Arda arabayı sertçe durdurup kornaya bastığında okulun önüne geldiğimizi farkettim. Otaparkın girişinde iki araba burun buruna gelmiştik. Arda'nın ağzından duymaya alışık olmadığım bir kaç küfür kaçtı. Birinin otaparka girebilmesi için diğerinin geri çekilmesi gerekiyordu. Arabanın içinde bir kız ve bir erkek vardı. Arabayı erkek olan kullanıyordu. Çocuğun garip bir yüzü vardı.
Diğer arabanın da kornaya basmasıyla geri çekilmeyeceğini anladım ve Arda'ya arabasını geri çekmesini söykedim. Sabaha kadar diğer arabanın çekilmesini bekleyecek halimiz yoktu.
'Niye ben çekiyormuşum o çekecek' dediğinde beni oldukça şaşırttı. Arda genellikle normal hayatında olduğu gibi trafikte de kibar bir insandı.
'Görmüyor musun çekmiyo işte, onu mu bekliyeceğiz?'
'Bekleriz'
'Sınava geç kalıyorum' deyince homurdanarak arabayı geri aldı.
Arabayı park edip indiğimizde Arda'nın gerildiğini hissedebiliyordum. Hadi ama gerçekten bunu mu dert etmişti??
Adımlarıyla az önceki arabaya yöneldiğinde buna izin vermeyerek koluna girdim. Gözlerimle bir tartışma çıkmasını istemediğimi söyledim.
Diğer arabadan çıkan çocuk bizden tarafa sert bir bakış attığında Arda'nın kolunu çekerek okulun kapısına yöneldim.
'Bu kadar abarttığına inanmıyorum'
'Abarttığım filan yok, hem sen sınavına geç kalacaksın' deyip sınavın olacağı sınıfı işaret etti.
Hoca sınıfın kapısından girmek üzereydi.
'Bu konuyu sonra konulacağız' derken yanağına ufak bir öpücük kondurarak koşar adımlarla sınıfa girdim.
Sınav beklediğim kadar zor değildi. Sınavı tamamladığımda bir kaç kişi kağıdını vererek çıkmıştı. Bende daha fazla dayanamayıp kağıdımı verdim.
Sınıftan çıktığımda saat 15.05'di. Çalıştığım yere daha fazla gecikmemek için hızlı adımlarla dışarı çıktığımda bahçede Arda'nın arabası hala duruyordu. Bugün dersi yoktu, beni bıraktıktan sonra gideceğini sanıyordum.
Telefonumu çıkararak Arda'ya mesaj attım.
'Nerdesin?'
'Hemen geliyorun yanına, bekle'
Çalıştığım yer bir kitapçıydı ama bir bölümü de cafeydi. Sahibi babamın yakın bir arkadaşıydı. Beni de severdi. Çalışmaya ihtiyacım yoktu ama boş durmayı seven bir insan değildim ve bura beni mutlu ediyordu. Hafta içi hergün ders ve sınav saatlerim dışında oraya gidip çalışabiliyordun. Belli bir çalışma saati yoktu. Halil amcanın da elemana ihtiyacı yoktu, zaten beni de eleman olarak görmüyordu. Çalıştığım saate görede para alıyordum bana kalsa para almazdım ama Halil amca emeğimin karşılığını almam gerektiğini söylemişti. Haklıydı insan emek verdiği şeyin karşılığını almak isterdi.
Yaklaşık beş dakika sonra Arda yanımdaydı.
'Gideceksin sanıyordum'
'Bizimkilerle kafeterya da oturuyorduk hem seni de beklemek istedim'
'İyi yapmışsın ama Halil amcanın yanına gitmem gerek'
'Ben bırakırım seni'
Arda orada çalışmamı sevmiyordu bunu kendi de dile getirmişti. Okulda zeten yeterine yorulduğumu birde üstüne çalışmanın beni iyice yoracağını düşünüyordu. Tabi birde bu yüzden ona daha az vakit ayırdığımı düşünüyordu...
'İşten ne zaman çıkacaksın?'
'Bilmem yapacak çok iş yoksa bir iki saate çıkarım ama cafe doluysa ya da yerleştirillecek yeni kitaplar geldiyse uzayabilir'
'Bu akşam Emre'nin doğum günü partisi var unutmadın di mi?' Emre Arda'nın en yakın arkadaşıydı. Severdim onu iyi anlaşırdık. Fakat doğum günü partisi tamamen aklımdan çıkmıştı. Bozuntuya vermeyerek,
'Unutmadım tabiki, orada olacağım' Günler öncesinden Emre'nin hediyesini Ardayla beraber uzun uğraşlar sonucunda almıştık. Unutmam gerekti.
'Unuttuğunu biliyorum'
'Sadece aklımdan çıkmış, işten erken çıkıp hazırlanacağım.'
'Seni saat sekizde evden alırım' dedi hafif unuttuğuma sinirlendiğini belli eden ses tonuyla.
Ne var yani unuttuysam, sınav haftasındaydım ve açıkcası çok da önemsemiyordum. Bu partiler bana oldukça gereksiz ve sıkıcı geliyordu. Doğum günü dediğin en yakınlarınla, değer verdiklerinle kutlanır. Noluyo yani bütün okulu çağırınca??
'Sekizde görüşürüz' diyerek cafeye ait TURUNCU tabelasının önünde durdurduğu arabadan indim. Şu an hiç Arda'nın triplerini çekemeyecektim.
Turuncu!ya doğru ilerlerken Halil amca'nın kapıda durduğunu farkettim. Yanına varınca inandırıcı olmasını dilediğim sıcak gülümsemelerimden birini takındım
'Nasılsın Halil amcacığım?'
'Ben iyiyim fıstık da sen iyi değil gibisin'
Halil amca böyleydi işte babam gibi hemen anlardı moralimin bozuk olduğunu.
'Senden de hiçbir şey kaçmıyor Halil amca'
'Hadi geç otur da konuşalım biraz'
Bahçede göstediği masalardan birine oturduk. Arda'ya biraz sinirlenmiştim ve içimde anlamlandıramadığım bir sıkıntı vardı.
'Eeee hadi ama dökül'
'Sınav haftası işte bunaldım biraz'
'Ve sanırım birazcık da şu sırık meslesi var'
Arda'dan bahsediyordu Halil amcam, pek sevmezdi Ardayı 'ne buluyorsun şu sırık da' der dururdu.
Baba gibi severdi beni. Eee kolay değil öyle kızının sevgilisini hemencecik kabullenmek.
'Sırıkla ne alakası var Halil amcacığım haksızlık ediyorsun sevgilime neyse işler beni bekler' diyerek kaçtım yanından.
İçeriye girdiğimde burnuma gelen kahve ve kitap kokusuna bayılıyordum. Çalışanlara selam verip İçerideki görevli odasına üzerimi değiştirmeye girdim. Üzerimdeki ceketi ve çantayı çıkardıkdan sonra dolabımdan isim kartımı alıp tişörtüme iliştirdim. Kasada Ali vardı yanına gidip yapacak bir iş var mı diye sordum o da depoda yeni gelen dergileri yerleştirmemi söyledi. Depodan kutuyu aldıkdan sonra dergi bölümüne geçtim ve dergileri yerleştirmye başladım. Aslı sırıratak bana doğru geliyordu yine neye sevinmişti kim bilir. Aslı ve Ali nişanlıydı, birbirlerine çok yakıştırdığım nadir çiftlerdendiler.
'Neden sırıtıyorsun böyle?'
'Sen neden somurtuyorsun gene?'
Bugün neden herkes somurtttuğumu filan söylüyordu. Yok öyle bir şey. Sınavım iyi geçmişti, akşam sevgilimle bir partiye gidecektim. Mutsuz olamam için bir sebep yoktu. Olmaması gerekirdi.
'Neyse boşver sınavın nasıl geçti?' Aslı'nın bu yönünü çok seviyordum. Konuşmak istemedğimi anlayınca konuyu değiştiriyordu.
'Güzeldi' dedim gülümseyerek.
Konuşmamızın geri kalanını ben susup dergileri yerleştirerk Aslı da hafta sonu Ali'yle yaptıklarını anlatarak geçti. En sonunda müşterilerle ilgilenmek için yanımdan ayrıldı. Ben hala dergileri yerleştiriyordum.
Kafamı kaldırıp cafe tarafına baktım belki dergiler bitince oraya yardıma giderdim. Gözleirm cafeyi tararken gözüm bir masa da durdu. Bir kzıla erkek oturuyordu. Kız sarışın ve, ve açıkcası ne bilemedim. Aslında güzel bir yüzü var denebilirdi eğer bin ton makyajın altındaki yüzünü görebilseydim. Çocuğun yüzü bana dönük değildi ama bu tarz bi kızla kim takılır diye de merak etmiyor değildim. Ben işi gücü bırakmış ikisini dikizlerken çocuk aniden kafasını benim tarafıma çevirdi. Göz göze geldik, garip bir yüzü vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİN HİKAYE
Novela JuvenilHedefleri olan genç bir kız hukuk fakültesini kazanarak geleceğine ilk adımı atmış oldu. İstediği üniversite, istediği bölüm, güzel bir hayat. Yakışıklı ve ilgili bir sevgili. Peki bunlar mutlu omaya yeterli mi?