Bölüm 47: Sömür!

2.3K 210 17
                                    

Hævn ayrıldıktan sonra, bir hizmetli, odaya girince Aruis'in baygın bir şekilde yerde yattığını görmüş, ardından ise Qstu ya sorgular bir şekilde bakmıştı.

"Bir şeyi yok, dinlenmesi için bir yere götürün."

Qstu tamamen şaşkınlık içinde konuşmuştu.

Hizmetli Aruis'i odadan çıkardıktan sonra, Qstu bir sandalyeye kendini atmış, dalgın bakışlarla, yatakta yatan kadına bakıyordu. Gözlerindeki inanamazlık okuna biliyordu ayrıca yüzünden de düşünceli olduğu anlaşılıyordu.

Daha yeni yetme bir çocuğa karşı kaybetmiş, ondan bilgisiz olabileceği gerçeğine inanamıyordu.

Ayrıca bu çocuğun, başardıysa bunu nasıl başardığını düşünüyordu. Kim öğretmişti ona? Ustası kimdi?

|~|~|~|~|~|~|~|~|~|~|~|~|~|~|~|~|~|~|~|~|

Hævn sessizce koridorda yürüyordu. Şimdi neler yapması gerektiğini, iki kardeşle nasıl ilgilenmesi gerektiğini düşünüyordu.

Sessiz adımlarla düşüne düşüne ilerlemiş, salona varmıştı. 4 prensin meraklı bakışları altında, sandalyesine tekrar oturmuş, iki kardeşe bakmaya başlamıştı.

"Anneniz iyi, iki saate uyanır."

Dediği anda dört prenste şok içinde Hævn'a baka kalmışlardı.

Hiçbir doktorun, simyacının iyeştiremediği annesi, uyanacak mıydı?

Başka birinden duysalar inanmazlardı belki ama, anneleri ile ilgilenecek kişinin Qstu olduğunu biliyorlardı. Her şey mümkündü.

Durumu kavrayınca hemen ayağa kalkmışlar, acele ile salondan  ayrılarak, annelerinin kaldığı odaya doğru ilerlemişlerdi.

Hævn iki kardeşe doğru dönmüş, ardından da konuşmak için ağzını aralamıştı.

"Yarın buradan ayrılacağız. Sizlerde hazır olun." Dediğinde iki kardeş sadece başlarını sallamıştı.

Dediği kelimelerden sonra, Hævn ayaklanıp ayrılmış, odasına doğru yol almıştı.

Odasına giden Hævn, ilk önce yatağa oturmuş, ardından, mezarda bulduğu ve ilgilenmediği kitabı çıkarmış, incelemeye başlamıştı.

Duman yayan kitap tekrar ortaya çıktığında, Hævn onu daha çok incelememiş, kapağını tutan el benzeri kilidi yana atarak açmış, ilk sayfasına bakmaya başlamıştı.

İlk gördüğü şey garip sembollerin sıra sıra yazıldığıydı. Bunun bir dil olduğunu biliyor, ama anlayamıyordu. Tek çaresi vardı, oda babasına sormaktı..

Ama daha o soramadan, cevap gelmişti.

"Biliyorum.."

Hævn biraz şaşırsa da, babasının kendisini anladığını, ne yapacağını önceden bilmesi kendisini etkilememişti. Sonuçta onunla birkaç yıl yaşamıştı değil mi?

"O zaman cevabını alayım baba." Demiş ve kısık sesle biraz gülmüştü.

Bu alaycı gülüşün, babasının hoşuna gitmeyeceğini biliyordu, ama zaten onun için yapıyordu. Yoksa bunun eğlencesi nerede kalırdı.

"Benim var olduğun zamanın başlarında olan bir dil, ama ne ben nede başka biri bu dilin kökenini bilmiyor. Zamanında kullanılan bu dil, her şey gibi zaman aşımına uğradı tabiki. Zamanla unutuldu, ve hafızalardan silindi. Zaten bu yazıya da çok yerde rastlanılmazdı. Hele ki teknik kitaplarında.

UnighedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin