Mitch alt dudağını dişleyen Jack'in saçlarına ellerini daldırdı. Olan onca şeyden sonra, tipik bir duruma dönmeleri oldukça kısa bir zaman almıştı. Jack, Mitch'in yanağını hafifçe okşayarak dudaklarını ayırdı.
- Seni okulda da öpebilirim değil mi?
Mitch kızardı. Jack elleri onun yanaklarında olduğu için bunu hissederek gülümsedi.
- Jack... Ben... Bunu herkesin bilmesine hazır değilim sanırım...
Jack, yavaşça kafa salladı.
- Tamam, seni anlıyorum... Bu durumda okulda bu tarz şeyler yok...
Mitch onun dudaklarına ufak öpücükler bıraktı.
- Birileri varken yok... Mesela öğle yemeğinde yanlız kalırız ve...
Jack onu istekle öptü.
- Sen, tatlı şey, kurnazsın, ve buna bayılıyorum...
Mitch gülerek kollarını onun boynuna doladı.
- Çok seksi oluyorum değil mi?
Jack onu öpmek için uzanırken sırıttı.
- Tahmin bile edemezsin...
Mitch onun sert öpücüklerine karşılık verdi. Birbirlerine sıkı sıkı sarılıyorlardı. Jack dudaklarını tekrar ayırdı.
- Andy ile ne zaman konuşacaksın?
Mitch başını onun omzuna yasladı.
- Bu akşam... Aaa aklıma gelmişken bu gece gelemezsin...
Jack kaşlarını çatarak dudaklarını büzdü.
- Neden ama?
Mitch iç çekti.
- Andy gelecek ve yatıya kalacak yani...
- Bende gelsem?
Mitch yutkundu.
- Andy ile seni aynı ortamda tutmak ne kadar doğru bilmiyorum hem... Sen geceleri beni öpmeden durmuyorsun... Belki, Andy rahatsız olur...
Jack, Mitch'i kalçalarından kaldırıp iyice kucağına aldı. Şimdi burunları birbirine değiyordu. Jack onu hafifçe öptü.
- Bende gelmek istiyorum...
Mitch bir an düşündü.
- Şöyle yapalım, ben Andy ile konuşmamı akşam yaparım zaten, ona gece geleceğinide söylerim, sende her zamanki saatinde gelirsin, olmaz mı?
Jack dudak büktü.
- Neden başında orada olamıyorum?
- Çünkü Andy ile yanlız konuşmalıyım!
Jack ofladı ama yinede tamam anlamında kafa salladı. Mitch ona sokuldu. Jack burnunu onun saçlarına gömdü.
- Mitch...
- Evet?
- Seni seviyorum...
Mitch gülümsedi.
- Bende seni Jack...
Birbirlerine sıkıca sarılarak öyle durdular...
Scarlett çalışma odasının kapısını çalıp, kapıdan hafifçe kafasını uzattı.
- Grey?
Grey kıracatsız ve ceketsizdi. Gömleğinin ilk üç düğmesi açıktı ve kolları dirseklerine kadar sıvanmıştı. Saçları dağınıktı ve gözlerinin altında torbalar vardı. Gözleri Scarlett'a yönelmiş halde bir an işine ara verdi.
- Evet?
Scarlett tereddütle kapıda dikildi.
- Gelebilir miyim?
Grey kafa salladı.
- Elbette.
Sonra tekrar önüne döndü. Masada kolundaki siyah şeye benzeyen bir kütle duruyordu. Grey tuhaf görünümlü aletlerin olduğu bir çantadan, uzun kıvrık bir şey aldı. Scarlett onun sandalyesine yaslanıp onu izledi. Grey aletle siyah şeyi kurcalarken yan gözle Scarlett'a baktı.
- Bir şey mi oldu?
Scarlett yere baktı.
- Yanlızca... Pek konuşamadık...
Grey aleti bırakıp ona döndü.
- Ne konuşmak istiyorsun?
Scarlett yutkundu.
- Bu... Şey... Bana karşı duygularını değiştirdi mi?
Grey gözlerinde ızdırabı andıran bir parıltıyla onun gözlerine baktı.
- Hayır, hala seni seviyorum. Bunu hiç bir şey değiştiremez...
Scarlett mutlulukla gülümsedi ve Grey'e sarıldı.
- Tanrım, beni artık sevmediğini düşünüp öyle korkmuştum ki!
Grey önce şaşkınlıkla durduysada sonra kızı kollarına aldı.
- Bende beni gerçekten sevmediğini düşünerek çıldırdım...
Scarlett ona daha sıkı sarıldı.
- Grey, ben seni gerçekten seviyorum. Istersen yemin bile ederim yani...
Grey ufak bir öpücükle onu susturdu.
- Sana inanıyorum...
Birbirlerine bakıp gülümsediler. Grey onun kızıl saçlarını okşadı.
- Benim korumama ihtiyacın olmadığını bilmek cidden çok sinir bozucu...
Scarlett kıkırdadı ve Grey'e sokuldu.
- Ama sana ihtiyacım var...
Grey onu öptü.
- Daima yanında olacağım...
Scarlett ona sıkıca sarıldı.
- Bende öyle...
Birbirlerine gülümsediler...
Jeff kendisine inanamasada şu anda öfkeyle Liu'ya bakıyordu. Liu gözlerini kısmış ona bakarken içindeki öfkenin yanında ihanete uğramışlık hissi dolaşıyordu. Jeff ne ara çektiğini hatırlamadığı bıçağını geri yerine soktu. Liu ve Jane arasında gidip geldi sonra ise arkasını dönüp kapıya yöneldi.
- Jeff...
Kızın sözünü incinmiş bir sesle kesti.
- Ne yaparsan yap Jane, artık umurumda değil...
Kapıdan çıkarken arkasından gelen burun çekme sesini duymazdan geldi. Yine eskisi gibi duygusal bir velet haline geliyordu. Canını yakmalarına izin veriyordu. Liu ve Jane. Onlarla olan bağlarını düşününce böyle bir şey beklemiyordu. Gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı. Aşk iğrenç bir şeydi...