Kitap %70 kurgu, %30 gerçektir. Mesela "annemi kaybettiğim gerçektir ama arkadaşımın evinde kalmışlığım yoktur." gibi...-KARAKTERLER-
Nazlı - Yazar (ben)
Ekin
Duman
Toprak
Erva
Ceylan
Bunlar tayfa üyeleri.
Ezgi Abla - Ekin' in komşusu
Pınar Abla- Ekin' in komşusu
Yıldız
Açelya
---
"Lala lallalaaa...- Haayır!" Olamaz! Hayır, bu olamaz... Hayır...
Pizza yediğimiz resatorantın camından bakarken Ekin' in telefonuyla bulutların manzarasını çekecektim. Fakat sakarlığım tutacak zamanı buldu!
Ekin' in telefonunu pencereden düşürdüm de... İşte şimdi beni öldürecek. Ben ne diyeceğim ona? Bunun bedelini nasıl ödeyeceğim?! Of!Bugün çok talihsiz bir günümdeyim. Sabah kalkarken yataktan yuvarlandım, yüzüstü düştüm ve dolayısıyla burnum kanadı. Hâlâ sızlıyor. Sonra... Çarşıya giderken yolun ortasında ayağım bağcığıma takıldı ve gelmekte olan araba az kalsın eziyordu beni. Yağan yağmur ve açan güneş ile birlikte oluşan gökkuşağına bakacakken; -batıl inanç da olsa- yağmur bereketlensin diye elimi havaya kaldırdım; dua edermişçesine bir halde. Doğanın da bana inadı tutmuş olacak ki; böyle yapar yapmaz yağmur durdu, güneş kayboldu ve gökkuşağı da gitmiş oldu... Of, of! Bundan daha kötü ne olabilir!
"Nazlı, telefonumu verir misin?"
İşte şimdi ayvayı yedim...
***
Tamam... Kabul ediyorum şanssız günümde olduğumu. Keşke "Daha kötü ne olabilir?" diye sormasaydım. 2 katı daha kötü şeyler oldu çünkü!
Öncelikle Ekin; telefonunu düşürüp kırdığımı öğrendiği zaman tansiyonu düştü. Ardından hafif bir sinir krizi geçirdi ve bana olmadık şeyler söyledi... Bir de yetmiyormuş gibi benim telefonumu alıp hızlıca camdan aşağı attı! Manyak...
Musibetler başımdan gitsin diye dua ettim. Ve kabul olundu, Allah' a şükür. Çok mutluyum... Neyse. Bunun mutluluğunu hala üstümde taşırken bir AVM' nin güvenliğinin telefonundan babamı aradım ve ailemi telefonum hakkında haberdar ettim. Sağ olsunlar bir miktar para yatırdılar kart hesabıma. Ekin için de aynı şey oldu ve beraberce biriktirdiğimiz paraları + ailemizin gönderdiği paraları birleştirdik; ve teknoloji mağazasına gidip birer telefon satın aldık. Zengin değildik aslında. Dediğim gibi... Sadece kenardaki bir miktar birikimin avantajıydı bu.
Ekinlere gittik ve yeni telefon almanın heyecanını yaşadık. Televizyondan efkarlı bir film açtık, beraber efkarlandık... Yetmedi, karaoke açıp coştuk. Yetmedi, mangala (eski dönemlerde oynanan bir zeka ve strateji oyunu) oynadık. Yine yetmedi... Laf sokma yarışı yaptık; ben kazandım. İkimizin de iyi bir edebiyati vardı; ve biz bu yüzden geleceğin yazarlarıydık. Ne yaparsak yapalım; ne kadar tartışsak da, ne kadar kardeş gibi saç baş kavga edip birbirimize tuzak kurduktan sonra intikam alsak da, ve her ne kadar bazen birbirimizden nefret ettiğimizi söylesek de biz can kardeşlerdik. Sözle ifade edemesek de birbirimizi çok severdik. Ne kadar da intikam ruhlu olsak da; bu ruhu birbirimizde kullanmayı çok sever, yine pişmanlığı biz çekerdik. Tuhaftık biz... 2 kız kardeşimsi dost. Birer öğrenci düşüncelerinde... Ve birbirini tamamlayan, her biçimde... Bir hikâye uydururken bile cümlelerin kelimelerini sırayla söyleyip anlamlı paragraflar oluşturanlardandık. İşte, böyle...
***
Ekin tarafından yediğim tokatla uyandım. Ah Ekin, ah! Şimdi görürsün sen!
...
"Of Nazlı! N'apıyorsun! Aah... Saçım... Manyak!"
"Asıl sana of güzelim! Sensin manyak! Asıl benim saçım mahvoldu, yoldun hep!""Tak tak tak..."
Kapı tıklanınca ikimiz de duraksadık ve ben kapıyı açmaya gittim. Karşımda Ekin' in yan komşusu Ezgi Abla vardı. Evliydi ve 26 yaşındaydı. Güzel ve açık bir teni vardı ve ne giyse yakışıyordu.
"Kavganız bitmiş miydi Nazlıcığım? Uykumdan sıçradım da... Ortalığı yatıştırayım dedim."
Bunu der demez kahkahayı patlattım. "Saol Ezgi Abla, iyi yapmışsın. Gelsene içeri."
"Tamam, sen bilirsin."
Ezgi Abla tüm güzelliğiyle içeri girdi ve kanepenin sol tarafına oturup yastığı kucağına aldı. "Ee, hayat nasıl?"
"İyi, senin?" diye konuşmaya atladı Ekin.
"Hmm, benim de iyi çok şükür. Çok şükür... De; sakin olacağına söz verirsen sana bir şey diyeceğim Nazlı, sana söylemem istenilen bir şey."
"Evet?"
"Bak sakin olacaksın ama."
"Ya, tamam... Söyleyebilirsin istersen?"
"Anneni... Onu hastaneye kaldırmışlar canım."
"Ne?! Annemi mi? Anneci-..."
"Nazlı, Nazlı!"
***
Bayılmışım.
Anneme çok düşkündüm ben... Sanki yüzüne nur inmişti de bize akıtıyordu nurunu... O ne güzellikti? Çok seviyordum anneciğimi.Sakinleştikten sonra da beni annemin yanına götürmediler. Doktora gidip geleceklermiş nasıl olsa... Hay, ben de yedim zaten!
Hem nasıl olsa bir hafta Ekinlerde kalacaktım. Ailesinin bu süre içerisinde işi vardı ve Ekin korkacağı için buna ben gönüllü olmuştum.
Çakallığım tuttuğu zaman ise masanın en ortasına not bırakıp kaçtım evden, gecenin 12' sinde. Ekin de tek başına korkardı, ama Ezgi Abla boşuna yoktu, değil mi? Tamam, o korkuyor diye gittim yanına. Ama beni de anlayın lütfen...
Dışarısı fazla sessizdi. Ve sessizlik beni her zaman fazlasıyla korkuturdu. Bu düşünceden hemen sonra bacağıma bir şey dokundu.
"Aaaaa! İmdaaat!"
Kaç Nazlı kaç! Ne diye çıkarsın bu saatte dışarı?!
Peşimde birisi olmadığını anladığımda, tam ayakkabı bağcıklarımı düzeltecektim ki, bacağıma yine bir şey dokundu. Bu sefer ses çıkaramadım, kalakaldım yerimde öylece. Bacağıma baktım.
Beyaz bir köpekcikmiş yalnızca...
Allah' ım! Bazen çok saçmalıyorum ben ya...
***
Az önceki köpek gibi peşime takılan araba sonucu korkup kaçtım... Keşke evden kaçmasaydım. Yolu nasıl bulacağımı da bilmiyorum...
"Zırrrrr...."
Arayan Ekin' di. Açmaya yüzüm olmasa da, bu korkuda başka çarem yoktu...
"Alo?"
"Manyak Nazlı! Sen ne yapıyorsun Kocaeli sınırında!?"
Oha... Kaça kaça Kocaeli' ne nasıl gelmiştim ben? Vay be... Garip Nazlı' yım ben...
" Sen ciddi misin? Hem, nereden anladın ki?"
"Konumunu açık bırakmışsın. Kardeşin hacker, bulur seni. "
"Bir tanem Ekin' im ya..."
Ağlamaya başlamıştım şimdi de telefonda. Çok korkmuştum çünkü. Dalgın halimde dibime giren köpek, ve beni -kısa süre de olsa- takip eden araba... Şimdi de çok saçma bir şey olmuştu ve Kocaeli' nin sınırlarına kadar koşmuştum.
Sizce de komik değil mi? Belki size göre değil, ama yine de öznel yargı. Fikirlere saygı duymak lazım, değil mi?***
Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum, umarım beğenirsiniz! :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çorap Söküğü
Literatura FemininaGenelde masallar önce hüzünle başlar, sonra sorunlar çözülür. Ben de kendi masalımın ortasındayım; bir gün tüm sorunlarımı çözeceğim. Hayat... Bazen güzellikleriyle bitmesi istenmeyen bir rüya; kimine göre yalan, kimine göre dolan. Bazen de çektirdi...