Genç kız evdeki gittikçe yükselen sesler yüzünden zorlukla gözlerini aralayıp derin bir nefes aldı. Aliyle saat dörtte zar zor sohbetlerini bitirebilmişlerdi. Bu yüzden de uykusuzdu. Hatta gözlerinin acısıyla inledi yataktan kalkmadan önce. Kalelilerin evine genellikle sessizlik hakim olurken bugün hepsi coşmuş gibiydi. Anlayamadığı bu coşkuya kaşlarını çatıp hazırlanmak için kalktı.
Hep toplu olan saçlarını açık bıraktı. Uzun süredir özgür kalmak isteyen saçlarıyla oynayarak aşağı indiğinde gördüğü manzara karşısında donakalmıştı. Asiye Saniye hanımın saçlarını topluyor, bir taraftan da kocasının sorularını cevaplıyordu. Yangazların her birinin elinde iki takım elbise vardı ve sırayla ailedeki kişilere hangisini giyseler iyi olur diye soruyorlardı. Balım yüzündeki kocaman gülümseme ile ailesini seyrederken saçlarını tarıyordu. Bir tek Tahir... Bir tek Tahir sessizce kenarda durmuş elindeki kutuya bakıyordu. Öylesine kutu da değildi elindeki, yüzük kutusuydu. Nefes nefesinin kesildiğini hissettiğinde elini kalbinin üzerine bastırdı. Ne oluyordu böyle?
Kızı ilk Saniye hanım fark etti. Asiyeyle olan laf dalaşını bitirip "Uy! Kız Nefes, sen daha yeni mu uyandun?" diye sordu. Asiye iki saat önce Nefesi uyandırdığını söylemişti ama görünen o ki, yalan söylemişti. Kaçarak salondan çıkması da düşüncesini destekliyordu.
"Yeni uyandım da, bu hazırlık ne için?"
"Tahirume kız istemeye gideyruz da. Hadi hazırlan."
Nefesin bakışları anında ona bakmakta olan adamla buluştu. Kız isteme mi? Tahir Kalelinin birine aşık gibi hali yoktu ki. Durduk yerde nereden çıkmıştı kız istemek? Ayrıca bu kadar özel bir günde insan neden üzgün olurdu? Tahir üzgündü, bakışlarından görebiliyordu. O zaman bu kadar saçma bir kararı neden vermişti? Ya o? Kalbinde hissettiği sızı da neyin nesiydi? Daha fazla saçmalamak istemediğinden elindeki yüzük kutusuna bakmaktan doymayan adamı da, ailesini de umursamadan geri odasına döndü. Ortada ihaleye katılanları öldüren bir mafya varsa artık ortaya çıkmasını istiyordu. Çıksın da onları enseleyip geri İstanbula dönsün. Karadeniz artık ona iyi gelmiyordu.
***
Tahir son kez aynaya baktıktan sonra kendine küfür ederek kapıya doğru ilerledi. Verdiği karardan pişman olmasına çok az kalmıştı. Dün gece anlık bir öfkeyle gidip annesine aylardır evlenmek için ısrar ettiği kızla, yani Mercanla evleneceğini söylemişti. Bunu neden yaptığını bilmiyordu. Nefesin onun için hiçbir anlamı yokken onu Ali denen adamla görüp böyle karar vermesinin mantıklı bir sebebi de yoktu. Tek bildiği lakabına layık olduğuydu. Cebindeki yüzüklerin başka anlamı olamazdı. Kendisine duyduğu öfkeyle kapıyı açıp dışarı çıktı. Aynı anda odasından çıkan Nefesle göz göze geldiğinden kaşları çatıldı. Hala hazırlanmamıştı.
"Gelmiyor musun ?"
"Gelmememi mi istersin?"
"Niye böyle bir şey isteyeyim?"
"Bilmem. Öfkeli gibisin."
"Sana öyle gelmiş," diye kızı cevaplayıp aşağı inmek için hareket etti. Nefesin ise buna izin vermeye niyeti yoktu. Adamın garip tavırları rahatsız olmasına neden olmuştu. Söyleyecek bir şeyleri varsa söyleyecekti. Tahiri kolundan tutup kendine çevirdi. O an polis kimliğinin gizli olduğunu unuttuğundan tüm gücünü kullanmıştı ve bu da normal olarak adamın dikkatini çekmişti.
"Söyleyeceğin bir şey varsa adam gibi söyle."
"Yavaş ula. Biz adam değil miyiz?"
"Adamsan adam gibi konuş, Tahir. Derdin varsa açık açık söyle."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
{Tamamlandı} Ölümle Aşk Arasında|NefTah|
FanfictionÖlüm aşk gibi ansızın çalar kapıyı. Nereden ve nasıl geldiği fark edilmez. Sebebini de anlayamaz insan. Ruhu yorgun insanların sevdiği neden elinden alınır ki? Hikayeler neden yarım bıraklır? Hayaller neden gerçekleşmek yerine onları kuranların boyn...