"Peki ya evde mi kalacağız tüm gün?" Diye sordu bacaklarını kendine çekerek. Karşısında uzanmış onu izliyordum. Kahvaltıyı bitirmiştik bulaşıkları yıkamaya üşendiğim için öylesine lavaboya koymuştum.
"Bilmem ki, dışarı çıkıp ne yapacağız ya? Evde kalıp sevişebiliriz."
"Ne yapabiliriz?"
"Sevişebiliriz."
"Hayıır Türkü senin utanıp kekelemen falan gerekiyordu."
"Seninle sevişmekten utanmam." Yanakları ondan habersiz kızarırken gözlerimi üzerinde gezdirdim. Nedense onu izlemek çok hoşuma gidiyordu. Gözlerimi onun üzerinden çekemiyordum. Bir süre sonra kalkıp yanına gittim. Koltukta bacaklarını uzatmıştı. Kafamı hızla göğsüne yerleştirip üzerine uzandım. O kadar güzel uymuştuk ki. Tıpkı bir kilit ve anahtar gibi. Birbirimizin boşluklarını tamamlamış birleştiğimiz an kombinasyonu tamamlamıştık.
"Sen gerçek misin?" Diye mırıldandım kendi kendime. Romantik bir şekilde üzerinde uzanmış parmağımı dairesel hareketlerle boynunda gezdirirken Derin kolumu cimirdi ve ben o acıyla ufak bir çığlık attım.
"Demek ki ikimizde gerçekmişiz." Dedi gülerek.
"Öküz." Diye mırıldandım. Gülmeye devam ediyordu. Ona baktıkça zayıf kalıyordum.
"Seni seviyorum. Bana inan seni seviyorum lütfen benimle kal."
"Umm, beni neden seviyorsun?"
"Gecemi aydınlatığın için." Kafamı tekrar göğsüne koydum.
"Başka?"
"Günümü güzelleştirdiğin için." Konuşurken nefesimi boynuna doğru üflemiştim. Huylanarak kafasını bana doğru eğmişti. Çenesinin altına bir öpücük bıraktım.
"Okula gitmek zorundasın galiba?" Dedi beni yoklar gibi. Elini yüzüme koydu ve yavaşça dokunmaya başladı. Parmakları dudaklarıma geldiğinde bir öpücük vermiştim.
"Değilim, seninle olmak zorundayım."
"Anneme haber vermeliyim."
"Sen lavabodayken konuştum bebeğim. İstersen sahile falan gidebiliriz ya da sinemaya. Ya da başka bir şeye sen neye istersen artık."
"Kokunla öylece uzanmak yetiyor galiba." Yüzüme dokunmayı bıraktığında sinsice sırıttı.
"Ne var üzerinde?" Dedi arsız bir ses tonuyla.
"Şey, tişört ve şort her zaman olduğu gibi. Dövmem parlasın diye hep şort giyiyorum ben bilmiyorsun sanki." Kafasını salladı ve elini bacağıma yerleştirdi. Yavaşça elini tutup biraz daha yukarı çıkarttım. Dövmemin üzerine elini koydum.
"Hâlâ merak ediyorum şu anlat anlat bitiremediğin dövmeyi."
"Bir iki ay daha sabret. Sonra göreceksin."
"Ah senelerdir görmüyorum sorun değil." Kendisiyle barışık olduğu zamana geri dönmüştük sonunda. Ben de bu anı bekliyordum. Kendiyle tekrar barışmasını ve benim onu gerçekten sevdiğimi bilmesi.
"Beni görmen için sabırsızlanıyorum." Dedim içimde tutamadan. Saçımı okşayan eli bir anda durdu. Elini göğsüne bastırdı.
"Ben seni burayla görüyorum zaten. Benim için önemli olan o biliyorsun. Görememem falan değil bunun sebebi. Eskiden de böyleydim. Kesinlikle hissetmek isterdim. Şimdi eskisinden daha güçlü algılarım var ve ister istemez çevremde senin enerjini hissediyorum güzelim. Ama eminim mi sen çok güzel bir kadınsın. İlla teyit istiyorsan git ve aynaya bak."
O kadar güzel hissettirmişti ki söyledikleri. Kendime gelmek için bir süre beklemek zorunda kalmıştım. Güzel ruhu beni el üzerinde tutuyordu. İlk defa bu kadar hoş hissediyordum. Şimdiye dek nerelerdeydin diye bağırmak geliyordu içimden. Ama sonra aklıma geliyordu. Ben onu zaten aylar önce bulmuştum. Ben onu zaten bana gılümsediği ilk anda sevmiştim. Sırf kaybetmemek için en yakın dostu olmam çoğu insana saçma geliyordu. Ama şuna emindim ki, adına aşk dediğimiz bu olay da saçmaydı. Kim aşkta mantık arardı ki?
Aşık olmuştum, birden, aniden, adını sanını bilmediğim görmeyen bir kıza. Şimdi ise, o benimdi. Tanrı bana başka ne verebilirdi ki?
#KalbiDengem
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Türkü
ChickLit"Beni göremiyorsun Derin..." "Ama seni duyabiliyorum Türkü." Onu göremiyor olabilirdim, dünyadaki renkleri göremiyor olabilirdim. Ama o sesinin rengini hayal edebiliyordum. Onu sevebilirdim, ama o beni sevebilir miydi bilmiyordum... #KalbiDengem