SELİN ERDEM
Okulda boş dersler nasıldır bilirsiniz. Gerçekten sıkıcı. Dilara Keskin'in Düşman Okullar 2 Yapboz kitabını okuyordum. Tam 15. Bölüme geçmiştim ki koşa koşa yanıma Dilan geldi. '' Kanka bak sana ne anlatacağım!'' diye yanıma oturdu. Her zamanki hikayelerinden anlatacağını bildiğim için '' Of Dilan of yedin bitirdin beni. Anlat bakalım '' diye cırladım. Hevesle '' Başlıyorum o zaman. '' dedi bana aldırmadan. Yaklaşık 5-6 dakika aralıksız, soluksuz konuştu. Bir bu kadar daha anlatıp nefessiz kalmasına izin vermeden ''Nefes alır mısın?'' diye lafını kestim. Lafını kestiğim anda nefes nefese bana bakmaya başladı. Biraz durduktan sonra - ki bu onun için hiç kolay değildir.- dinlemediğim hikayesine devam etti. Yine 5 dakika kadar konuştu - ama ben yine dinlemedim- '' Bitti mi ?'' diye sıkılırcasına sordum. Göz kırptı. Bu evet deme şeklimizdi. '' Çok şükür'' dedim iğneleğici bir sesle.
Ben kitabıma döndüm , o da defterine karikatür çizmeye başladı, bir yandan da bir şarkı mırıldanıyordu. Şarkıda 'Tam hayattan vazgeçerken. Beni aşka inandır. Ooo.... ' diyordu. Bu şarkıyı biliyordum. Kolpa' nın ' Beni Aşka İnandır' şarkısıydı. Son zamanlarda bu şarkıya takıntım oluştu. Sürekli bunu dinleyip mırıldanıyordum. Galiba benden duymuş olacak ki o da bu şarkıyı mırıldanıyordu.
Okulda bizim her gün 3-4 saatlik aramız olurdu. Bu araların 30 dakikasını sınıfta geçirmek zorunluydu, sonra istediğimiz gibi dağılabilirdik. Ama saat 19:30 da gelmek şartıyla. Bu okulun çok değişik bir düzeni vardı ama artık bütün öğrenciler alışmıştı.
Şimdi o düzeni anlatıyorum: Yatılı okulda okuduğumuz için belli bir okula geliş ve gidiş saatimiz vardı. Gece en geç 00:30 ' dönebilirdik -ki bu da sadece hafta sonları için geçerliydi- hafta içi en geç 11:00' da okulda olmamız gerkiyordu. Biz 11. sınıf olduğumuz için biraz daha okulu tanır ve bilirdik. Sabahları hafta içi 8:30 hafta sonu istediğimiz saat kalkardık. Bütün okul için ders saat sistemi aynıydı. Sabah 8:30 ile 11:45 arası 3 ders işlerdik. 30 dakikalık bir aradan sonra 12: 15 ile 15:50 arası derslerimiz olur. Son olarak da 14:30 dan 17:40 a kadar 1 ders işlerdik. Sonra da 2-3 saatlik aramız olurdu. Ve en geç 19:30 da sınıfta toplanırdık. Yoklama alınırdı. Her sınıfın kendine ait bir rehber öğretmeni vardı.- zaten çok kalabalık bir okul değildik. Şubeler bile E'ye kadardı- 30 dakikalık konuşmalar yapardı okulun 5 günü. Ama hepimiz çok severdik. - en azından bizim sınıf çok severdi diğer sınıfları bilemem- O 30 dakika sonra yine serbest bırakılırdık. Bu koca paragraftan çıkaracağınız tek sonuç : Karma karışık bir okul düzenimiz var.
'Hiç çalmayacak' dediğimiz zil sonunda çaldı. Ve 11 B olarak '' Oh be ! Şükür '' diye mızmızlanıyorduk. Ah düzeltmeliyim -haykırıyorduk- Dilan bana dönüp '' Kanka gel yemekhaneye gidelim. '' dedi aç değildim ama bir kahve içmek iyi gelebilirdi. '' Sen açsan git. Ben seni kantinde bekliyorum. Aç değilim.'' dedim. Ortaya bir teklif sunarak. ''Olur.'' dedi. Okulumuz 4 katlı olduğundan sınıflar üstten 2 kata sığıyordu. Alttan ikinci katta yemekhane ve yatakhane vardı. Aslında yatakhane zemin katta da vardı. Ama orası 9. sınıflar için kullanıldığından pek ilgi alanımızda değildi. Telefonumu çöktüğü için tamire vermiştim. Yaklaşık 1 haftadır bende değildi. Kantine doğru yürürken o çok özlediğim telefonuma artık kavuşmuştum. Telefonumun tuş kilidini açtım. Instagram 'dan 5 tane etiketlenen fotoğraf gelmişti. Instagram'ı açıp 'etiketlenen fotoğraflar' kısmına girdiğimde yazılı fotoğraflar çıktı. Hepsinin arka fonu siyahtı. Simsiyah. 4 yazılı vardı biri tamamen siyahtı yazı yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kod Adı: Karmakarışık (ASKIDA)
Teen FictionBu; Siyah ya da beyaz değil; GRİ. Tatlı ya da acı değil; ŞEFFAF. Temiz ya da kirli değil; TOZLU. Şah ya da piyon değil; VEZİR. Bu hikayede net bir kalıp yok. Burada her şey, herkes KARMAKARIŞIK.