Kötü Bir Sabah

39 2 1
                                    

Benim adım Sam. Bir sevgilim var adı Joanne ama ben ve arkadaşlarımız ona Jo diyoruz. O da bana "Sammy" diyordu (Sadece o diyor ve çok hoşuma gidiyo açıkçası). Ikimiz de Kaliforniya Üniversitesi'nde okuyoruz. Mezun olduktan sonra da nişanlanıcaz. Annesinin adı Ellen. Seattle'da yaşıyor. Ziyaretine fazla gidemiyoruz ama bir telefon yeterli oluyor.

Benim ailem ben çok küçükken ölmüşler. Sanki benim de öz annemmiş gibi hissediyorum Ellen'ı...

...................

Jo kahvaltı hazırlamıştı. Ben de arkasından gelip onun yanağına bir öpücük kondurdum. O da beni öpüp

-Öğlen oldu uykucu, hadi kahvaltı hazır bide bana masayı hazırlamam için yardım edermisin Sammy?

Sakin bir kahvaltı ederken televizyonda haberlerde:

San Andreas Fay hattında kırılmalar artıyor.

Aldığımız son dakika haberine göre San Francisco'da 6.9 büyüklüğünde bir deprem oldu. Yoksa bu kırılmalar büyük bir depremin habercisi mi?

Jo'ya kanalı değiştirmesini söyledim o da başka bir kanala çekti.

-Sam, iyi misin?

Cevap veremedim çünkü bu haber beni ailemin nasıl öldüğünü hatırlatıyor. Onları da Kansas'ta büyük bir depremde kaybettim

Jo'ya buraya yazdığım şekilde herşeyi anlattım. Üzgün olduğunu ve hep yanımda olacağını söyledi. Ona bakıp glümsedim sonra beni öptü. Akşam beraber film izledik. Jo romantik bir film izleyelim istemişti ama ben korku ya da macera dedim o da biraz tersledi. Ben de fazla üstüne gitmedim. Titanic'i izledik yanlış hatırlamıyosam. Baya eski bir filmdi. İzlerken Jo kafasını benim omzuma koymuş ve uyumuştu. Ben de hiç uyandırmadan onu yukarı kadar taşıdım. Üstünü örttüm. Biraz üşümüştü çünkü. Ben de oturup ailem yaşasaydı nasıl olurdu diye düşündüm. Ailesiz olmak biraz acı  veriyor ama bunun üstesinden gelmeye çalışıyorum hep. Sonra yatağa yattım ve hemen uyudum. 

Sabah olmadan aniden şiddetli bir depremle uyandık. Jo yataktan kalktı ve koşarak merdivenlerden inecekken "Merdivenlerden uzak dur masanın altına gir!" diye bağırdım. Masanın altına girdikten sonra kafasını kolladım. Camlar patlamaya başladı ve dolaplar, avizeler vs. devrildi. Yatak odamızın bir duvarı çöktü ve deprem git gide şiddetleniyordu. Jo çığlık atmaya başladı ben de ona

"Dışarı çıkmalıyız, kafanı koru, hadi çabuuk!!" Hızlı bir şekilde dışarı çıktık ve karşılaştığımız manzara çok kötüydü. Los Angeles mahvolmuş. Yollar çökmüş, gökdelenler harap olmuş. Bir sürü yaralı insan vardı. Deprem o sırada durdu. Jo'ya sarıldım.

Ağlıyordu ve çok korkmuştu.

Şehir merkezine gitmeye çalışıyorduk ve birden yıkık bir evin altından bir ses geliyordu.

İmdaat! Yardım edin! Burdayıım!

Hemen Jo ile sesi geldiği yere gidip tuğlaları kaldırıp oradaki adamı çıkardık.

-İyimisin dostum? dedim. O da:

-İyiyim sadece dizimde bir yarık var. dedi T shirtimden bir parça kopardım ve Jo'nun suyudan biraz yırttığım parçayı ıslattım ve dizindeki yarığı temizledim sonra da bağladım. 

-Senin adın ne? diye sordum

-Cass dedi 

-Ben Sam, o da Jo. dedim, o sırada da Jo hemen panik olarak:

-Annem! Annemi aramalıyız!  

Benim cep telefonumu verdim. Aradı ama galiba aşırı yüklenme vardı. 

Şehirde bir elektronik mağaza arıyorduk ama bulmamız biraz zor olacak çünkü şehrin yıkıntılarından ya da o mağazanın kalmaması gibi. Bir yerde bir mağaza bulduk ve bir radyo aramaya çalışıyorduk ve Cass bize bulup getirdi. 

Sağol dedim ve hemen bir kanal bulmaya çalışıyorudum. Sonunda bir haber kanalı buldum ve aynen şöyle diyordu:

Bir son dakika haberine göre Los Angeles'ta 9.1 şiddetinde deprem meydana geldi. Bu deprem Portland'a kadar etkisini gösterdi. Ölülerin sayısı 50.000'i geçik gibi duruyor. Hükümet bu depremi olağanüstü hâl ilan etti. Amerika Deprem Araştırma Birimi başka bir depremin de meydana  gelebileceğini, orada olanların hazırlıklı olmalarını anons etti.

Jo ve ben çok rahatlamıştık ama Cass'in gözleri doldu ve ona ne olduğunu sordum

-Ailem Portland'ta yaşıyordu.dedi

O anda Kansas'ta olan deprem ve nasıl ailemi kaybettiğim aklıma geldi. Jo ona

-Eğer onları çok merak ediyorsan istersen oraya gidebiliriz dedi. Cass:

-Nasıl?

-Havaalanı yıklmamışsa bir uçağa bineriz. Sam uçak kullanmasını biliyo dedi. Ben hemen onu yanıma çektim ve dedim ki:

-Hayatım ben sadece 3 tane uçuş dersi aldım. Onlardan da fazla birşey hatırlamıyorum. dedim. O da:

-Ama hayatım hatırlarsın biraz bile olsa lütfen. Ayrıca annemin yanına da gidebiliriz. dedi. Pek de emin olmayarak Cass'e onu Portland'a götürebileceğimi söyledim ve hemen havaalanına gittik. Sadece bir uçak kalmış. Sanırım bunu tek düşünen biz değilmişiz. Uçağa bindik. Jo Cass'i mutlu etmeye çalışıyor ben de uçuş derslerini hatırlama çalışıyordum. O sırada başka bir deprem daha olmaya başladı. Jo hemen camdan dışarı baktı ve:

-SAM GAZLA HEMEN! 

Ben de baktım ve tam da havaalanını da içine alan büyük bir yarık hızlıca bize yaklaşıyordu. Ben hemen motorları çalıştırdım (korkudan derslerin hepsini hatırladım) ve hızlanmaya başladı. Cass:

-Daha hızlı gidemez misin Sam!?

-Deniyorum!!

Yarık uçuş pistine çok yaklaştı ve daha motorlar düzgünce hızlanmamıştı. Jo kalkıp hız kolunda olan elimi ileri itti ve birden hızlandık sonra da kalkış kolunu yukarı itti. Tam kalktığımız sırada uçuş pisti yok oldu. Hemen Portland'a doğru rota belirlemeye başladım. Ne kadar Kötü bir gün.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 20, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KAÇIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin