1. Bölüm

34 3 0
                                    

İmza gününe son 1 hafta. 6 aydır büyük bir azimle sabrettiğim gün geldi çattı. Kitap okumak, benim için yaşamak gibi. Çok fazla seviyorum. Aynı zamanda bazen deneme, bazen şiir, bazense kompozisyon yazmayı kendime alışkanlık edindim. Yaşam tarzım olmasa da, hobilerim denebilir.

Edebiyat öğretmenliği okuyorum. Eğitim hayatımın neredeyse her evrensinde okumak, yazmak, yorumlamak, bir konuya açıklık getirmek benim için çok değerli oldular. İlk başlarda tarzımı öğrenmeye çalıştım. Sonra kendi zevkim ve beğenilerimle kendime bir kitaplık kurdum. Böylelikle uzun zamandan beri kendini tanıyan ve kolaylıkla tanıtabilen bir birey oldum. Durum böyle olunca da yaşamımın kalan kısmındaki hayati planları düzenlemek zor olmadı benim için.

Üniversitesideki 2. yılım. Dersler, finaller, okul yoğunluğu derken sonunda kendime vakit ayırabiliyorum. Lise yıllarımdan beri hiç aksatmadan kitaplarını okuduğum yazarın sonunda imza gününe gönül rahatlığıyla gidebilirim.

"Perşembe günü, saat 23.42"
Arkadaşlardan yeni ayrıldım. Üniversiteli gençlerin takıldığı yarı bar, yarı gece kulübü tarzındaki, içkinin başrolde olduğu mekanlarda olan eğlencelere doğum günü demek ne kadar doğru olur bilemesem de, Işıl'ın doğum gününü kutladık. Bu gece içkiyi biraz fazla kaçırmamdan olacak ki eve bile zar zor attım kendimi. Işığı açmadan önce ceketimi çıkartıp fortmantoya astım. Üzerimi değiştirip yatağa çullandıktan sonra başım daha çok ağrımaya başladı. Bilincimi kaybedecek kadar fazla içmesem de günün yorgunluğu ile birlikte üzerimde büyük bir ağırlık vardı. Sonrasını zaten hatırlamıyorum, uyumuşum.

Sabahın köründe o lanetli saat alarmıyla bölündü uykum. Kalkmak istemiyordum. Sıcacık yatağımdan çıkıp okula gitmek hiç cazip gelmiyordu. Her ne kadar hoşlanmadığım o meymenetsiz hocayı görecek olsam bile önemliydi bugünkü ders. Zaten 1.30 saat okulda duracaktım sadece. Kendimi biraz daha avuttuktan sonra uykum tamamen bölündü. 10 dakika daha yatakta telefonla uğraştıktan sonra sonunda kalkabildim. Yüzümü yıkayıp hazırlandıktan sonra odamı toplayacaktım ki telefon çaldı. Güven arıyordu.

- Selam Esila! Rahatsız ettim ama bugün hoca gelmeyecekmiş o yüzden haber vereyim dedim. Nasılsın?

Güvenle okuldan arkadaşız. Çok klas bir tanışmaydı aslında. Yanlış hatırlamıyorsam okulun 3. haftası metroda karşılaştık. Kitabını yere düşürünce insanlık namına yardım etmek isterken tanışmış olduk. Sonraki zamanlarda biraz yılışık tavırlarıyla peşimde dolaşsa da benden nasibini alamayacağını anlayınca biraz daha mesafeli davranmaya başlamıştı.
Öte yandan uykumun bölündüğü için sinirlenmiş olsamda telefonun karşısında konuşmamı bekleyen Güven'e cevap vermem gerekiyordu.

- İyiyim Güven. Gerçi apar topar okula yetişmek için hazırlanmasaydım daha iyi olabilirdim ama neyse. Sen nasılsın?

- Ben de iyiyim Esila. Neyse daha fazla meşgul etmeyeyim seni. Görüşürüz.

Boş yere hazırlanıp, güne kötü başlamamdan kendini sorumlu tutar gibi görünüyordu. Hissettiği suçluluğu biraz daha bastırmak için yumuşak bi sesle veda ettikten sonra telefonu yatağa fırlatıp duşa girmek için hazırlandım. Madem bugün okul yoktu ve daha önce kimseye buluşma sözü vermemiştim, o zaman bütün günü kendime ayırabilirdim.

Banyoya girdikten sonra kendime uzun bir duş zevki yaşatmak ve yeni aldığım duş jeli ile losyonu denemek istiyordum. Nasıl olsa yetişmem gereken bir yer yoktu. Uzun uzun kalabilirdim burda.

Küveti doldurdum ve biraz kokulu losyon ekledim. Kendimi şımartmayı seviyorum.

Suyun sıcaklığı ve dolu küvetten gelen o mükemmel kokuyla bedenim gevşemeye başladı. Bazen bir erkeğe ihtiyaç duyduğumu hissediyorum. Buna çok ihtiyacım var. Uzun zamandan beri sevgilim olmaması eksik hissettiriyor. Aşka, sahiplenmeye, birine ait olamaya ve en önemlisi tatmin olmaya ihtiyacım var.

Vücudumun her yerini özenle köpürttükten sonra durulanıp sudan çıktım. Krem rengi bornozumu giydikten sonra farkettim ki bacaklarım Gelgrad Ormanın'dan farksız görünüyor. Öğğkk yine o ağdanın iğrenç acısı çekeceğim yaa.

Bir dakika, tüy dökücü olması lazım. Bu mutluluğu anlatamam. En son üniversiteyi kazanırken bu kadar heyecanlanmıştım. Lanet olsun! Bitmiş yaa. Neyse bu sefer ağdaya mahkumum.
Odama gitmeye üşendiğim için banyonun bir köşesine oturup ağdayı elimde ısıtmaya başladım. Nedense ağda yaparken içimde hep aynı duygu olur. Hani hastaneye iğne olamaya gidersin ya, heh işte tam öyle. Birini bacağıma yapıştırdıktan sonra bu duygu biraz saçma geliyor. Kaç yaşında kızım ve buna alışmam gerek başka çaresi yok. Büyük bir soğukkanlılık, biraz da artistlikle bacağımdaki bandı çekerken, hasssiktiir! O nasıl acı lan. Derim kalktı resmen.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 16, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gülü Susuz Seni Aşksız BırakmamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin