Doğru Yaşadığım Yalanlar

3.5K 59 7
                                    

1.BÖLÜM

Gözüme yine o lanet bağrışmalarla açtım. Hayır yani herkesin annesi gelip kızını öperek uyandırırken neden ben hep bağrışlarla uyanırım ki? Bunları düşünürken yatağımda oturdum ve gerindim. Sesler gittikçe artıyordu. Bunların zoru neydi cidden? Ayağımı yatağımdan sarkıtıp pantuflarımı giydim, odadan bıkkın bir halde çıktım. Bağrışmalar salandan geliyordu. Elimi tam kapı koluna atacakken hayatımı yıkan şu cümleyi duydum "Esila'nın senin kızın olmadığını bildiğin halde onu kabullendin ve şimdide aradan yıllar geçmiş bana sıkıldığını söylüyorsun! Kafayı mı yedin sen be adam??". Donup kaldım. Gözlerim yanmaya başladı ve çok geçmeden göz yaşları kendini teslim etti. Ne yani yıllardır baba dediğim adam benim babam değil miydi? Yoo hayır buna katlanamazdım. Büyük bir hızla kapıyı açtım ve içeri girdim. Üçü aynı anda dönüp bana baktı. Üçü derken o kızıl kahverengi saçlı suratı boya küpü olmuş ve şırfıntılara benzeyen ama çiçekli elbisesiyle bu görüntüyü yıkan kadın da kimdi? Allah'ım kafayı yiyecem. Annem yüzü kireçtaşı gibi bembeyaz olmuş bana ağzı açık bir şekilde bakıyordu. Babam -güya- bana ciddiyetle "Ne zamandan beri dinliyorsun?" dedi. Ne deseydim 'Senin benim sözde babam olduğunu duyduğumdan beri' mi? "Şey..Ben..Anne doğru mu?" dedim aniden. Annem bana baktı ve gözünden iki damla yaş döküldü."Kızım ben..." diye kekelemeye başladı. Hayır ya bunlar gerçek olamazdı. Olduğum yere çöktüm. Gözümün önünden babam sandığım adamla anılarım film gibi geçti. Bir keresinde sırf canım çekti diye gecenin on ikisinde gidip pizza bulmuştu bana. Hatta sırf istediğim oyuncağı almak için 4 saatlik uzaklıkta olan başka bir şehre gitmiş ve bana getirmişti. Ama acımasız hayat benim 17 senedir acımı tatlımı yaşadığım adamın babam olmadığını söylüyor. Boğazımdaki hıçkırıklar özgürlüğüne kavuştular. Annem hemen yanıma gelip benimle birlikte yere çöktü. "Yaklaşma bana!" diye bağırtı kopardım irkildi ve ayağa kalktı. Deli gibi ağlıyordum. Babam sandığım adam bana "Kızım.." dedi. "Bana sakın kızım demee!!" diye bağırdım. Boğazım acımıştı öksürmeye başladım. Hem ağlıyor hem öksürüyordum oturduğum yerde. Babam o kadının elini tuttu ve "Hadi gidelim" dedi gitmek istemiyor ama gitmek zorundaymış gibi bir ses tonuyla. Kadın bana acımakla küçümsemek arasında bir yüz ifadesiyle bakarak odadan dışarı çıktılar babamla daha doğrusu babam diye bildiğim adamla. Hıçkırıklarım tekrar boğazımdan dışarı boğuk bir sesle çıkarken bağırmaya başladım. "Lanet olsun, neden ben, neden, nedeeen?" derken vitrinin üzerini yere devirdim. Annem büyük bir hızla beni kollarımdan tutarak kendine çevirip göğsüne bastırdı. Kollarımı doladım ve kokusunu içime çekerek hıçkırmaya başladım.

Gözlerimi açtığımda kendimi annemin kucağında yatarken buldum. Hava kararmak üzereydi. Yerimden kalktım. Annem uyuyordu. Melek gibi. Kim bilir neler yaşamıştı? Peki ya ben kimi suçlamalıydım? Senelerce baba dediğim, beni koruyan kollayan her anımda yanımda olan adamı mı, yoksa beni doğuran ve aslında babam sandığım adamın babam olmadığını benden saklayıp senelerce bana yalan söyleyen melek annemi mi? Allah'ım bana yardım et kafayı yiyeceğim. Bunları düşünmem lazımdı sakin bir kafayla. Sahile insem iyi olacaktı. Annemin üstünü örtüp odama geçtim. Hava biraz serindi sarınırım ama olsun mavi ince kazağımın üzerine bir şey almadan telefonumu aldım. Aynanın karşısına geçtim. Berbat gözüküyordum. Saçım başım birbirine karışmıştı. Tarağı alıp saçlarımı taradım. Şu an ki görüntüm idare ederdi işte. Aman hava almaya çıkıcam altı üstü. Babetlerimi giyip kendimi dışarı attım. Havanın yüzüme çarpmasını bekledim ve ciğerlerimi oksijenle doldurdum. Sahile doğru yürümeye başladım. 10 dakika kadar uzaklıktaydı. Saat 20.00 olduğu için çoğu dükkân kapanmamış veya kapanmaya başlamışlardı. İşlek bir caddeydi. Sahile yaklaştım. Hava ne ara bu kadar serinlemişti yaa.. Bir bank bulum ve oturdum. Denize baktım. Batan güneşin ardından alacakaranlığa karşı mavi olmaya direniyordu. Benim son üç yılım gibi. Baba dediğim adamın benim öz babam olmaması gerçekten çok garip bir duyguydu hatta berbat. Kendimi boşlukta savruluyormuş gibi hissediyorum. Peki ya annem? Hayatta en değer verdiği varlıktım oysaki neden bana yalan söylemişti 17 yıl gözümün içine baka baka? En önemlisi bundan sonra ne yapacaktım ben? Bu lanet şehirde daha ne kadar yaşabilirdim ki? Yalanlarla dolu şehirde.. Peki ya benim babam kimdi? Öz babam.. Belkide ben bir tecavüz sonucu... Off bu bir saçmalık.. Ellerimi saçlarımın arasında geçirdim ve saç iplerimi sıkıca tuttum. Canımı hiç bir şey yaşadığım kadar yakamazdı. Gözlerimi yumdum ve yaşların gözümden aşağıya hücüm etmesine izin verdim. Ne lanet insandım ben ya. Telefonumu elime aldım 10 cevapsız arama vardı. Hepsi annemdendi. Geri dönmedim. Hava iyice kararmıştı sanırım kalksam iyi olacaktı. Yürümeye başladım. Kestirmeyi kullansam bir şey olmazdı sanırım. Köşeyi dönerek kestirmeye yola saptım. İleride duvara yaslanmış iki oğlan vardı. Beni farkettikleri an bir şey söyleyip gülmeye başladılar. Allahım birde bunlar çıktı başıma. Ne demeye bu kestirmeye girdiysem. İki oğlan yaslandıkları duvardan doğrulup bana doğru gelmeye başladılar ve önümü kestiler. "Çekilseniza be" diye çemkirdim. "Hadi ama nazlanma" dedi kısa boylu olan. "Çabuk önümden çekilin" diye bağırdım. Biri üstüme doğru hızlıca gelip ağzımı kapattı. Diğeri ise kollarımı ve bacaklarımı tutmaya çalışıyordu. Debeleniyor ve bağırmaya çalışıyordum. Beni duvara yasladılar. Oğlan elini çektiği an çığlık atmaya başladım. Lanet olsun. 17 yaşındayken tecavüze uğramış bir kız olmak istemiyorum. Belkide bende bir tecavüz sonucu doğmuştum? Ne diyordum ben ya. Avazım çıktığı kadar imdat diye bağırıyordum. Benden 20 santim kadar uzun olan oğlan yüzüme bir tokat indirdi. Hayatım boyunca hiç tokat yememiştim ve acısını ilk defa hissediyorum. Ovv eli ne ağırmış şerefsizin. Hiç mi kimse geçmez bu sokaktan? Oğlanlar bana iyice sokulama başladı "Rahat bırakın beni" diye bağırdım son kalan kuvvetimle. "Rahat bıraksanıza lan kızı duydunuz işte" diye bir ses geldi arkadan. Aman tanrım yardımıma yetişen birisi.."Bırakmassak nolur lan?" dedi ve karanlıktan göremediğim ancak baya yapılı olan kurtarıcımın üstüne doğru yürüdü. Kurtarıcım oğlana yumruğu çaktığı gibi yere serildi. Bende bu fırsattan istifade kurtarıcımın arkasına doğru koşmaya çalıştım ama lanet çıksın ki bacaklarım tir tir titriyordu. Bu yüzden kendimi arkasınındaki duvara doğru attım ve duvara iyice yapıştım. O arada uzun boylu olan tam yumruk atmak için hamle yaptı fakat kolunu tutarak kafa attı ve uzun boylu olan pislikte yere serildi. İkisi birden ayağa kalkıp "çabuk lan tüyelim şuradan" dedi. Onların gidişini izlerken duvarın dibine çöktüm ve hıçkırıklara boğuldum. Neden her şey bu kadar berbat gitmek zorundaydı ki? Hıçkırıklarım tekrar ağzımdan çıktı ve dizlerim, kendime çekerek ağlamaya daha doğrusu deli gibi ağlamaya başladım. Yanıma geldi ve başucuma çöktü. İlgi ve şefkat dolu sesiyle "İyi misin? Sana dokundular mı?" dedi. "Ha-hayır" diye kekeledim ve tekrar ağlamaya başladım. Beni elleriyle sarmaladı ve "Geçti tamam ağlama. Buradayım korkma. Sana zarar vermeyeceğim" dedi. Ellerimden tutarak ayağa kaldırdı. Elleri pamuk gibiydi ve kokusu annemden sonra aldığım tek ferahlatıcı kokuydu. Ayağa kalktık ve yüzümü avunun içine aldı "Evine bırakma mı ister misin?" diye. İstemsizce başımı salladım. Deri montu çıkardı bana vermeye yeltenince titrek sesimle" Yoo hayır gerek yok" dedim. Ama beni dinlemeyip omuzlarıma attı. "Evini tarif edecek misin yoksa burada sabahlamaya kararlı mısın prenses?" dedi. Bir dakika bir dakika bana PRENSES DEDİ! Pardon da kim oluyordu bu! Sinirle yüzüne döndüm ve gözlerine baktım. Samimi bir kahverengi parlıyordu gözlerinin içinde. Gülümseyince yanakları hafiften çukur oluşuyordu. Çok kaslı olduğu söylenemezdi ama yine de yapılıydı. Hey ne diyorum ben? Kendine gel Esila! Titrek ve sinirli bir tonda "İleriye doğru yürüyeceğiz" dedim. Ellerini ceplerine attı, çapkınca sırıttı ve bilmişçe "Bak bak bak sarının bizi teşekkür etme şekline bak" dedi. 'Çok yakışıklısın bay çokbilmiş ama bilmem fark ettiysen az önce tecavüz edilmekten ramak kala kurtuldum ve şu an sadece dinlemek istiyorum. "Çok teşekkür ederim ama fark ettiysen az öne tecavüz.." dedim. Sesim ağlamaklı çıkmıştı.. "Ta-tamam özür dilerim sadece mutlu etmek istemiştim". Eve gelene kadar tek kelime dahi etmedik. Kapıyı çaldığım an annem kapıyı açtı ve "Esila neredesin meraktan deliye döndüm!" dedi. Daha sonra arkamda onu gördü. "Kızım?" dedi ve ben annemin boynuna atladım. "Anne sahile indim kafa dinlemeye, biraz zaman geçmişti bende dönüşte kestirmeyi kullanayım dedim. Sonra iki serseri bana saldırmaya çalıştı.." diye nefes nefese sıraladım ve ağlamaya başladım. Annemin surat ifadesini tahmin edebiliyordum. Bana daha sıkı sarıldı ve "İnanmıyorum" dedi. Daha sonrada arkadan "Bende şans eseri oradan geçiyordum ve kızınıza yardım ettim. Allahtan zamanında yetiştim, iki hergele kızınıza bir şey yapamadılar merak etmeyin" dedi samimi bir tonda. Annemin boynundan ayrıldım ve ona döndüm. Ağlamam kesilmişti Karanlıkta fark etmemiştim bu kadar şirin olduğunu. Yüzünde şirin ve bilmişçe bir gülümseme vardı. Bu hep böyle mi gülerdi? Annem "Gel oğlum bir kahve ikram edeyim kızımı kurtarmışsın sana minnettarım dedi. "Çok teşekkür ederim ama acil bir işim var gitmem lazım." dedi. "O zaman başka bir zaman yemeğe davetlisin unutma" dedi annem. Bense durmuş onların sohbetini izliyorum. "Bu arada ben Ateş, her ne kadar tanışma kötü geçmiş olsa da tanıştığıma memnun oldum" dedi bana dönerek. Bu sıcak sahneye daha fazla katlanamazdım. Ben az önce tecavüzün eşiğinden döndüm ve bunlar.. Hızla odama doğru koşturdum ve kapıyı çarptım. Annem "Sen onun kusuruna bakma" tarzında bir şeyler söyledi ve kapıyı kapatıp odama geldi. "Defol!" diye bağırdım tüm sesimle. Ben burada yıkılmışım dünyam yıkılmış. 17 yıl boyunca bana yalan söyledin onu geçtim tecavüze uğramak üzereydim ve sen sohbet ediyorsun. Ateşmiş. Su döksünler de sön inşallah. "Kızım yapma böyle o çocuk seni...". "O çocuk ne anne ha söylesene? Beni tecavüzden kurtardı demi? Senin kurtulamadığın ve benim olduğum tecavüzden". Şok olmuştu. Bembeyaz kesilmişti. "Se-sen ne dediğinin farkında mısın? Tecavüz falan değil senin bir baban var!" diye bağırdı. "Hangi babadan bahsediyorsun sen be" diye bağırdım. Olduğu yere çöktü. Ağlamaya başladı. Yo yo o zaten yeterince yaralıydı bir de ben yaralamamalıydım. Yere çöktüm ve sarıldım. "Özür dilerim" dedim iyice sarılarak. "Hepsi benim hatam, sana söylemeliydim, lanet olsun o adamın senin baban olmadığını söylemeliydim". "Evet, anne suçlusun fakat şu an bunları bir kenara bırakalım cidden çok yorgunum" dedim ve boynunu öptüm. "Hadi kalk git elini yüzünü yıka bende duş alayım bugün bunları konuşmayalım, yoksa birbirimizi kıracağız" dedim. Bana kırık bir bakış attı ve banyoya geçti. Her zaman mantıklı düşünen taraf o olurdu ama bu sefer ben olmuştum. Mantıklı düşünemeyecek kadar berbattı. Üstümü çıkardım ve kendi odamın banyosuna doğru geçtim.

Yarım saat kadar duşta kaldım ve çıkıp pembe tweetyli pijamalarımı giydim. Yatağıma oturdum ve telefonumu elime aldım. 17 mesaj vardı ve hepsi Aylin'dendi. Aylin'e cevap veremeyeceğimi düşündüm ve kulaklığımı alıp kulağıma taktım. O arada kapı tıklatıldı ve annem kapıyı açarak kafasını içeri girebilir miyim anlamında uzattı. Bende kafamla onayladım. Elinde bir bardak süt vardı ve bana verdi. "Sana dokunmadılar de mi?". O berbat anlar geldi aklıma. Gözlerim doldu. "Ben, üzgünüm.." dedi. Tüm pişmanlığıyla tüm kırgınlığı ve tüm yıkılmışlığıyla demişti. Aslında ne için dediğini anlamıştım ama sorup açıklamasını dinleyeceğim. "Ne için?" dedim. "Söyleyemedim işte anlıyor musun? 17 sene önce aşık olduğum adamın ailesinin zoruyla çıkıp gittiğini diyemedim. Lanet olsun ki diyemedim." Dedi ve odadan hızla çıktı. Babam beni istememiş miydi yoksa babamın ailesi mi anlamamıştım. Kafam yine darmadağın oldu. Yarın sabaha kadar beklemeliyim sanırım..

Ateş ve SuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin