Yoongi'nin beraber dağıttğımız salonunda oturmuş parmaklarım arasında çevirdiğim fotoğraflarımızı inceliyordum. Hastaneden çıktığımda ilk işim anı olsun, güzel günlerimin de olduğunu asla unutmayayım diye biriktirdiğim fotoğraflarımı almak olmuştu. Biriktirdiğim fotoğraflar hakkında kimseye bir şey söylememiştim. Şimdi açığa çıkacaklardı ve ben asla fotoğrafları gördükleri zaman ki yüz ifadelerini asla bilemeyecektim. Kararım kesindi, aldığım nefese bir son verecektim. Ölümüm beni yok eden zehirden olmayacaktı. Ölümüm benim elimden olacaktı.
Ters dönmüş fotoğraf çekti dikkatimi. Parmaklarım arasına aldığımda annem ve babamın birbirlerine aşkla baktıkları hallerine denk gelmiştim. Aralarındaki sevgiye her zaman hayrandım, asla birbirlerini incitmezlerdi, asla birbirlerine küsmezlerdi. Onlara acı çektirdiğim için, son darbeyi de vuracağım için dudaklarım arasından ufak bir hıçkırık kaçtı. Onları ben bitirecektim, aynı kendimi bitirdiğim gibi.
Diğer bir fotoğrafı elime aldığımda Taehyung'la bilek güreşi yaptığım bir an vardı, o zamanlar Taehyung'tan güçlü olmama rağmen beni yenmesine izin vermiştim, oysa şimdi beni yenmesine izin vermiyordum. Veremezdim. Daha fazla bana katlanmasına gerek yoktu, kimsenin daha fazla bana katlanmasına gerek yoktu. Çevremdeki hiç kimseden bunu isteyemezdim. Buna ne hakkım vardı ne de yüzüm.
Elimdeki fotoğrafı bırakarak bir diğerini aldım. Burada Yoongi ile omuz omuzaydım. İşe yeni başlamıştım, Yoongi de uyuşturucuya. O zamanlar bilseydim eğer Yoongi'nin bu işe bulaştığını onu çekip çıkarırdım o bataklıktan. Beni de çekmesine asla izin vermezdim lakin geç kalmıştım. İlk defa bir şeye geç kalmıştım ve bu, bizim hayatımıza mâl oluyordu. Biz ölüyorduk.
Elimde fotoğrafla ayağa kalktım, fotoğrafların polaroid olmasını değerlendirmek istedim. Benden geriye kalacak olan bu fotoğraflarda bir şey anlatmayı istiyordum çünkü. Aradığımı televizyon ünitesinin altındaki tahta kalemlikte bulmuştum. Pilot kalemi de alarak ortadaki sehpanın üzerine çıkardım fotoğraflarımı. Birkaç tanesine bir şeyler yazacaktım çünkü.
Az önce elime geçen fotoğrafı çekip çıkardım onca fotoğrafın arasından. Annemle babamın fotoğrafını.
"Benden asla sevginizi esirgemediniz ama ben bunun değerini bilemedim. İşte bu yüzden size gizlice veda etmem. Sevgimi paylaşamadım ya sizle acımı da paylaşamam."
Taehyung ile olan fotoğrafı bulup çektim önüme bu kez. Bu yazacaklarımı yüzüne söylemek, beni affetmesini haykırmak isterdim. Benim için çok şeye katlanmıştı, ama ben onlar için daha fazla nefes almaya katlanamıyordum.
"O gün beni yenmene izin vermiştim ama bu defa beni yenmene izin veremem Taehyung."
Çenemden düşen gözyaşını sildim hızlıca, ağlamanın sırası değildi. Daha yazacağım birkaç not daha vardı. Ağlarsam yazamazdım, onlara edeceğim ihaneti zor kabullenmişken eğer ağlarsam bu kararımdan vazgeçerdim. Böyle olmasını istemiyordum. Yanımda her saat, her dakika, her saniye acı çekeceklerine peşimden birkaç gün belki de birkaç hafta acı çekmeleri daha iyiydi. Ben olmadan onlar daha iyi olacaklardı.
Yoongi ile olan fotoğrafa uzandım bu defa. Elimi omzuna konumlandırmış kameraya karşı gülümsüyordum, o zamanlar bakışlarım parlaktı, gülüşüm de canlı. Şimdi ise 'o' benden geriye sadece bir harabe kalmıştı.
"Seni bu bataklıktan çekip çıkaramadığım gibi ben de seninle beraber battım bu bataklığa. Eğer olur da gözlerini açarsan lütfen Yoongi, lütfen seni öldüren o zehirden kendini akla."
Son olarak da az önce bakmaya cesaret edemediğim kendi fotoğrafımı aradım birkaç saniye. Kendimle yüzleşmeye cesaretim yoktu, darmadağındım, bitiktim, ölüydüm ben. Bu fotoğrafı Taehyung çekmişti. Üç yıl önce tamamen temizken tatil için yanıma gelmişti. Beraber okuduğumuz okula gitmiş orada da çatıya çıkmıştık. Gözümün önüne gelen anılarla hafifçe gülümsedim, keşke hep öyle masum kalabilseydim.
"Belki asla uçamayabilirim, belki de asla gökyüzüne dokunamayabilirim. Bu benim gerçeğim."
Kalemi elimden bıraktığımda masanın üzerindeki dört fotoğrafı üst üste koydum, ardından siyah kutunun içinde en sona yerleştirdim. Yerdeki diğer tüm fotoğrafları da toplayıp dört fotoğrafın üzerine bıraktım. Fotoğrafların en üstüne de lacivert flaşımı. Kutunun kapağını kapatıp Yoongi'nin odasına yöneldim. Hemen bulunmasını istemiyorum bu kutunun, o yüzden Yoongi'nin uyuşturucularını sakladığı çekmeceye koydum, orada duran uyuşturucuları da avuçlarım içine hapsettim. Adımlarım Yoongi'nin kendisini öldürdüğü banyoya yöneldi. Ölümün soğukluğu hakimdi ama yine de umursamamayı seçtim.
Musluğun soğuk tarafını açarak küvetin soğuk suyla doluşunu izlemeye başladım. Avucumdakileri sıkı sıkıya tutuyordum, sonra bir anda parmaklarımı gevşettim. Elimdeki paketler bir bir yere düşerken giydiğim kapüşonlunun kollarını yukarı çekeledim. Kollarımın açığa çıkmasını istemediğim için son nefesimden hemen önce akan zehirli kanımı kapüşonlumun kolları ile kapatacaktım.
Küvet taşma seviyesine geldiğinde musluğu kapattım. Son kez derin bir nefes aldım. Suya tamamen bedenimi bıraktığımda soğuk nedeniyle irkilsem de dişlerimi sıkıca birbirine bastırdım. Zaten bu soğukluğu başından bu yana ben istememiş miydim?
Yandaki jilete uzanarak iğneden delik deşik olmuş kolumu gözlerim önüne serdim. Çok, çok fazla iğne izi vardı. İğne izlerimi birkaç saniye sonra yapacağım kesiklerle kapatmak istiyordum.
"Sonunda öldürüyorsun kendini Seok Jin."
Fısıltım sanki çok yüksek desibelde konuşmuşum da büyük bir eko yapmış gibi çarpmıştı kulaklarıma. Yedi yanlışımın bedelini ödeme zamanıydı şimdi, daha sonrasında tek doğrum olan ölüm çizgimdi.
Jileti bileğime yasladım. Metalin soğukluğu gözlerimi kapatma isteğimi arttıyordu. Yatay bir şekilde ilk yanlışım için kestim bileğimi. Bu canımı yaksa da sesimi çıkarmadım, daha altı yanlışım varken ilki için ağlayamazdım. İkinci kesik de kolumda yerini aldığında bileğimden suya damlayan kana diktim bakışlarımı. Bileğimde küçük bir yol belirlemiş suya doğru ilerliyordu.
Üçüncü ve dördüncü kesikde de sesim çıkmamıştı ama beşinci kesik de daha fazla tutamadım dudaklarım arasından firar eden hıçkırığı. Rezilliğime ağlıyordum, yitirdiğim inancıma, kaybettiğim umuduma ağlıyordum ben.
"Daha yanlışların bitmedi Seok Jin, daha yapman gereken son bir doğru var."
Burnumu çekerek jileti altıncı yanlışım için yasladım bileğime. Bu diğerlerinden daha derin bir kesikti ama umursamadım. Son yanlışımın bedelini ödemek için son kez bastırdım jileti koluma. Akan kanlar tamamen kolumu kapladığında gözlerim kapanmak için can atıyordu. Şu an kapanamazlardı, tek doğrumu da yaptıktan sonra, ancak gözlerimi kapatabilirdim.
Parmaklarımı hissetmesem dahi jileti diğer elime aldım. Bu defa yatay tutmayacaktım. Bu benim nefesimi kesen, beni ölümle buluşturan son kesik olacaktı. Tek bir uzun çizgi. Jileti tüm acımasızlığımla koluma bastırdım. Bileğimin en uç köşesinden eklem yerine kadar derin bir çizgi çektim. Hayatıma son verecek olan bu kesik benim tek doğrumdu. Ölümüm, herkes için en doğrusuydu.
Göz kapaklarım iyice ağırlaştığında elimdeki jileti suyun içine doğru bıraktım, az önce hafif bir pembe olan su şu anda artık kırmızıydı, benim kanımın kırmızısı. Her yanım uyuşmuş kollarımı kapatacak gücüm kalmamıştı. Gözlerimi sıkıca birbirine bastırıp başımı küvete yasladım. Biliyordum, burası artık yolun sonuydu, aynı benim hikayemin sonu olduğu gibi.
"Özür dilerim..."
✨✨
Yazarken gözlerim dolmadı değil. Sizi seviyorum 💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 Yanlış 1 Doğru
FanfictionKışın ardından gelen baharı göremeyecek kadar umutsuzdum. Çürüyen umutlarım asla yeşermedi. • | İyi bir ruh hali içermeyen ve intihara meyilli karakterler bulunduğundan dolayı küçüklerin okuması tavsiyem değildir. |