Arkadaşlar uzun bir aradan sonra tekrar yazıyorum. Sınavlar falan filan derken yazamadım. Ama bu arayı sezon finali olarak kabul edin. :)
Bu bölümde Yiğit'in geçmişini yazdım umarım beğenirsiniz.
4 YIL ÖNCE
“Yiğit” diye seslendi Sedat. Cevap vermeyince omuzlarımdan tutup salladı. Bununla kendime gelebilmiştim. “Ef-Efendim ne var ne oldu?” dedim kekeleyerek. “Oğlum hayırdır âşık mı oldun?” dedi Sedat. Ardından yanımızda ki dört kişiyle beraber kahkahayı patlattılar. Utanmışlığımın belirtisiyle yanaklarım kızardı. Okula yeni gelen kız Aylin gerçekten başımı döndürmüştü. Bu yaşıma kadar hiçbir kızla çıkmayan ben, bu kızı elde etmek için elimden geleni yapmaya karar vermiştim o an. Ama nasıl olmalıydı bu? Bu konuyu Sedat’a danışmalıydım. Ama şimdi olmazdı. Çünkü diğer arkadaşlarımın yanında bu konuyu açarsam, beni hor görür, umudumu kırarlardı. Beni anlayabilen, dertlerimi anlatabildiğim tek kişi Sedat’tı. Sedat’a hemen bir kaş göz işareti yaptım. Diğerlerinin yanından ayrılıp kantine doğru yürümeye başladık. “Kardeşim şu yeni gelen kız varya, Aylin” dedim dönerek. “ Hadi lan! Oğlum saçmalama o kız sana bana bakar mı?” dedi. “Ne yapayım oğlum aşk bu. Ben hayatımda ilk defa bir kıza âşık oldum kardeşim” diye cevap verdim umutlu bir ses tonuyla. “Ya kardeşim tamam yakışıklı çocuksun falan ama bu kız öyle tipine bakmaz popüler olup olmadığına bakar.” dedi Sedat. “Olsun kardeşim şansımı denesem ne kaybederim ki?” diye sordum olumlu cevap vermesini beklercesine. “Hadi kızda senden hoşlandı diyelim. Bu Murat denen bir çocuk var ya, o da seninkine âşıkmış. Murat seni rahat bırakır mı sanıyorsun? Hiç acımaz keser valla seni” dedi. “Kardeşim anlamıyorsun, seviyorum ben bu kızı” deyip yanından ayrılıp sınıfa çıkmak üzere merdivenlerin yolunu tuttum. Acaba nasıl temasa geçebilirdim Aylin’le. Başım öne eğik, dalgın bir şekilde merdivenlerden çıkarken birine çarpmamla kafamda ki düşünceler terk etti beynimi. Okul üniformamın üzerine dökülen çayın sıcaklığı tenime işlemiş ve bir inilti çıkarmama sebep olmuştu. Kafamı kaldırdığımda karşımda mahcup gözlerle bana bakan Aylin’i görmüştüm. “Çok çok özür dilerim” dedi Aylin. Kalbim hiç olmadığı kadar hızlı çarpıyordu.”İyi misin? Bir şeyin yoktur umarım?” diye art arda sorular sorarken bedenim bu heyecana daha fazla dayanamadı ve gözlerim karardı Aylin’in çığlıkları arasında kendimi kaybettim.
Gözlerimi açtığımda Annemin heyecanla “Uyandı uyandı” diyen sesini duydum. Sevdiğim kız karşısında zaten 1-0 geride başlamışken, kızın gözleri önünde bayılınca düştüğüm durumu düşünmek bile istemiyordum. Kızın heyecandan bayıldığımı bilmediğine şükürler ediyordum sadece. “Anne, anne neredeyim ben?" diye sordum. Gözlerimde ki görüntü gittikçe netleşiyordu. İlk önce yattığım yatağın önünde duran televizyonu gördüm ardından karşımda bekleyen aile fertlerimi. “Hastanedesin oğlum. Okulda heyecandan bayılınca..” sözünü tamamlamadan kısa bir kahkaha attı. “.. arkadaşın Aylin hemen öğretmenlerinize haber vermiş ambulans çağırmışlar” dedi. Tam soru soracakken Babam araya girip “Kendiside sana geçmiş olsun demek için sen uyanana kadar bekledi” deyip eliyle odanın kapısını işaret etti. Kapıya baktığımda Aylin’i görmemle yeni bir baygınlık geçirmemek için kendimi zorladım. Heyecandan bayıldığımı bilmediği için kendimi rahatlatıyordum ama biraz önce heyecandan bayıldığımı Annem onun önünde ilan etmişti. “Sen öyle bayılınca çok korktum. Geçmiş olsun Yiğit” dedi o güzel sesiyle Aylin. O hastane odasında hayatımın en karışık duygularını yaşayacağımı kim bilebilirdi ki? Aylin, ismimi biliyordu.