdı ki? Çok nadiren sıkıldığım için, şu an ne yapabileceğimi bilmiyordum.
Belki piyano çalabilirim. Ama lanet olsun ki piyano çalmayı tam olarak bilmiyorum! Neden derslerimde doğru düzgün odaklanamamıştım ki?!
Alnımı kaşıyıp, yataktan çıktım.
Laptop'umu açacağım sırada, yeni okula gidebıleceğim fikri aklıma geldi.
Neden olmasın ki? Tanımış olurum hem. Böylelikle yarın sınıfımı bulamamak gibi bir rezillik yaşamam -her yıl yaşadığım gibi.♣♣♣
Okulun önünde durup, büyük bir nefes aldım. Birazdan, hayatımın tamamen istediğim yönde ilerleyeceği binaya ayak basacaktım. En önemlisi de Camila olacaktı! Daha ne?!
Kalbimin yerinden fırlarcasına atışını umursamayarak, içeriye girdim. Sınıflar belli değildi aslında. Derslikler olduğu için, sınıf sınıf gezecektik. Bende derslikleri turlayacaktım. Önceden verilen ders programına göz gezdirdikten sonra, ikinci kata çıktım.
Her şey, tam da düşündüğüm gibiydi. Tuvaller, şövaleler, fırçalar,...
Muhteşem bir şekilde kullanılmayı bekliyorlardı. Yarın da, bir güzel mahvedecektik onları.
Sınıfları tek tek gezdikten sonra, merdivenlerden inmeye başladım. Müzik bölümünü de çok merak ediyordum. Piyano çalamıyor olabilirim ama gitarı çokta güzel çalıyordum. Belki önceden bestelenmiş bir şarkıyı da çalabilirdim.
Enstrümanların olduğu sınıfa girip, incelemeye başladım.
Resim bölümünü seçmeseydim, mutlaka buraya gelirdim! Muhteşem bir dünyaydı burası! İnsanlardan saklanmak için de ideal.
Ne olur, ne olmaz diye jaluziyi çektim. Birisine rezilm olmak istemiyordum sesimle.
Duvarda asılı duran gitarı alıp, akorunu kontrol ettim. Bir sorun olmadığından emin olunca da, şarkı sözü ve notaların bulunduğu bir kağıdı elime aldım. Şarkının adı 'Podemos'tu.
Sözlerini okuduktan sonra, bir şeylerin eksik olduğunu fark ettim. Birkaç kez okuyunca eksik olanı anladım. Sonundaki notalar tamamen yanlıştı! Olması gereken böyle değildi! Sözleri de uymuyordu.
Her şeyini tekrar gözden geçirmiştim. Bütün eksiklikleri de düzelttim. Bunları, Camila sayesinde biliyordum. Başımın etini yiyordu müzik terimleriyle.
Şarkıyı düzelttiğimde, gitarı çalmaya başladım. Müziğinde bambaşka bir şey vardı. Sanki büyülüydü ve beni de kolayca büyülemişti.
✄ ✄ ✄ ✄ ✄ ✄
León'dan;
Federico'nun, beni, aramasıyla uyanmıştım. Telefona ulaşana kadar da, kapanmıştı. Gözlerimi açmakta bu kadar zorlanmamalıydım.
Telefonuma ulaşıp, Federico'yu aradım. Şimdi de o açmıyordu. Hadi bakalım!
Nihayet açtığında, "Beş kere aradım, neden açmadın?! Studio'ya gideceğimizi unutmamışsındır umarım," dedi. Böyle davranacağını bilseydim arar mıydım hiç? Francesca'dan daha beter!
"Ne o öyle sevgilisine ulaşamayınca çıldıran kızlar gibi? Kendin ol biraz!" diye uyardım onu. O, kendisine gelmeyecekse, ben getirecektim. Başka yolu yok.
"İyi be! Ne zaman geleceksin? Biz Studio'ya varmak üzereyiz."
Telefonu kulağından uzaklaştırıp, saate baktım. On iki mi?! Bu kadar uyuduğumu tahmin etmemiştim! Ah, tabii. Dün gece saatlerce barlarda dolaştırmışlardı beni. Zar zor kurtulabildiğimde de, hemen eve gelmiştim. Demek ki o saatten beri uyuyorum. Vay be!
"Heeey! Orada mısın?!" sesiyle irkildim. Bu kadar çok uyuduğum yetmiyormuş gibi, Federico gibi çenesi düşük birini de telefonda kendi haline bırakıyorum! Bugün bir şeylerin var ama ne?
"Kusura bakma. Hala uykum var. Duş alıp, gelirim."
"Çabuk olursan seviniriz," uyarısında bulunduktan sonra, telefonu suratıma kapattı.
Cidden istediği zamanlarda anne gibi davranıyordu. Bunu da sırf gıcıklığına yapıyordu. Beni sinir edecek ya!
Ayaklarımı yatağın yan tarafından sallandırıp, gerindim. Eve geldiğimde saat altıya geliyordu. Hemencecik de yatağa atmıştım kendimi. O saatten beri de uyuyordum. Aslına bakılırsa, az uyumuştum. Hepsi de onlar yüzündendi. Neymiş? Benim gibi birinin hayatında birisi olmamalı, gece hayatında gezip tozmalıymışım! Tamam, insanların canını yakmak hoşuma gidiyor ama sevgili işleri bana göre değildi ki! Francesca'yı da kullanıp, atmayı planlarken, esir aldığı kölesi gibi olmuştum. Zerre kadar aşık değildim ona.
Banyoya girdiğimde, aynadaki aksime baktım.
Gözaltlarım şişmişti. Muhtemelen çok geç uyuduğumdandır.
♣♣♣
Studio'ya gelmek üzere olduklarını söylemişlerdi ama biri bile ortada yoktu! Beni bir kez daha kandırmışlardı işte! Hep geç kaldığım için, bu yöntemi uyguluyorlardı. Bende sazan gibi atlıyordum hemen.
Onları beklemeyi es geçip, içeriye girdim.
Müdürden ders programını almam gerekiyordu. O adamı, diğerlerinin aksine, çok seviyorum. Yaşlı olmasına rağmen çok iyi biriydi. Ve en önemlisi, okulun ilk günlerinde dakikalarca boş boş konuşmuyordu.
Kapıyı tıklayıp, "Antonio! Gelebilir miyim?" diye seslendim. İçeride olmasını diliyordum. Yoksa elim boş bir şekilde geri dönecektim.
İçeriden, "Gel!" sesini duyduğumda istemsizce sevinmiştim. Ben, böyle değildim! Kız gibi sevinen biri olmamalıyım!
Kendinle boğuşmayı kesip, odaya girdim.
Antonio, her zamanki gibi, koltuğunda oturuyordu. Bu seferki farklılık, önündeki bir yığın dosyaydı. Onlarla nasıl başa çıkılır?!
"Ah, León! Merhaba! Bir şey mi oldu?"
Masasının önündeki sandalyelerden birine oturup, "Hayır hayır! Ders programını almak için gelmiştim," dedim. Bu adamın yanındayken bir şeyler oluyordu bana. İçimdeki o -büyük- yük kalkıyordu. Bambaşka bir yerde gibi hissediyordum kendimi.
♣♣♣
Der programını aldıktan sonra, enstrümanların bulunduğu dersliğe doğru ilerlemeye başladım.
Muhteşem bir ses geliyordu oradan. Hemde benim yazdığım 'Podemos' şarkısını söylüyordu. Şarkımdaki ufak tefek değişiklikleri hemen fark etmiştim. Ama kulağa çok hoş geliyordu. Sesi de bir yerlerden tanıyor gibiydim. Sanki... Kafama bir şaplak atıp, saçmalamayı kestim.
Kızı dinlemeyi bırakıp, dersliğe gireceğim sırada Federico'nun sesini duydum. "León?! Sonunda gelebilmişsin!"
Federico ve Broduey'in yanına doğru ilerledim ama aklımda şarkımı söyleyen kız vardı. Bir an önce de kim olduğunu öğrenmek istiyordum.
"Selam. Biraz bekler misiniz?"
İkisinin boş bakışlarını umursamadan, dersliğin kapısının önünde durdum.
Kapıyı yavaşça açtım ama içeride hiç kimse yoktu. O tanıdık ses, birden kaybolmuştu!
Bütün dersliklerde bulunan malzeme odaları geldi aklıma. Belki de oradadır!
Malzeme odasına da baktım ama orada da yoktu. O'nu kaybetmiştir işte!
Aklımın bir köşesine, o kızı mutlaka bulacağımı kaydettim. O kızı mutlaka bulacaktım!
--------Yeni kitapla karşınızdayım! ♥
Şimdiden Not: İlk bölümler saçma sapan olabilir ;) ♥+5
-Elif