Batmakta olan güneşin ışıkları odayı altın rengine boyuyordu ve Kozume Kenma saçlarını tararken bir zamanlar sizin için hiç kimseden farksız olan birinin nasıl hayatınızı değiştirebileceğini, nasıl her şeyin bir şekilde bir rutin haline gelebileceğini düşünüyordu.
Saçlarını tararken Koutaro'nun güçlü sırtını düşünüyordu Kenma, ona dokunmanın ne kadar sıcak hissettirdiğini ve elinin altında kayan iki renkli saçları. Dışarıda ağustos böcekleri vızıldıyordu. Balkonda gülüşü küçük lakin ferah yatak odasından bile duyulabilen birisi vardı ve üzerindeki kıyafetleri o kadar inceydi ki havada süzülüyormuş gibi bir his veriyordu insana. Koutaro olağan çay saatlerini hazırlanmaktaydı o an, kendi çayına çok fazla şeker ve azıcık süt ekliyordu; onun içinse sadece bir kaşık şeker. Kenma ise onun yanında uyuyakaldığı geceleri düşünüyordu; sırtındaki kalp atışları, ensesindeki nefes ve belinin etrafındaki kollar, omuzunda öpücükler olan sabahlar.
Kenma düşünüyordu, önceki yıllardan farklı bir şeyler vardı düşüncelerinde. Birbirleri için sadece isimlerini bildikleri yabancılardan ibaret oldukları yılları; bir arkadaşın arkadaşı olmaktan fazlası olmadıkları, olamadıkları, asla kendilerine daha fazlası olma fırsatı tanımadıkları anları düşünüyordu. Önceden, birbiri için bir hiç olan iki insanın nasıl birbirlerinin her şeyi oluverdiğini düşüncesi, zihninde kuluçkadaydı.
Saçlarını taramayı bitirdi Kenma ve Koutaro'nun çayı hazırlamakta olduğu balkona gitti sessiz adımlarıyla. Gün batımı renkli saçları lisedeki hallerine kıyasla fazla uzundu şimdi. Lakin sorun değildi, Koutaro onun saçlarıyla oynamayı seviyordu ve Kenma, onun saçlarıyla oynamasını seviyordu. Tıpkı bir kedinin kuyruğu gibi derdi Koutaro, ne zaman nasır bağlamaya yüz tutmuş parmaklarını saçlarına daldırsa. Kenma ise sadece gözlerini devirir ne yapıyorsa onu yapmaya devam ederdi sessizce.
Küçük dairelerinin dış cephesi batmakta olan güneşin etkisiyle şeftaline rengine boyanmıştı. Ev sahibine ait olan bitkiler vardı burada, bu küçük balkonda. Bazen (çoğunlukla Koutaro tarafından) oynanan eski bir voleybol topu etrafta, saksıların arasında birisinin ayağına takılmak için gezinmekteydi. Kenma okuldan sonra, bunu düşünmesine rağmen, voleybola devam etmemişti. Herkes ona devam etmesini söylemişti ama ne manası vardı ki? Koutara ona ligdeki en iyi kahrolası pasör olabileceğini söylemesine rağmen, profesyonel olmayı hiçbir zaman düşünmemişti bile. Kenma bunun imkansız olduğunu biliyordu ama sorun yoktu, her şey mükemmeldi, her şey Koutaro ile kabuldü.
Koutaro, Bokuto Koutaro küçük, eski bir masanın yanında duruyor ve bronzlaşmış teni, altın gözleri ve iki renkli saçıyla bir tanrıya benziyordu. Biraz boktan bir pop şarkısı mırıldanıyordu, Kenma'nın bu şarkıdan nefret ettiğini bilmesine rağmen. Ama umurunda değildi, Koutaro korkunç baladlar söyleyebilirdi ve Kenma hâlâ umursamazdı. Saçları lisedeki saçlarından daha uzundu, Kenma'nın her zaman güzel bulduğu bir küçük at kuyruğuyla toplanmışlardı. Ama, Bokuto hakkında her şey zaten güzel değil miydi?
Sessizce sokuldu ona Kenma, aniden sarılıverdi. Bu sürpriz sarılma Koutaro'yu şaşırtmışa benzemiyordu; aslında, en başından beri bunu bekliyordu sanki. Koutaro güldü ve Kenma her şeyi bir anda hissetti. İri eller kendi, ince ellerinin üzerine düştü ve kendini bir başka sarılmanın içerisinde kayboluvermiş buldu. Saçlarını öptü Koutaro, göz kapaklarını ve ulaşabildiği her yeri. Bu tarz öpücükleri seviyordu Kenma, iyi ve sıcak hissetiriyorlardı; ne fazla soğuk ne de fazla sıcak.
Her şey batmakta olan güneşin altında altındı ve her şey o kadar iyi, o kadar sıcsk hissettiriyordu ki bir an için bir zamanlar gördüğü bir rüyadaymış gibi hissetti kendini Kenma. Her şeyin iyi, her şeyin huzurlu olduğu bir rüya; saklanacak canavarların, dayanılması gereken dehşetlerin ve korkulacak hiçbir korkunun olmadığı türden. Sadece o ve Koutaro ile onlara eşlik eden altından rengin sıcaklığı.
Ve Kenma onu öptü, tam burada, bu anda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE ETERNITY WE SHARE | b.ken
Fanfiction、「haikyuu」bokuken oneshot Yıllar sonra Kenma başka bir ülkede başka bir trene bindi ve geriye baktı. Dudaklarında küçük bir gülümseme, gözlerinde ise umut vardı.