^Babacıkla ilk gün^

801 17 17
                                    


Onu ilk gördüğüm zaman ilkokula gidiyordum. Yurda gelmişti yine. Müdürümüzle bir konu konuşuyorlardı. O zamanlar kantinde çalıştığım için çaylarını ben götürmüştüm. İste o andı onu ilk gördüğüm an. Ve tek kelimeyle muhteşemdi. O elmacık kemikleri, o burnu, saçlarının dağılışı ve en önemlisi gülüşü. Gülüşüne öldüğüm adam. O günden sonra her gün bilerek ve isteyerek çay götürmüştüm o tipsiz müdürün odasına. Sırf onun hakkında bilgi alabilmek için. Sırf onu bir daha görebilmek için. Simdi büyümüştüm. Artik kantinde çalışmıyordum çünkü girmem gereken bir sınav vardı. Bu yurttan kurtulabilmek için tek şansımdı o sınav benim.

Bir is adamı vardı. İsmini henüz bilmiyorduk. O şirketi için öğrenci yetiştirmek istiyormuş. İleride şirketini bırakabileceği biri olmalıymış bu öğrenci. Ondan dolayı bu yastan alıyormuş ki eğitebilsin.

Ben de girmek için sınava başvuru yaptım. Ve kabul edildim. Sınavda çıkacak konuları önceden sınava girecek öğrenciler için duyuru olarak açıklamıştı. Ve bunu öğrenen müdür kantinde çalışmama gerek olmadığını istersem sınava çalışabileceğimi söyledi.

Ben de çalışmaya başladım. Sınavıma bir gün kala müdür beni odasına çağırdı. Benimle bir şey konuşmak istiyormuş.

"Sınava girmene gerek kalmadı Taehyungie."

Ne olduğunu anlamamıştım. Nasıl gerek kalmamıştı. O sınava girmeme gerek kalmaması sınava girmeden de yurttan gidebileceğim hatta gideceğim anlamına geliyordu. Kim beni almıştı ki. Daha doğrusu kim veni almak istemişti ki. Beni kim isterdi. Annem bile istememisti. Beni bu yurda bırakırken söylediği sözler geldi aklıma.

"Seni almaya geleceğin Taetae. O zamana kadar bu abiler sana iyi bakacak. Onların sözünü dinle olur mu?"

Annem her zaman sözünün eri olduğu için o günde inanmıştım. Ama hayatının en kotu hatasını yapmıştım. Bekledim. Günlerce bekledim. Aylarca, hatta yıllarca.

Ama gelmedi.

Annem ilk defa sözünü tutmamıştı. Farkındaydım gelmeyeceginin ama bir umut vardı içimde. İstemsizce oluşan.

Müdürümüze neden gelmediğini sorduğumda ise bana su cevabi vermişti;

"Ah minik Tae, annenin geleceğine inandın mi gercekten. O bir daha geri gelmeyecek. Seni bana sattı. Hem de yüklü bir parayla. Bir saha bana anneni soracak olursan da sizi almak için gelecek insanların önüne bile çıkartmam seni. 18 ine kadar burda kalırsın ve sonra dışarda kalırsın."

Bu sözler benim için donum noktasıydı bir nevi.

Artik onu beklemeyi bıraktım. 2 gün sonra da onu gördüm yurtta. Ve içimi yine bir umut kapladi. Nedenini bilmiyordum. Sanki bu adam benim kurtuluşum olacaktı.

Müdürümüze geri döndüğümde bir şeyler zirvaladigini farkettim. Birinin beni almak istediğini söylüyordu. Sözünü bitirmesini beklemeyecek kadar sabirsizdim.

"Kim?"

"Ha?"

"Beni almak isteyen kişi kim?"

"Ah Tae, sen yanlış anladın beni. Seni almak istemediler. Biri geldi. Eski bir dostum. Bir erkek çocuğu evlat edinmek istediğini söyledi ama bu çocuk 16 17 civarinda olmalıymış. Nedenini anlamadım. Ben de seni önerdim. Benim sayemde cikiyorsun yani. Kendini bir şey sanma."

Alışmıştım müdürün bu hallerine. Ondan dolayı sözünü kestim.

"Anladım Bay Choi. Siz harika bir müdürünüz zaten. En iyisi sizsiniz. Şüphesiz bir şey bu. Ama su övme isini bitirsekte beni kimin istediğini öğrensem? Ah, pardon. Sizin beni kime önerdiğinizi öğrensem? "

VhopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin