🌌10. Bölüm🌌

768 263 234
                                    

Güvenmek zor şeydir, herkese her şeye katlanacaksın birine güvenmeyi göze aldıysan. Yapmaz dediğin her türlü yamuğu göreceksin hiç beklemediğin kişilerden. Ama göze almak gerek bazı durumları. Mesela kırılmayı , incinmeyi, doğrusunu bildiğin şeylerin yalanını dinlemeyi, dinlerken yüzünde oluşan iğrenç ve inanmayan ifadenin içine saçtığı o duyguyu hissetmeyi, yeri gelince affetmeyi göze alman gerek. Eğer birine güvenmek istiyorsan denemen gerekecek, alışman gerekecek. Maalesef insanların alnında yazılmıyor güvenilir olup olmadığı. Ne yazık ki katlanmak zorundasın bu durumlara. Ay ben cici kızım yapamam yalan dinlemek kulak zarımı yıpratır yok olmaz , diyecekseniz hiç bir insanla konuşmayın o zaman çünkü her insanın pembe , beyaz yada siyah yalanları vardır. Rengi, boyutu, amacı fark eder mi? Yalan yalandır sonuçta.

Bende Semih ile arkadaşlık veya başka bir durum içerisinde olacaksam olayın aslını ondan dinlemeliyim. Aras Özmen'e de güvenmiştim, sahilde bir güzel dinlemiştim onu peki ya doğru mu? Nankörlük etmedi mi bana? İşte o şerefsize güvenip hareket etmişsem Semihe de bir şans tanımalıyım. Kulaktan duyma sözlerin doğru olup olmadığı bilinmiyor.

Sarılmış olduğum zümrüt gözlü şahıstan ayrılıp denize doğru döndüm. Sahil kenarında, yağmurun altında olmak epey üşümeme neden olduğu için ellerimle kollarımı sıvazladım daha sonra da ıslanmış olan saçlarımı kazağımın kapüşonu ile örttüm. Yağmur hala yağıyor fakat ilk başladığı gibi hızlı değil daha sakin damlalar halinde yağıyordu. Bir süre denize baktıktan sonra Semih elimden tutup hızlı adımlarla yürümeye başladı. Yolun karşısında bulunan yün, örgü malzemeleri ve benzeri ürünler sattığını düşündüğüm dükkana girdik. İçerisi öyle şeker öyle mütevazi bir yerdi ki gözlerimi kamaştırmıştı. Masmavi duvarlar, işlemeli aynalar , sıcacık bir soba ile mükemmel bir saygınlık kazanmıştı bu dükkan. Semih dükkan sahibi olduğunu düşündüğüm teyzenin yanına götürdü beni ve güler yüz ile konuşmaya başladı

"Merhaba efendim gördüğünüz üzere yağmurda fazlasıyla ıslandık acaba sizde üzerimize alabileceğimiz bir şeyler var mı? Battaniye veya polar gibi"

Teyze pembeleşmiş yanaklarında bir gamze belirtecek kadar şevkat ile gülümseyerek yanıtladı soruyu

"Siz ne kadar güzel şeylersiniz öyle yavrularım. Var tabii size kırmızı ipek battaniye vereceğim kırmızı aşkın rengidir çifte kumrular" Tatlı dediğim teyze beni biraz germişti durumu tamamen yanlış anlamış muhtemelen. Yani tabi yaş olmuş altmış , beyin hücreleri başka alemlerde horon tepiyor o kadar da garip karşılamamak gerek. Nemli suratımı ellerimle ovuşturduktan sonra kadına karşılık verdim

"Teyzeciğim biliyorum filmlerdeki gibi olacak bu sahne ve sende inanmayıp geçmişinden bahsedeceksin ama olsun. Biz arkadaşız nenem" kadın işaret parmağını sallayarak kurnazca sırıttı ve düşündüğüm şeyleri söyledi

"Hadi hadi biz de rahmetli ile öyle derdik ama üç çocuk yaptık arkadaşlık falan kalmadı" ardından saçma bir gülüş.

"Teyzecim seninki neden tahtalı köyü boylamış anlamak pek zor değil doğrusu. Ne yaptın adama elli yaşından sonra dördüncü çocuğu mu istedin de adam kalp spazmı geçirdi?" konuşmamı bitirdikten sonra kadın iğneleyici bakışlarıyla bu sefer de Semihe bakarak konuştu bu

"Ay menekşe gözlü evladım bu kız seni çiğ çiğ yer fiziği bozulur diye bebe vermez kucağına sen bunu bırak benim kızım var Fadime senden biraz büyük ama olsun". Lan ben pişmiş halini bile yemem bu davarın çiğ halini ne yapayım. Kızını kakalamaya çalışıyor bak sen uyanığa.

"Ay hanım hanım ben buradayken senin kart kızını ne yapsın bu delikanlı? hem senin kızının benim gibi uzun kirpikleri var mı?". Ne yapıyorum ben ya resmen koca savaşı veriyorum burada. Semihe baktığımda sırıtıyor ve dudağının kenarını dişliyordu. Aynen sevgili iç sesim ona da rezil oldum.

GÖKYÜZÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin