Öncelikle aranızda kesinlikle Aynı Yıldızın Altında, Kağıttan Kentler, Alaska'nın Peşinde, İlk Aşk, Senden Önce Ben, Eğer Yaşarsam, Seninle gibi aşk kitaplarını sevenleriniz vardır. Ben BT'yi 2013 Ocakta yazdığım için şimdi sadece kopyala yapıştır yapıyorum ve hikayeye göz gezdirirken geçen sene çok basit yazdığımı fark ettim. Yani eğer bir iki dakikanız fazladan varsa, ve aşk kitabı okumayı seviyorsanız daha beş dakika önce yayımladığım Autumn Leaves adlı hikayemi okuyun lütfen, gerçekten bir şey kaybetmezsiniz ve ben gerçekten iyi bir hikaye olacağına inanıyorum. Trajik bir kazada ailesini kaybeden bir çocuğun hayata küsmesi ve sonra da çocukluk aşkıyla karşılaşarak aşkı ve yaşamayı yeniden öğrenmesini anlatan bir hikaye olacak ve farklı bir şey olmasını istiyorum.
http://www.wattpad.com/story/17698540-autumn-leaves
Lütfen, birkaç dakikanızı alır. Bu hikayeye devam etmeyi o kadar çok istiyorum ki.
SPENCER
Daphne ile gerçekten iyi anlaşmaya başlamıştık.Sandığımdan çok daha iyi bir kızdı ve nasıl eğlenebileceğinizi biliyordu.Ben çoktan odama eşyalarımı yerleştirmiş olduğum için,ona yardım etmenin nazik bir davranış olacağını düşünerek Nathan gittikten bir saat kadar sonra odamdan çıkıp onun odasına doğru yol aldım.
Girişe yaslanarak gülümsedim."Nasıl gidiyor?"
"Bitti sayılır.Yardım etmek istiyorsan hayır demem."diyerek güldü Daphne.
Onun odası da aynı benim odam büyüklüğündeydi ve tek farklı şey pencerenin baktığı manzaraydı.Pencereye doğru ilerledim ve dışarıya bakarak "Manzaramız gerçekten güzel."diye mırıldandım.
Daphne kıyafetlerini dolabına yerleştirirken gülümsedi."Ben de etkilendim."
Pencereden ileriye doğru bakınca üniversitenin ve şehrin manzarasının gözlerimin önüne serilmesiyle iç çektim.İleriye baktığımda bir problem yoktu fakat kafamı biraz aşağılara indirdiğimde beyaz büyük bir araba etrafında toplanmış bir kaç çocuğu gördüm.
Bana bakıyorlardı.
Gözlerimi kıstım ve emin olmaya çalıştım.
Kesinlikle bana bakıyorlardı.
Bunları tanıdığımda yemin edebilirdim.İçlerinden iri olanın bana doğru bakması,tam gözlerimin içine bakması beni tedirgin etmişti.Kötü bir şekilde bana karşı gülümseyince,onları tanıdım.O Steven'di ve yanındakilerin de Toby,Marcus ve Luke olduğuna dair bahis oynayabilirdim,ayrıca kazanırdım da.
Hayatımı mahveden o dört kötü insan.
Ormandaki adamların burada ne işi vardı?Justin'in onlara iyi bir dayak attığını hatırlayabiliyordum fakat neden intikamlarını benden almak istesinler ki?Ben bir şey yapmamıştım.
Bir anda vücudumda damarlarıma pompalanan kanı hissetmeye,normalden kat kat hızlı kalp atışlarımı duymaya başlamıştım.Vücuduma yayılan tedirginlik hissi,beynimi ele geçirmiş gibiydi ve hatta Daphne'nin bana seslendiğini bile duymamıştım.
Ben ona cevap vermeyince,dolabın başından yanıma gelip gözlerini benim baktığım yere dikmeye başladı.Steven ve diğerlerini görünce şaşırdı."Onlar--kim Spencer?"
Onu duyunca kendime geldim ve kekeleyerek "Konu çok uzun,"diye geçiştirdim."--sadece iyi değiller."
Daphne üstelemedi."Ne yapacağız?Bizden--senden ne istiyorlar?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUSINESS THINGS.
FanfictionAçıklama yapmayı pek beceremem ancak, Kötü Çocuk rolünde bir Justin Bieber seviyorsanız okumanızı tavsiye ederim:)