bana baharın geldiğini haber etti ışık
yavaş yavaş yürüdü yanıma doğru, dantel saçları okşadı dantel hislerimi
sanki bu eskimiş ve detaylardan uzak beni işlemek istermiş gibi yanaştı yanıma, baktı bana ve gördü benidudakları aralandı, ama ne bir kelime dökülmeye tenezzül etti ağzından ne de bir çığlık kendisini özgür bırakmayı niyetledi
yankılandı sesi ağaçlarca, yıldızlarca uzağa ve hissettim kalbimin tek bir salise içerisinde kırılıp iyilişmeyi beklediğini
ama bir tık dahi duyulmadı ışık yanıma konup baharı müjdelerken banane bakmak istedim bu gri dolu dünyaya bir kez daha,
ne kibirlenmek istedim gözümü yıldızlardan ayırmayarakne kalmak istedim bu fanilerin yanında, bu boşa geçen senaryoda
ne de gitmesini bildim o yıldızlı ama cehennemmiş gibi çığlıkların duyulduğu yoldanama ne kaldığım günler iyileştiriyordu beni ne de gitmeyi düşlediğim pazartesiler
ne bir aşık derdime deva olabiliyordu ne de bir anı
ne kalmak istiyordum denlice ne de cesaretim vardı bu senaryonun dışına çıkıp o çıplak sokakta ince tül bir elbiseyle başıboş yürümeyesanki, sanki ruhumu sıkıştırmışlardı bu bedene
ve korkuların kölesi olmuş ben ruhumu bu bedene harcıyordumsanki herkes siyahtı ve ben beyazdım, ve kayıp oluyordum karıştığım her dakika
şifamı bulamamamın tek sebebiydi belki de bir derdimin olmaması
fanilerden uzaklaşma dürtümün tek açıklamasıydı belki içimde öldüremediğim o fani, uykusuz şeytanbir ağustos günü dondurma almıştım da, yiyemiyordum bitecek korkusundan, üst üste birikmiş dondurma topları düşebilirdi tek bir hamlemle ya da yemeye başladığım ilk saniyede zarar verebilirdim o güzel görüntüye.
bırakmalıydım onu kendi haline,o ağustos günü ellerime eriyen, kumlara dökülen ve boşluğa harcanan bir dondurma olarak kalacaktı ama gözlerimi boyamalıydım ben,
kapamalıydım göz kapaklarımı ve aklımda sadece o leziz görüntüsü kalmalıydı, o sıcağa rağmen hiç bozulmayacakmış gibi duran, sakin ve pastel renkleri konuk eden güzel bir dondurma,
şahane bir anı olarakkorkularımı yenmeye yeltenmemeliydim ve harcamalıydım saniyelerimi yanlış yerlere, kulaklarımı kesmeliydim şu ünlü ressam gibi,
kulaklarım edinmeliydim bu dünyanın dediklerini
dudaklarımı mühürlemeliydim ve ne bir hıçkırık ne bir nayıflanma dışarı kaçışmalıydı
durmalıydım bu kaosun ortasında, o toz pembe perde kapanmalıydı oyunumun üzerine her gün, her gece.içimdeki fani şeytanı öldürmek ne haddimeydi benim, ona bıçak doğrultan ellerimi yakmalıydım o ağustos güneşinde, o şeytan olmalıydım belki de.
baharı kendime bir yalan, ruhumu kendime bir hain bellemeliydim.
ght
* uzun zaman oldu bir şeyler yazmayalı
tabii buralarda birileri kaldıysa,,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yalancı baharın bahtsız haini
Poetry29 - 03 - 18 « baharı kendime bir yalan, ruhumu kendime bir hain bellemeliydim »