2000
Kerem: Hande bak bizde Çağatay'la televizyona çıkıcaz, bizde film çeviricez öyle.
Hande: Hadi be oradan siz ne anlarsınız film yapmaktan, oynamaktan.
Kerem: Amerika'ya götürecek teyzem bizi orada öğreniriz.
Hande: A-amerika mı?
Çağatay: Hande üzülme hemen, geri gelicez.
Kerem: Gel buraya -diyerek bastırdı göğsüne belkide son bir kez küçük kızı. Kuzeninin sevdiği kızdı o ama engel tanımıyordu Kerem'e böyle olması. Hande'nin Çağatay'ı sevmesi gibi bir duruma ihtimal vermiyordu, küçük kızı kendisine bağladığından emindi. Henüz 6 yaşındalardı belki ama kalpleri çoğu yetişkininkinden daha duygulu atıyordu aşık oldukları insana karşı.
O zamanlarda gitti Kerem ve Çağatay... Tam 12 yıl sonra Çağatay... Dönmüştü, küçük kız ise büyümüş 18 yaşına basmıştı. Üşenmeden 12 sene beklediği Kerem'i göremeyince depresif haller almış, onu hiç unutamamıştı. Çağatay'a nedenini sorup bir kız için orada kaldığını öğrenince daha da bir kahrolmuştu o büyümüş yürek. Demiştim ya, küçükken kalplerimiz daha duygulu atar. Onların küçükken yaşadıkları o anlamsız, isimsiz duygu yıllar geçtikçe kalplerinin bir köşesine sinmiş ve tozlanmış. Artık kimsenin üflemesi geçirmeyecek o tozu. Belki ömür boyu, belki daha fazlası.
2014
Gözlerimi açtığımda yanımda yatan Çağatay'ın saçlarımı okşadığını görüp zoraki gülümsüyorum. O kadar iğrenç bir insan oldum ki ben... Kerem gerçek bir oyuncu ve sevgilisiyle olan iğrenç magazin haberleri canımı gerçekten sıkıyor. Derken dün gece kendimi yine salya sümük Çağatay'ın kapısında buluyorum. Sonuç ortada, aşık olduğum adamın kuzeniyle seviştim. Hırs gözümü kör ediyor artık. Kerem beni kıskansın istiyorum, ama neden duyacak bizim seviştiğimi saçma sapan düşünerek hareket ediyorum çoğu kez.
Çağatay: Hande? Neyin var böyle yine daldın?
Hande: Yok birşey :) Ben bi duş alıyım, gelirim. -diyerek yanağına öpücük konduruyorum. Yapmak zorundayım bunu. İstemesemde yapmalıyım.
Çağatay: Bende kahvaltı hazırlamaya iniyorum o zaman :D
Hande: Tamamdır :D
Duşumu alıp, Çağatay'ın gömleklerinden birini üzerime geçiriyorum. Esas dostlarımdan ve Çağatay'ın rol arkadaşı olan Hazal'dan gelen mesajları okumaya başlıyorum. Sonra üşenip arıyorum tabii.
Hazal: Kızıaaam, nerdesin sen ya.
Hande: Ya vallahi ne sen sor ne ben söyliyim. Sen neredesin?
Hazal: Hiç şimdi sete geçicem işte. Anlatsana kızım.
Kapının çalmasıyla Çağatay bana bakar mısın hayatım diye sesleniyor hemen telefonu kapıyıp kapıya koşuyorum, karşımda Hazal'ı görüyorum .
Hazal : Ha-ha-nde ???
Hande: H-hazal?
Çağatay: Iıı Hazal hoşgeldin -diye sesleniyor.
Aynı anda Hazal ve ben ;
H&H : Bana yalan söyledin .
Hande: Hayır sen söyledin.
Hazal: Ne zaman başladı bu ilişki?
Hande: Ya, dün gece ....
Hazal: Demek öyle .
Hazal'ın Ağzından:
Bana işim var gelme bu gece demişti... Geceyi Hande'yle geçirmiş. Adi. Nefret ediyorum. Hepsini öldüresim var ama sakin olmalıyım. Hande'yi becermiş inanamıyorum ya. Ama öyle bir alıcam ki öcümü...
Çağatay: Iıı hoşgeldin tekrar Hazal.
Hande: Yaa sizin setiniz var erken saatte, çıkın benim için kalmayın burada.
Hazal: Vallahi benim var.
Çağatay: Benimde var.
Hande: Eee? o zaman. Hadi gidin :D
*
Hande'nin Ağzından:
Çağatay'ın evinde sıkıntıdan patlarken telefon çalma sesi duyuyorum, ama benim telefonuma ait değil salona inince Çağatay'ın telefonunu unuttuğunu farkediyorum. Arayan kişinin Kerem olduğunu görüyorum. O anlık cesaretle uzanıyorum telefona.
Hande: A-alo ?
Kerem: Ouuf, hangi kızsan işte Çağatay'ı ver bana.
Hande: Şey, Kerem ben Hande. Çağatay çıktı.
Kerem: Hande? Hande? Haa, hatırladım.
Ağlamamak için kendimi sıkarken dayanamayacağımı anlıyorum.
Hande: Şey işim var çabuk söyle yada kapat.
Kerem: Çağatay'a söylersin o zaman yarın dönüyorum bebeğim. Özledim hem senide. Anlarsın ya.
Yüzüne kapatıyorum hemen. Neyi ima ettiğini çok iyi biliyorum. 16. yaş günümde gelmişlerdi...
flashback
Sıra mumlarımı üflememe gelmişti. Tek bir dileğim vardı her sene olduğu gibi ; KEREM. Mumları üfleyip gözümü açtığımda karşımda o yeşil gözleri gördüm. Hayal falan sanmadım atladım boynuna. Öptüm, kokladım. Özlemiştim çünkü onu. Kokusunu... Parti bitmesine yakın Kerem bana sahilde yürümeyi teklif etti, böyle fırsat kaçmaz dedim ve kabul ettim. İlerleyen zamanda yavaşça yaklaştı ve beni tutkuyla öpmeye başladı. Henüz 16 yaşındaydım. Daha ileriye gidemezdim. Ama kalbimin istediğini yamaya emindim. Kerem'in beline bacaklarımı sardım ve böyle öpüşmeye devam ettik uzun süre. Beni bir kayaya otuturdu ve soymaya başladı. Onun cazibesine karşı koyamıyordum, onun çekimine engel olamıyordum. Onun olmaya karalıydım. Canım yanarsa yada birşey olursa korkusu olmadan, sertleştiğini hissettiğim aletiyle oynuyordum. Tehlikeli sularda yüzdüğümün farkındaydım. Ama o benim herşeyimse eğer, bana sahip olan ilk adam o olmalıydı. Sürtünme hızımızı arttırdıkça tahrik oluyor ve inliyordum. Duyduğum anlık kısa bir acıyla irkildim ama Kerem'in dudaklarıma yumulmasıyla tekrar kendime geldim, artık olaydan zevk alıyordum. Onunda zevk aldığı her halinden belliydi. Bittiğinde ikimizde nefes nefeseydik. İlkim Kerem'di. Unutamayacağım o geceyi bana yaşatan oydu. Başkası olsun istemezdim. Aksini istemezdim zaten.
flashback son
Elimi yüzümü yıkamak için doğruluyorum. Çünkü bu anı hatırladığım zaman sonum gelmiş gibi oluyorum hep. Ama biliyorum sonum değil bu, herşeyin başlangıcı.