Ecem annesinin dürtmesiyle uyandı. " Kızım yeni okuluna ilk günden kötü başlamak istemezsin" dedi. Ecem uflaya puflaya yataktan kalktı. Evet doğru tahmin ettiniz o gün Ecem"in yeni okulunda ilk günüydü. Şu minicik eteğini giyip beyaz bluzunu üstüne geçirdi ve kahvaltı yapmak üzere alt kata indi. Babası onu bu halde görünce (o kadar boyda bi etekle) tabii ki de sinirlendi "Ne o kızım daha ilk günden bu ne iş? Lise 2 ye gidiyorsun giyimine biraz dikkat et okulun kapısından almazlar senin bu halinle!" Ecem babasını takmadı. Zaten onu da sevmiyordu. Diyeceksiniz bu kız babasını neden sevmiyor.? Çünkü onun öz babası değildi. Babası o 4 yaşındayken ölmüştü. Annesi bir şirkette reklam yapımcısı olarak çalışıyordu. Ne olduysa da o Londradaki toplantıda oldu. Fazla alkol ve patronla... İstanbul'a dönünce ilişkileri devam etti ve evlenmeye karar verdiler. Ve işin daha da kötüsü Ecem tüm bunları biliyordu. HERŞEYİ. Bunları bildiğinde artık Ecem'in gözünde ne o şerefsiz patronun ne de annesinin bir değeri kalmamıştı. İşin daha daha kötüsüne gelirsek adam annesini sekreteriyle aldatıyordu. Ecem bunu hiç de hoş olmayan bir yolla öğrendi. Ama annesine bir şey söylemedi. Nasılsa artık onlar bir hiçti Ecem'in gözünde. Bu yüzden Ecem artık hiçbirini takmıyordu. O gün de üvey babasının ne söylediğini dinlemeden o etekle özel şöförlü arabaya bindi.
Yeni okuluna varmışlardı. Etrafa şöyle bir baktı. Ve sonra sınıfına doğru yola koyuldu. Derse 5 dk kadar gecikmişti. Sınıfın kapısını tıklattı ve içeri girdi. Hoca kızgın görünmüyordu malum o yeni öğrenciydi. İçeri girdiğinde erkekler ıslık çaldı. Ecem biraz utanmıştı ama mutlu da olmuştu. Hoca onları susturduktan sonra Ecem'den kendisini tanıtmasını istedi. "Ben Ecem. Ailevi meseleler yüzünden İstanbul'a taşınmak zorunda kaldım. dedi. Sınıfata boş olan yere geçiyordu ve...