"Sen yanımdasın diye ellilik söylüyorum, diğer yarım sensin"

998 83 14
                                    

Ben şooook. Tam anlamıyla şok. Şok'un Ceo'su, zincirleme marketlerinin hepsini üzerime yapsa bile, bu kadar şok içinde kalmam herhalde. Sadece ben değil, masada ki herkes şok olmuş bir vaziyetteydi.

"Sen şuan kendini küçük düşüyorsun farkında mısın? Nasıl bir ahlak düzeyinde büyüdün sen? Bu nasıl bi ahlaksızlık, bu nasıl kültürsüzlük? Dışının hoşluğu içine gram yansımamış. Kenar mahallerden aldığın ahlakı ve kültürü burada kullanmaya çalışmazsan iyi olur. Benden sana kültürlü insan tavsiyesi olsun,"

"Ahlak seviyem ve kültür seviyemi mi tartışacağız gerçekten?"

"Bana uyar," dedi Betül elini beline koyarak. Ortalık kızışmaya başladı mı, başlıyor muydu? Ufacık bir fikrim yoktu. Tek fikrimin olduğu konu, Betül'ün asla altta kalma ve alttan alma huyu olmadığı. Kızın "alt"lara karşı bir takıntısı var. Alt konum, alt daire, alt kat, alt sınıf, altı sayısı bile... Manyak babasından kaynaklanıyor olabilir.

"O zaman..." dedi ve derin bir nefes aldı, "Söylediklerimi düzgün bir cümle biçiminde kurmak için nefese ihtiyacım vardı. Canım, senin ahlaksız ve kültürsüz dediğin kişi, yani ben; San Fransi Üniversitesinde, tam burslu endüstri mühendisliği okudum. Oxford'da masterimi tamamladım. Şimdi yüksek endüstri mühendisiyim, ayrıca dört dil biliyorum. On iki ülke gezdim, çeşitli profesörlere ders verdim, ders aldım. 'İKM'de başkanlık yapıyordum,  ülkemi üç kere temsil ettim. İkisinde birincilik ile döndüm, üç cumhurbaşkanının evine bizzat davetli olarak gittim. Sen ne yaptın peki? Sen nesin? Senin ahlak ve kültür seviyen benimle şu masada oturmaya yetiyor mu?"

Bugün geçirdiğim kaçıncı şoktu bu? Ciddi miydi? Yok be! Bence yalandır. Asuman'dan bahsediyoruz. Bıyıklarını almayan, batak oynayan, erkek gibi giyinen Asuman'dan yahu! İmkansız... Böyle bir şey olamaz ya, imkansız.

"Çok çalıştın mı bu repliklere?" dedi, Betül. Kanıt istiyordu belli ki. Asumancık'ta bunun farkındaymış gibi, cüzdanını aldı, açtı bir kaç tane kimliği masanın üzerine koydu. Göz ucumla bakıy... Oha! Ohaaaaaaaaa! San Fransisko üniversitesi kartı, İKM başkanlık kartı ve anlayamadığım bir kart daha. Lan sen ciddi misin? Bu kadın Asuman olamaz. Ya çok iyi bir dolandırıcı, ya da çok iyi bir hırsız. Kimden çaldın kız bunları? Hayatta inanmam. Hayaattaaaa inanmam. Yanımda dört dille Gılgamış destanını özetlesin, yine inanmam. İmkansız, imkaaansızzz. Asuman olmaz ki bu o zaman, Argede olur, Aysu olur ama Asuman olamaz. Ya mümkün mü böyle bir şey? Yanımda resmen kütüphane, efendime söyleyeyim bir kültür müzesi, on altı ülke ve dört dil gezdiriyormuşum, nasıl farkedemem ya? Nasıl farkedemem!

"Gidelim mi sevgilim?" dedi. Herkesten koşacak özür dileyerek

"Kızım o neydi ya?"

"Ne sandın oğlum, işini göreceğiz dedik, işini tutacağız demedik."

"Sen aslansın, aslaaan," diyerek Asuman'ın sırtına vuracaktım ki, kendimi usulca durdurdum.

"Öhöm... Yürü, hadi Asuman. Gidelim." Asuman'ın elinden tutarak, kafeden çıkartmaya çalıştım. Asuman bu tabii, durur mu? Durmaaaz! Çıkarken de sataştı Betül'e.

"Ya sen bu hayatını kitaba döksene, adını da 'Şerefsizlik' koy. Tam sana layık olur. Hatta kapağa da  bu resmi koyarsın," diyerek çaat diye kıza el hareketi çekti. Allah'ım nerelere kafa atacağımı şaşırdım, kızın içindeki Mahmut Ağabey uyanmıştı. Anestezi vererek uyutacağım bu Mahmut'u. Olur olmadık zamanlarda uyanıyor.

"Oha. Aa, tamam arkadaşlar. Tamam, Asuman... Sakin ol, güzelim ne yapıyorsun? Ahaha. Delirdi hatun... Hatunum. Görüşürüz arkadaşlar, bu tatsız sohbet için hepinizden özür diliyoruz."

"Bunu saymam ben ağabey, ben sizi özledim. Asuman yengeyi de sevdim, artık size yemeğe çağırırsınız," dedi Can.

"Bize?" dedik Asuşla aynı anda. 

"Aynı evde kalmıyor musunuz? Helal olsun size vallahi, birinizin evi ardır ama illaki. Değil mi canım? Bu yaşta ananızın babanızın kucağında mı oturuyorsunuz hala? Ahaha." Sevda, az önceki gerilim dolu anı nasıl unuttun sen? Nasıl unutup, zorla kendini davet ettirip, o cümle de aynı evde yaşamadığımızı anlayıp, ailemizi sorguladın? Nasıl manyaklık bu?

"Aaa, gelin tabii ki. Bende tam onu söyleyecektim, Can benden hızlı çıktı. Sevdacığım seni özellikle davet ediyorum, kabak tatlısı getir bir de gelirken. Aynı tadı veriyorsunuz nasıl olsa," dedi. Asuman'ı usulca dürttüm. "Dur bir kızım ya, sürekli gerilim. İki saniye dur," 

Ama Sevda'nın morarması da hoşuma gitti tabii ki. Neyse, dedim. 

"Hepimizin müsait olduğu bir zaman belirleyelim, bize gelirsiniz. Özel olarak şarap gettirmiştim, kırkıncı yılına girdi geçen gün, eh, size nasipmiş." 

"Sen adamsın ağabey," dedi, lavuğun biri. Adama bak, olay boyunca ses seda yok, buldu kırk yıllık şarabı gözleri açıldı herifin. 

"Estağfurullah, tekrar kusura bakmayın arkadaşlar. Hoşça kalın," Betül'e göz ucuyla baktığımda sinirle bakıyordu. Ama hala başı dikti. Bu kızın da bu huyuna saygı duyuyorum. Her koşulda başı dik. 

Arabaya bindiğimizde derin bir nefes aldım. 

"Kızım sen manyaksın ya." 

"Soruyordun önceden, 'Manyak mısın sen?' diye. Artık sormuyorsun, öğrenmişsin."

"Hocam iyi öğretti, uygulamalı ders daha kalıcı oluyor." dedim ve devam etti, "Acıktın mı, bir şeyler yiyelim mi?"

"Az önce acıktığım için bu kadar sert tepki verdim, yoksa daha hafifimdir. Biliyorsun."

"Ooo, bilmez miyiiim, bilmez miyiiiim. Lara'da çok güzel bir mekan biliyorum. Rakı da görmez miyiz?"

"Ayıpsın, aslan aslan diyorsun. Sütünü içmez miyiz?" Hayalimdeki hatun olabilirdi Asuman. Şu kılıkta olsaydı ve biraz asabiliği alınmış olsaydı keşke. Bu üniversitedir, başkanlıktır herhangi bir soru sormadım, rakıyı içtikten sonra sormayı deneyeceğim. Oda inşallah cevaplamayı dener. 

Mekana geldik. Lavuklar gözlerini Asuman'dan alabilseydi keşke. Elini tuttum. Suratıma anlamsızca baktı, "Daha bir saatim var," dedim. "Hadi len, kavga etmekten korkuyorum demiyor da." 
"Hayırdır Asumancığım? Bir kez dayak yedik, birkaç kez daha da yeriz."

"Kadını kolunda gezdirmek kolay, başının üstünde taşımak zordur. Hiçbir kadın kolda gezecek kadar değersiz değildir, Haruş." Gülümsedim. Burada kendimi savunmak için belirli bir sebebim yoktu. Çok sevgilim oldu, çok takıldığım kız oldu. Fakat kendileri tarafından istendim, kendileri tarafından davet edildim. Masumca yaklaşana asla kurt olmadım. Kurt gibi yaklaşana asla kuzu olmadım. Sadece aldatıldım. Aldatılmak kuzu olduğunun göstergesi değildir. Aldatılmak bir insana şartsız, sualsiz güvenmek demektir. Ben güvendim. 

Masaya oturduk. Ellilik rakımızı söyledik. "Neden ellilik söyledim, biliyor musun?" dedim. 
"Cimri olduğun için mi?" 

"Hayır. Sen yanımda olmasaydın yüzlük söylerdim. Sen yanımdasın diye ellilik söylüyorum. Çünkü, diğer yarım burada, diğer yarım da burada," diyerek Asuman ve rakıyı gösterdim. Asuman tam bir şey söyleyecekti ki, telefonum çaldı. Arayan... Arayan Cemreydi! Ben tamamen Cemre'yi unuttum!Asuman'a bir dakika diyerek masadan kalktım, ee mecbur açtım tabii.

"Merhaba, Haruncuğum. Kendimi hatırlatayım dedim, gerçi sen beni unutmazsın ama... İnsanlık hali..."
"Iıı, merhaba Cemre. Cemre, ben..."

"Lafını balla kesiyorum, Haruncuğum. Sence siyah elbisemi mi, giyeyim kırmızı mı?"
"Eminim hepsi sana çok yakışır, fakat bir sor..."
"O zaman kırmızı. Ballı kırmızı rujuma da ne dersin? Bal sever misin?"
"Severim," dedim.
"Bir saate bekliyorum, canım. Öpüyorum."

Telefonu kapattığımda sanırım erkeklik iç güdüme yenilmiştim. Cemre beni nasıl avlayacağını biliyordu. Çok iyi bir kurttu. Göz ucuyla Asuman'a baktım, etrafa bakınıyordu. Hayatını merak ediyordum, geçmişini. Neden böyle olduğunu da. Verdiğim sözleri de tutmak istiyordum. Kendimi klonlanmakta istiyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum...


Şerefsizsin çünkü, yaparsın!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin