Uzandığım koltuktan yan döndüğüm için düşmüş ve kalçamı acıtmıştım. Sargılı kolumu da koltuğun kenarına çarptığım için de sessizliğin hakim olduğu ortama küçük bir inleme bırakmıştım.
"Acıdı ya..."
Yoongi sesime uyanmış olmalı ki karşı koltuktan hızlıca kalkmış ve yanıma gelmişti. O konuşmamızın üzerinden iki gün geçmişti ve ben de bu süre içerisinde Yoongi'yi yalnız bırakmamıştım, daha doğrusu bırakamamıştım. Ben gittiğim an kendine zarar vereceğini biliyordum. Ve ben, Yoongi'nin ölmesini ya da yaralanmasını istemiyordum.
"İyi misin Seok Jin?"
Yanıma gelmiş ve beni kaldıran Yoongi'nin koluna tutunup oturduğum yerden ayağa kalktım.
"İyiyim."
"Değilsin Seok Jin. İstersen evine gidebilirsin."
"Yoongi, kendine zarar vermeyeceğinin garantisini bana verebilir misin?"
Yoongi dudaklarını birkaç kez açıp kapatsa da bana bir cevap vermeyerek bakışlarını mor halının tüylerine çevirdi.
"İşte bu yüzden, gitmiyorum Yoongi."
"Ama Jin annenle babana benim yüzünden sırtını dönmene izin veremem."
"O zaman Yoongi, beraber tedavi olalım, hımm?"
Yoongi koltuğa oturup dizlerini kendisine çekti. Tedavi olmayı daha önce denememiştik ama hep bu illetten kurtulmayı istiyordum çünkü artık yorulmuştum. Vücudum bu zehirli şeye alışmış ve beynimin verdiği komutların tam tersini istiyor, bir de üstüne benim fark edemediğim şekilde ölüme sürükleniyordu.
"Biz... Başaramayız ki Seok Jin. Şu halimize baksana bir."
"O kadar mı kötü?"
"İyi miyiz sence?"
Yoongi'nin sorusuyla şu anki bağımlılık seviyemizi tarttım zihnimde. Gerçekten de iyi bir durumda değildik lakin her zaman bir umut yok muydu?
"Değiliz ama olabiliriz Yoongi," dediğimde Yoongi önce alaycı bir kahkaha savurdu gecenin loş karanlığına. "Sen buna inanıyor musun Seok Jin? Şahsen ben inanmıyorum." Yoongi bacaklarını koltuktan aşağıya serbest bırakarak bana alayla bakmaya başladı.
"İnanmıyorum ama Yoongi inanmak istemek kötü değil, gerçekten. İnanmak istiyorum."
"O zaman sen inan, ben yokum bu işte."
Hayal kırıklığı ile Yoongi'ye baktım. Hiç umut yokmuş gibi konuşuyordu ama vardı, biliyordum olduğunu. Yoongi pes etse bile ben etmek istemiyordum.
"Bir gün kurtulacağız bu iğrenç şeyden!"
Sinirle ayağa kalkıp oturma odası olarak kullandığımız yerden çıktım. Biraz daha kalırsam eğer büyük bir kavga edecektik Yoongi ile. Onu kırmak istemiyor, aynı zamanda iyileşsin ve güzel bir hayata başlayalım istiyordum ama sanki çok şey istiyormuşum gibi davranıyordu Yoongi bana.
Evden çıkarken kapıyı da arkamdan çarpmayı unutmamıştım. Sinirleri gerçekten alt üst ediyordu Yoongi. Apartman dairesinden çıkıp ıssız ve karanlık sokakta yürümeye başladım. Ailemin yanına gitmeyi düşünmüyordum, hatta onları hak ettiğimi bile düşünemiyordum. Onlar çok iyi ebeveynlerdi ama ben onlara layık bir evlat değildim. Girdiğim yanlış yolun başında beni uyaran bir tabela gördüğümde bile durmamış ve bu yolda devam etmiştim yürümeye. Bu yolun sonunda ne olduğunu bilmiyor oluşum da cabasıydı.
Esen rüzgarla üşüdüğümü hissettim. Keşke dedim, çıkarken montumu yanıma alsaydım. Dışarısının bu kadar soğuk olduğunu bilmiyordum. Kollarımı bedenime sarıp uzun bir süre yürümenin getirisi olan bacak ağrılarımla beraber köşede gördüğüm kahverenginin en açık tonlarındaki banka oturarak etrafı incelemeye başladım, titresem de pek umurumda olduğunu söylenemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 Yanlış 1 Doğru
FanfictionKışın ardından gelen baharı göremeyecek kadar umutsuzdum. Çürüyen umutlarım asla yeşermedi. • | İyi bir ruh hali içermeyen ve intihara meyilli karakterler bulunduğundan dolayı küçüklerin okuması tavsiyem değildir. |