"Bayan Gomez!" "Selena!" "Selena!" "Selena Gomez" "Justin Bieber'ın yeni sevgilisi hakkında söylemek istediğin birşey var mı?" bu soruyu duyduğumda durdum. Bunu soran Muhabire yaklaştım ve "Kıçına tekmeyi basacak tatlım. Ama umarım bu bana yaptığı kadar acınası olmaz" dedim ve tekrar yürümeye başladım. Sorular ve flaşlar daha da arttı. Aldırmadan gözlüklerimi taktım ve eve yürüdüm.
Merhaba. Ben Selena Gomez. Beş sene önceki Bayan "Neredeyse Bieber" Ağlak Gomez değil. Ben büyüdüm. Değiştim. Şu anda İngiltere/Brighton'da yaşıyorum. Büyük bir villada, bana söz vermesine rağmen benimle kontrollere gelmeyen kişiden olan beş yaşındaki oğlum ve Baylor'la. Unutmamı söylediği aşkı nasıl unutabilirdim ki? Ondan kalan bir sürü hatırayı nasıl unutabilirdim?
Eve girdim. "Merhaba Bayan Gomez. Montunuzu alayım" dedi Acacia. Montumu çıkartıp ona verdim.
Canım oğlum, yaşama sebebim bana koştu. "Anneee! Teni toç ötlediimm" dedi bana sarılarak. Oğluma sarıldım ve kucağıma aldım."Bende seni özledim annecim. Kreş nasıldı bakalım?" dedim oğlum Jason'a doğru. "Heyçamanki gibi anne!" dedi Jason. Bu onun 'oyuncaklarla oynadım ama sıkıcıydı!' demesinin deşifresiydi. Oğlumun yanağına büyük ve ıslak bir öpücük kondordum ve onu yere indirdim. "Hemen lavaboya! Yemek yerken ellerimizin pis olmasını istemeyiz, değil mi?!" dedim heyecanla. "Tamam annee!" bağırdı oğlum ve lavaboya koştu.Onun bu haline güldüm ve bende ardından lavoboya gidip ellerimi yıkadım.
Yemek masasına oturduk. Oğlum yemeğini yerken ben onu izliyordum. Hala herşey çok saçma geliyordu. Onun da burada olması gerekiyordu. Tam şimdi, burada, bu masada.O, Jason'a uçak yaparken Baylor masanın etrafında koşuyor olmalıydı. Bende onların bu sevimli haline bakıp mutlulukla çatalımı tavuğa batırmalıydım.
"Anne?" oğlumun sesiyle düşüncelerim bölündü. "Hitbitey yemetin? Baç ben bitiydim!" dedi oğlum gurula göğsünü tutarken. " Aferin oğlum sana! Haydi şimdi doğru yatağa!" dedim ve tavuğumdan bir lokma aldım. Yanıma geldi ve öbür sandalyeyi benim yanıma çekti. Üzerine çıkıp beni öptü yanağımdan. "İti keçeler anne!" dedi. "Sana da tatlı rüyalar bebeğim!" dedim ve sarıldım oğluma. Beş saniye sonra geri çekilip yukarı çıktı merdivenlerden.
...
Yemeğimi bitirmiş bir şekilde odama çıktım.Geceliğimi giydim ve yatağıma yattım. Döndüm. Tam karşımda onun bal gözleri olmalıydı. Bal sarısı saçları ve bal gözleri... Beş sene sonrasında bile onu düşünüyordum ama bu hiç kolay değildi. Onu unutmak hiç de kolay değildi...
...
"Bunu nasıl yaptın?! Buna hakkın yoktu aşağılık herif!" bağırdım. Yerden kalktım ve ona doğru yürüdüm. Onu itmeye başladım. "Buna hakkın yoktu! O benim! Sen bana yalan söyledin! Sözünü tutmadın!" artık bu itmekten fazlasına dönüşmüştü. Göğsünü yumruklamaya başladım. " O benim çocuğum! Sen onun hiçbir zaman yanında olmadın!" göz yaşlarım şiddetlendi. Bu kadar mı yüzsüzdü yani? Beş yıl sonra aniden gelip çocuğumu almaya kalkışıyordu. Neden Justin? Neden?
Sonra arkamdan o yumuşak ses tüm salonda yankılandı. Oraya döndüm ve biricik oğlumu gördüm.
"Anne?" burnumu çektim ve ona baktım.
"Neden bana yalan söyledin?"
...
Ter içinde uyandım. Nefes nefeseydim. Bir elimi kalbime götürdüm. Çok hızlı atıyordu. Bu hisse dayanamadım ve hemen Jason'ın odasına koştum.
Tanrı'ya şükür oradaydı. Baylor'a sarılmış uyuyordu. Birden gözlerini açtı ve ovuşturdu. "Anne? Ne oytu?" sordu bana meraklı ama bir o kadar da uykulu sesiyle. Gülümsedim ve "Birşey yok birtanem. Anne kabus gördü. Yanında uyuyabilir mi?" dedim. "Eyeet!" dedi ve Baylor'ı kendine çekip yer açtı. Oraya gittim ve yattım.
--3. Kişi Ağzından--
Selena hep aynı kabusu görüyordu. Justin haksızdı. Ancak bu en büyük korkusuydu. Jason, yaşama sebebiydi Selena'nın. Dostları da vardı tabii ama, Jason ona Tanrı'dan bir hediye idi sanki. En umutsuz anında onu bu büyük çukurdan kurtaran bir hediye... Bu gerçekten de Selena'nın başına gelen en harika şeydi..
...
Sabah olduğunda Selena hemen uyanmıştı. Tabii ki bunda Baylor'ın büyük bir etkisi vadı. Selena gözlerini ovuşturdu. Bugünün Cumartesi olması Selena için harikaydı.Bugün oğlu ve Baylor ile beraber parka gidecekti. En azından planladığı buydu.
Yakında ödül töreni de vardı. Bu İngiltere'nin Grammy'siydi. Selena'nın Brit Awards'da üç adaylığı vardı ve halinden memnundu.
Selena oğlunun yatağından kalktı ve odasına gitti. Dolabını açtı ve yürüyüş için uygun kıyafetler seçti. Oğlunun odasına gitti ve ona da kıyafet seçip uyandırdı. "Bebeğim? Haydi uyan. Dışarıya kahvaltıya gideceğiz" dedi Selena nazikçe. Başını öptü canından çok sevdiği varlığın. Gözlerini kırpıştırdı küçük çocuk. Annesinin güzel yüzünü görünce gülümsedi en içten sıcaklığıyla. Oturur pozisyon aldı ve gerindi. "Kıyafetlerin hazır. Hadi giyin. Kahvaltı için dışarı çıkacağız." dedi Selena. Küçük çocuk başıyla onaylayınca annesi gülerek çıktı odadan.
Jason giyindi. Annesinin yanına koşup "Anne ben hatıtım. Hati tıtalım!" diye bağırdı. Selena güldü. Baylor'ı çağırdı ve tasmasını taktı. Hazırlardı. Çıktılar.
Parka yürüyerek varmışlardı. Jason Baylor'ın tasmasından tutuyor, Selena'da Jason'ın elinden. Selena gülüyordu. Ama ummadığı şey olana kadar.
Kabuslarına giren adam tam karşısındaydı. Hayatını mahfeden adam.
Tam gözleri önünde, karşısında.
Selena bunun bir kabus olduğunu sandı. Ama yanılıyordu.
Göz göze geldiklerinde bunun bir kabus veya rüya olmadığını anladı.
Bu... Justin'di.
Justin Drew Bieber...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Me Forever (FOL Devam Kitabı)
FanfictionHerşey birbirlerini eskisi kadar seven iki aşığın İngiltere'de tekrar karşılaşması ile başlıyor. Selena Justin'den aşık olduğu kadar da nefret ediyor. Justin ondan bu büyük aşkı unutmasını istemişti. Ama gerçek ve büyük olan hiç bir aşk unutulmaz. B...