Hayat nedir? Herkesin hayatında bir kez de olsa sorduğu soruyu ben kendime her gün soruyordum. Hayat benim için içindeki umutsuzluk damlalarını acımasızca kalbime yağdıran bir buluttu. Ne yaparsam yapayım, kurtulamıyordum kıskacından. Bu yüzden de fazlasıyla yorgundu kalbim.Bugün bir kez daha anlamıştım. Kalbim, içinde kimseyi ağırlayamayacak kadar güçsüzdü. Onun gülümsemelerine ısınamayacak kadar da soğumuştu. Ama beni yıpratan soğukluğu değil, güçsüzlüğüydü. En küçük şeyde bile titreyen kalbim, bugün yaşadığı bozgunla ritmini yavaşlatmış ve hayata küsmüştü.
Ben oldukça normal bir kızdım. Hayatım, ailem, her şeyim normaldi. Ya da sıradandı demek daha doğru olur. Üstüme her daim titreyen annem ve babam, benim gibi yabani olmayan bir kız kardeşim vardı. Beni genellikle içinden pek de çıkmadığım depresif ruhtan uzaklaştırmak için canını dişine takan üç yakın dostum ve liseye giden her genç kızda olabileceği gibi görünce kalbimi hızla çarptıran biri vardı hayatımda. Özgür. Onu her gördüğümde yüzümde oluşan salak gülümsemenin tek nedeni.
O bunu bilmese de bu durumdan çok da rahatsız değildim. Çünkü ben onun hayalimdeki haline aşıktım. Onu tam tanımasam da gerçekte hayalimdeki gibi değildi büyük ihtimalle. Okulun en popüler çocuğu olduğu için yaşadığı birçok şeye tanık olabiliyordum. Havalıydı ve sürekli gülerdi. Gülümseyince yüzünde açan gamzeler, benim en büyük sığınağımdı. Ona baktıkça gözlerim daha fazlasını ister gibi onu takip ediyordu. O, çok yakışıklıydı. Altın sarısı saçları, deniz mavisi gözleri vardı. Ve tabi ki okuldaki her kız çevresinde pervaneydi.
Gerçekleşmeyeceğini bilsem de onunla ilgili hayaller kurmak muhteşemdi. O güzel anlardan hiç çıkmak istemezdim. Ta ki o kara güne kadar. Okuldan birinin verdiği bir partide onun yakın arkadaşlarından birisi benim ona bakarken ki fotoğraflarımı çekip projeksiyonla yansıtarak korkunç bir slayt hazırlamıştı. Slaytın sonunda da arkadaşı, eğer onunla bir gece geçirmek istiyorsam herkesin önünde bunu itiraf etmem ve soyunmam gerektiğini söylemişti. İnsanların gözlerinde gördüğüm alay kalbime bir darbe vururken asıl darbe kalbimin karışık ama umutlu ritimlerinin sahibinden gelmişti: "Ben onun gibi bir çirkinle değil bir gece, bir saniye bile yan yana geçirmem."
İşte hayatımı kökünden değiştiren cümle. Eve nasıl gittiğimi bilmezken aklımda, yaşadığım iğrenç anların görüntüleri tur atıyordu.
Şu an yatağımda oturup bana nedensizce yapılan kötülüğü düşünüyordum ağlayarak. Ben onlara hiçbir şey yapmamıştım ki. Sevgim bile rahatsız edemeyecek kadar uzaktı o ve onun iğrenç arkadaşlarına. Sadece kurbanlarıydım, biliyordum. Birkaç kez başkalarıyla da böyle uğraşmışlardı ama bu en ağırıydı. Bana yaşattıkları, sert bir kaya gibi göğsüme ağırlığını bırakmıştı. Nefes almak bile acı veriyordu artık.
Telefonumun ekranı aydınlanırken ard arda gelen mesajlar benim için endişelenen en yakın arkadaşlarıma aitti. Nilay, Gülce ve Ateş. Beni düşündüklerini ve benden bir haber beklediklerini biliyordum. Ateş kesin şu an deliriyordu çünkü onu dinlemeyip, partiye hayatımın aşkının(!) yanına gitmiştim. Beni korumak istiyordu ama bunun beni daha da güçsüzleştirdiğini bilmiyordu.
Mesajlara aldırmayarak telefonu sessize aldım ve masanın üstüne fırlattım. Rezil olmuştum, kimsenin yüzüne bakacak cesaretim yoktu artık. Okula gidip hiçbir şey olmamış gibi davranmam imkansızdı.
Yataktan kalkıp büyük boy aynama baktığımda koyu kahve gözlerimin acıyı derinlerine gömmüş gibi hiç olmadığı kadar kırık baktığını fark ettim. Siyah saçlarım partiden kalan güzel halini yitirmişti. Acıyla gülümsedim. Hala güzel olduğunu düşündüğüm bir yerim vardı. Oysa ben çirkindim, öyle değil mi? Onun, yanımda bir saniye bile duramayacağı kadar çirkindim. Hırsla arkamı dönüp masadaki makası elime aldığımda ellerim titremeye başlamıştı. Aynaya bir bakış atarken kararmış ruhum gözyaşlarıyla ıslanan gözlerini dalgalı uzun saçlarımda gezdiriyordu. Onları uzatmak için ne çileler çekmiştim oysaki. Şimdi öylece kesecek miydim?
Tekrar ağlamaya başlayarak dizlerimin üstüne çöktüm. İçimden bağırıp her yeri dağıtmak geliyordu ama evdekiler uyuyordu. Acıyla gülerken üzüldüğümde her zaman söylediğim cümleler döküldü dudaklarımdan:
Keşke bu dünyada yaşamasaydım!
Ama bu sefer farklı bir şey oldu ve odam etrafımda dönmeye başladı.Parlak bir ışık göz bebeklerimi kendine esir ederken karanlık bedenimi ele geçirdi. Ve ben yok oldum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARALEL
FantasyFarklı evrenlerden aynı anda dilenen bir dilek... Ve o dileğin değiştirdiği iki hayat... Derin fazlasıyla sıradan bir hayata sahip sıradan bir kızdı. Herkes gibi anne ve babası, onunla tamamen zıt bir kardeşi vardı. Hayatında her şey normalken bir...