Kekik çayı güzellemesinden sonra, evet kalbimi, tüm merhametini bir kupa bardağı kekik çayına feda ettim,
KyungSoo'ya haksızlık ettiğimi düşündüm. Olabilir, dünya muhtemilatında bana iyileşmem için evime kadar gelip lahanalı yulaf lapası yapamayacağı daha başka önemli işi ya da fikri pekâlâ olabilir..olmuştur.Ama benim bunu öğrenmem lazım!
Ne işi vardı da gel(e)medi?
İçimdeki ses "sonunda huzuru buldun, bırak böyle kalsın, ya canını sıkacağım başka şey öğrenirsen?" diye yalvarıyor. Ama haklılığımı onaylama ihtiyacı duyuyorum. Onu engelleyen işlerine rağmen KyungSoo bana gelmek istemiş olsun, bu kadarlık endişe ile dahi yüreğinde sancım olsun..
"Ya sevgilisi ile birlikte idiyse?
Belki de randevuya çıkmışlardı..
Sevgilisi ona neden yorgun ve solgun olduğunu sorunca cuma yemeğinde ne kadar içtiğimizden bahsederken aklına ben geldim ve durumumu sorma gereği duydu çünkü beni evime getirdi, yatağıma yatırdı, hem artık yeni şefiyim-"Makineden kahvenin hazır olduğunu bildiren ses yükseldi. Kahveleri alarak ofise döndüm. KyungSoo bir önündeki dosyaya bir de ekranda bir çizelgeye güzelim kara gözlerini kısmış, kirpikleri zaman zaman birbirine karışıyor, yasemin dalı gibi incecik, tazecik parmakları dosyanın kenarından tutuyor, diğeri de farede.
Demek randevunun ortasında bile beni düşünüp sordun ha, KyungSoo..
Masasına bıraktığım kahve ile bakışları bana doğruldu ya neredeyse elimdeki tepsiyi düşürecektim.
Öyle içim titreyiverdi birden."Sıkı çalışıyorsunuz. Şefinizden biraz kahve ile yorulmak nedir bilmeden daha sıkı çalışabilirsiniz. "
Diğer bardağı da Daniel'in önüne bıraktım. İkisi de gülümseyerek teşekkürlerini sundu ama ben birinde takılı kaldım. Dosyayı kapatıp kenara bıraktı. İki elini de sardığı bardaktan yükselen dumanı içine çekti. Gülüşü canlandı. Kalbim biraz daha yorgun çarpar oldu.
Bir anda gözlerimiz buluştu. Onu izlediğimin açığa çıkmasına paniklesem de kaçamayacak kadar yakalanmıştım çoktan.
"Alışabildin mi işe, şirkete?" diye sordum. Daniel bir bana bir ona baktı.
En azından Yugyeom yoktu. Yemekte ona ızgara et taşıdığını unutmadım. Öğle yemeğinde de bir şeyler konuşup gülüşüyorlardı."Çalışmaya alışkınım. Bu şirket diğer iş yerlerimden sonra fazlasıyla iyi. Yardımlarınız için teşekkür ederim Şefim. Şirketimizi daha ileriye taşımak için çok çalışacağım."
Ahh çocuk! Bu ne minnettarlık böyle.
Başını okşayasım geliyor, saçlarını.. yanaklarını..boynunu-"Bu iyi! Buradaki herkes gibi gayretle çalışmaya tamamen motive olmuş gibisin. Devam et KyungSoo. Sen de öyle Daniel. Zorlandığınız bir şey olursa danışmaktan çekinmeyin."
İkisi de minnettar bir gülüşle yeniden selamladı. Daniel bana neden öyle bakıyor ki? KyungSoo'dan almak istediğim bakışlar bir başkasından geliyor, vay talihime!
Mesai sonu geldiği halde KyungSoo hala çalışıyordu. Güzel yüzü kadar cezbediyor beni usanmadan gayretle çalışması. Bir erkeğin kendini işine adadığında seksi bulduğumu hiç hatırlamıyorum.
Daniel de hala çalışıyor. Yugyeom da öyle ama gömleğinin kolunu dirseğine değin kıvırmış, kravatını bir düğme açarak gevşetmiş olan KyungSoo'yu neden daha çekici buluyorum?
Sebep düğmeler ise Yugyeom iki düğme açmış, katlanmış kollarını sarmalayan damarlar ise Daniel'inkiler müthiş, teninin beyaz bir karanfil gibi soft oluşu ise Yugyeom ve Daniel'in ondan aşağı kalır yanı yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It Takes A Lot Loving A Man
FanfictionGömleklerinin sarısı çoktu.. Bir sonbahar ikindisinde doğduğunu düşündürürdü bana.. Kahve acısı bakışlarında dolaşırken üşürdüm yalnızlıkla.. Parmakları hiçbir yüzüğü taşıyamayacak kadar yorgundu.. Parmaklarımı saracak olduğumda soğuktu.. Bahçesi...