"Sağ el kırmızıya Jungkook."
Rose ile kapının önündeki konuşmamızdan sonra içeriye girmiş ve oyuna başlamıştık. Aslında böyle hep bir arada olmak gerçekten çok güzeldi. Omzumdaki yükleri bir anlığına unutuyor ve rahat nefes alabiliyordum böylece.
Jungkook'a baktığımda elini kırmızı daireye koymaya çalışıyordu ama başaracağından pek emin değildim çünkü zaten o pozisyonda o kadar zorlanıyordu ki bir de elini o kırmızı dairelerden birisine koyarsa kaybederdi. Düşmesi ile kaybetmişti zaten.
"Hoseok, kaybetme sakın."
Lisa Hoseok'a destek çıkmak adına konuştuğunda Rose, Lisa'nın omzuna vurmuş ve, "Kimin takımındasın sen? Bırak kaybetsinler," demişti. Lisa ise umursamaz şekilde omuz silkmiş, ardından yeniden Hoseok'a dönmüştü. Rose derin bir nefes alıp bana baktığında hafifçe gülümsedim onun da gülümsemesi için.
Çarkı çevirip durmasını bekledim. Sarı dairelerden birinde durunca Jimin'e döndüm.
"Sol ayak sarıya Chim."
Uzun bir zamandır Jimin'e Chim demediğim için şaşırmış olacak ki dengesini sağlayamayıp hâlâ direnen Hoseok'un üstüne düştü. Jungkook söylenmeye başladığında kahkaha atıp kızlara döndüm. Sıra onlardaydı. Erkekler sadece yedi hamlede kaybetmişlerdi, o yüzden de kızların kazanması daha kolay olacak gibi geliyordu bana.
"Beyler, sıra bayanlarda," diye seslendiğimde hâlâ Jimin'e söylenen Jungkook, Hoseok'un ve Jimin'in kalkmasına yardım etti. "Senden nefret ediyorum Jimin hyung." Jungkook bana dönerek gözlerini kıstı. "Senden de nefret ediyorum Yoongi hyung. Zekanı hep böyle işlere harcıyorsun."
"Ben de seni seviyorum Jungkook. Ee şimdi ilk kim başlıyor?"
Sorumla beraber Rose ve Lisa, Yoon Ji'yi göstermişti. Ben de başımla onları onaylayıp çarkı çevirdim. Çark kırmızı da durduğunda Yoon Ji'ye dönerek, "Sol el kırmızıya Yoon Ji," dedim. Yoon Ji beni onaylayıp sol elini kırmızı dairelerden birine koydu.
"Şimdi kim?"
"Benim."
Lisa'ya onaylar biçimde başımı sallayıp çarkı yeniden çevirdim.
"Sol ayak sarı daireye Rose."
"Sağ el yeşile Lisa."
"Sol el sarıya Yoon Ji."
"Sağ ayak kırmızıya Rose."
Rose'un sağ ayağını kırmızıya atabilmesi için önce Yoon Ji'yi geçmesi gerekiyordu. Ki bu da biraz imkansız gibiydi.
"Nasıl atacağım ayağımı ben oraya?"
Rose sızlanarak söylendiğinde bilmiyorum dercesine omuz silktim. Gerçekten de bilmiyordum çünkü. Daha önce twister oynamamıştım, zaten oynayamazdım da haptofobim buna izin vermezdi. Başta o yüzden biraz da oynamak istememiştim. Bazen bu fobiyi saçma buluyordum. Gerçekten de çok saçma değil miydi? Sürekli ellerim ceplerimde geziyor ya da ellerimde bir şeyler olması için çabalıyordum. Kalabalık ortamlarda bulunamıyor ve her saniye diken üzerinde oluyordum. Psikoloğa gittiğimde de olanlar pek de iyi değildi.
"Dene bir Rose, sen yaparsın sevgilim," dediğim anda Jimin ve Jungkook kusma sesleri çıkartmaya başladı. Bir de Hoseok'a karşı biraz mahçup hissetmiştim kendimi. Ama Hoseok'a baktığımda yüzündeki hafif tebessümle Rose'a bakıyordu, sanırım Rose'un mutlu olması onun için daha önemliydi.
Kızlara yeniden baktığımda hepsinin yere serilmiş bir şekilde oturduğunu görmüş ve şaşkınlıkla bakmıştım onlara, erkek takımından daha çabuk yenilmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haptofobi
FanfictionKüçük umutlar besledim içimde, sonra fark ettim ki ben umutlarıma sığındıkça onlar benden kaçıyormuş. Ben kazandım sanıyorken kaybediyormuşum. • Haptofobi: İnsanların, kendisine dokunmasından korkmak.