I wanna be your end game
I wanna be your first string
I wanna be your A-Team
I wanna be your end gamedeamus kısmında smut var, yıldızla ayırıyor olacağım :***
---
Güneş öylece doğup revirin ferah duvarlarını aydınlatırken Madam Pomfrey gece gördüğü sevimli görüntü yüzünden tekrar oraya gidip onları rahatsız etmeden günlük işlerini yapmaya odasında devam etmişti. Her zaman genç büyücüleri buradan kovalıyor olsa da onun bile kalbine dokunan anlar vardı. İkiliyi sarmaş dolaş gördüğünde aklına Remus ve onun yanından revirde bile ayrılmayıp başında uyuyan Sirius gelmiş, sadık hislerle gülümsemişti. Çünkü öyle ya, size omzunu veren bir insan bulduğunuzda her şey daha katlanılabilir olurdu.
İlk uyanan Blaise oldu, gece boyunca huzurlu uyuyor olsa bile ara ara uyanmış ve Ron hala kollarında mı diye kontrol etmişti istemsizce. Kaçmasından korkmuş olsa da Ron bütün gece onun yanında öyle rahat uyumuştu ki, uyanması çok zordu zaten. Elleriyle sessiz ve nazikçe Ron'un suratını kapatmış saçlarını geriye doğru taradı, hala ipek gibi yumuşacıktı saçları. Suratı tamamen ortaya çıktığında dudaklarının kıvrılmasına engel olamadı, çilleri suratına yansıyan gün ışıklarıyla daha da kendisini gösteriyor, suratının her bir yanına nazikçe bırakılmış gibi büyüleyici duruyordu. Suratındaki her bir detayı dakikalarca izleyebilirdi. Daha sonra kurumuş dudakları çarptı gözlerine veya aslında hep oraya bakmak istiyordu, onunla geçirdiği zaman boyunca öpücüğünü çalmanın haksızlık olduğunu düşünüp durmuştu ancak ona bu denli aşıkken ve Ron ona yumuşamışken, neden hala bekliyordu?
Suratı biraz ve biraz daha Ron'un suratına yaklaşmışken dudakları arasında hiçbir engel olmamakla beraber sadece milimler oynuyordu.
"Hele bir dene, kovalıyor muyum yoksa kovalamıyor muyum seni?"
Blaise ani şokla geri çekildi, neredeyse yataktan yuvarlanacaktı. Hayal kırıklığına uğrayabilirdi bile, tabii Ron'un kahkahaları kulaklarına dolmasaydı. Ron'un elleri Blaise'in omuzlarından tuttu ve esmer olanı düşmekten geri yatağa çekti. "Uyanık mıydın?" diye sordu Blaise doğrulurken. Esmer olmanın iyi yanı, utandığını kolay kolay anlayamazdınız ve o bundan oldukça yararlanıyordu. Dürüst olması gerekirse şuan yanakları bir hayli ısınmıştı. Ron cevap vermeden yataktan doğruldu ve pabuçlarını ayağına geçirirken ayaklandı.
"Saçlarımı sandığın kadar sessiz arkaya atmadın, bir ara parmaklarına dolandı o sıra ben uyandım." dedi gülerek. Blaise de güldü, tamam pek nazikçe olmamış demek ki. En azından denemişti öyle değil mi?
"Sadece suratını görmek istemiştim." dedi Blaise sessizce. Daha çok kendisiyle konuşur gibiydi ama Ron o an ona baktığı için dediğini anladı. Suratı hafiften kızarmaya başlamışken bakışlarını kaçırdı. "Gidiyorum, derste görüşürüz."
Blaise yaramazca sırıttı ve yataktan kalkarak Ron'un önünü kesti. "Görüşür müyüz?"
Ron gözlerini devirdi, zaten o dersi Slytherinlilerle beraber alıyorlardı yani birbirlerini görmemeleri pek zordu. Yine de Blaise'in gözlerindeki çocuksu heyecanı sevmişti. Hayır, aşıktı.
"Görüşmek zorundayız zaten Zabini." dedi tekrar yürümeye yeltendiğinde. Tekrar Blaise'in bir şey demesini bekledi ama esmer olan sadece gözlerine bakıp gülümsemekle yetinmişti. Ron onun beyninde dönen çarkları merak etti, ne zaman ne düşüneceğini kestirmek imkansızdı. Bu yeşil çocuklar sahiden zekilerdi ancak zekalarını kullanma yöntemleri farklıydı işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Across The Universe
Fanfiction"İlk önce tek katlı camdan bir sera yaptın, sonra seranın içerisini çiçekler ekip, çiçekleri büyüttün. Acı yanı ise..." Ron yutkundu, nefesi bile onu zorluyordu sanki. "En acı yanı, yalandan yaptığın cam duvarlar açığa çıkınca yıkılıp bütün çiçekler...