— OTUZ BEŞİNCİ BÖLÜM —
Ölümün sesi miydi kulaklarımda uğuldayan, ruhumu azaba çeken bu el babamın eli miydi?
Varla yok arası yaşadığım bu hayatı ölümle taçlandırıyorlardı..Damarlarımda kaynayan kanın paslı kokusu içimi doldurdu.
Varla yok arası nabzımın son çırpınışı gibiydi.
Zaman yavaşladı..
Ve ben damarımda ki kanın sesini işittim.Tıp
Tıp
Tıp
Ölümün en acı tadı damağımı yarıp geçerken kelimelerin boğazımda düğümlenişini izledim. Uğuldayan kulağımda çalan tek ezgi ölüme düşen fren sesleriydi. En acı yanı böyle mi o olucaktı. Biz böyle bir sonla mı ayrılıcaktık.
O benim azabım olan adam benim ellerimi bile tutmayan vicdansız adam bana böyle mi veda ediyordu. Vedalardan hoşlanmazdım birinin gidip diğerinin kaldığı bir veda kimin hoşuna giderdi ki?
Bunu hiç hayal etmemiştim, bana veda edeceğini benim yakamı bırakıcağı gerçeği aklımın ucuna gelmemişti.
Ben bu zamana kadar ondan sevgi kırıntısı bekleyen küçük bir kız çocuğu olarak yaşamıştım.En azından böyle bir vedayı hak etmiyordum. Bana sarılmalıydı, bir kez olsun onun kızı olduğumu bana hissettirmeliydi.
Peki ya şimdi kocaman bir boşlukla gidiyordu..
İçimi parçalayarak bana sırtını dönüyordu.Hayatın en acılı gerçeği ölümdü, kabullenmekten başka çaresi olmayan ölüm yine oynamıştı bana oyununu tek bir vedaya bile sığdıramadan onu da benden almıştı. Tıpkı annemide aldığı gibi, o vicdansızıda söküp almıştı hayatımdan.
Bomba misali hayatımın ortasına koyduğu bu acılı yaşamın içinde kıvranarak yaşan ben şimdi ölümün yakasındaki bir insana veda etmenin hizsiz acısını yaşıyordum. Belki haketmiyordu bu vedayı etmiyecekti.
Vedaya hazır değildim. Sırtımı dönüp bu soğuk mezarlarla dolu yerden kaçmak istiyordum. Çok çok uzaklara gitmek kimsenin beni bulamıyacağı bir yerde saklanmak.
Çürümüş ceset kokan bu mezarlar kaç göz yaşına şahitti. Kaç acıya kucak açıp sarmıştı.
Ben tek bir damla daha dökmemiştim. İçim doluydu akan bir sel gibiydim ama kendimde ağlıycak cesareti bulamıyordum. Gözümden tek damla yaş gelmesede sanki içim ağlıyordu. İçim yanıyor yandıkça içime akan yaşlar daha da harlıyordu bu ateşi.
Damarımda kaynayan kanım beni adım adım ölüme sürüklüyordu adeta.
Beynimi yakan düşünceler, kanıma karışıyordu. İçime çekilen her bir acının hüzün kokan bir hikayesi vardı. O anıların en başında yer alan adam benim babamdı!Şimdi yok muydu? Ruhumu söküp alan adam yok muydu?
Acılarımın en büyük sebebiydi o hayatımın en acı hatıralarının sahibi. İçimde baba kelimesini öldüren adam benim babam artık yok muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİRAZ ÇİÇEĞİ
Chick-LitÖlüm ruhunu tırmalarken kendine bile yabancıydı artık. Ruhu, bedeni ölümü kabullenmiş gibiydi. Babasının gölgesinde onun bıraktığı acılarda kaybolan ruhu yaralı bi kız. Ölüm kokuyordu gözleri. Yorulmuş bedeni yaşadıklarını kaldıramazken ona uzanan...