Lp-13

286 31 77
                                    


-Kasım-

YALAZ'DAN

Ağızdan aldığım kemoterapi ilaçlarından sonra uzanmış duvarı izliyordum. Erdem hala özel odadaydı. Kemoterapi vücudumuzda ki iyi ve gerekli hücrelerede zarar veriyordu. Vücudumdaki değişiklikler artık daha belirgindi. Kendimi daha halsiz daha yorgun hisediyordum. Yağmur ile iki güne bir konuşuyorduk onunda sesi gün geçtikce daha yorgun geliyordu.

Kafamı yatırıp camdan dışarı baktım. Öğlen güneşi tüm heybetiyle parlarken elimi kaldırıp parmaklarımı açtım. Işık yüzüme aralıklarla düşerken ne zamandır dışarı çıkmadığımı sordum kendime. Çok olmuştu herhalde. Kapım çalındığında sessizce gelecek kişiyi bekledim. Kapı bir süre açılmayıp sonradan açılırken Hande başını uzattı.

Hande iki- üç haftada bir yanıma uğruyordu. Bazen tek başına bazen Altan ile.

"Selam, gelebilir miyim?"

Boynumda ki maskeyi yukarı çekip ağzımı ve burnumu kapatırken

"Gel."

İçeri girip kapıyı kapattı.

"Naber?"

Sandalyeyi çekip otururken ona baktım. Sorunun yanıtını bildiğini gözlerinden okuyordum.

"Aynı sen?"

Omuz silkip saçını düzelti

"Bende aynı. Seni ziyaret etmek istemiştim de."

Aslında ikimizin kuzenlerimiz dışında konuşacak hiçbir şeyimiz yoktu. Sessiz sedasız otururduk çoğunlukla.

"Erdem e uğradın mı?"

Sorumu başını sallayarak onaylarken

"Evet. Annesine yoldan gelirken aldığım kahve ve keki götürdüm. Buranı kahvesinden nefret ediyor artık kadın."

Haklıydı. Nefret ediyordu. Erdem in üst seviyeye taşınan tedavisi olumlu sonuç versede odasına çok kişi girip çıkamıyordu. Belli kişilerin izinleri vardı o kadar.

Sesizce oturduk bir süre

"Yağmurla konuştun mu yakında."

Sorum üzerine bana bakarken

"Hayır. Çok ders çalışıyor. Kendine ayıracak vakti bile yok."

"Buraya gelecek mi?"

Hande elleriyle oynarken

"Şuan zannetmiyorum."

Onu özlemiştim. Sesi ya da ekrandaki görüntüsü yetmiyordu bana. Dokunmak istiyordum ona. Saçlarına gözlerine ellerine. Kokusunu derince içime çekmek istiyordum. Şöyle sadece o kokana kadar ruhum.

Ellerimle oynarken Hande çantasına uzandı.

"Aslında... sana bir şey getirdim."

Çantasına odaklanırken içinden bir sürü fotoğraf çıkartıp kucağıma koydu.

Fotoğrafta hemen tanıdığım Yağmur kırmızı montu ile yere oturmuş ağlıyordu.

Hande fotoğrafa bakıp gülerken

"Burda hep beraber dağa çıkmıştık. Yağmur ormana gitmek istemişti. O zamandan meraklı anlayacağın. Teyzem izin vermeyince yere oturup ağlamıştı."

Tebessüm ederken

"Sizde acımasızca ağlayan çocuğun fotoğrafınımı çektiniz?"

Hande gülerken başını salladı.

Lösemili Pasta Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin