Giriş "Kan "

453 46 69
                                    

UYARI!

Hikâyeyi bir şekilde kopyalamak, paylaşmak ve prim elde etmek suçtur!

© Tüm Hakları Saklıdır.

Uyarı: Hikâye de adı geçen kişiler tamamen hayal ürünüdür. Lütfen olayların gerçeklik payını sorgulamayınız.

Tür: Drama.
Başlangıç: Şubat 2018.

" Başladığınız tarihi buraya bırakın."

Karanlık... Bir boşluğa atılmış hissini yaratır. Oysa ben atıldığım yüzlerce boşluğu sayamayacak kadar ayık bir zihne sahip olduğumu sanmıyordum. Ne zaman ayık olduğumu fark ettiğimde karşı geliyor ve sağlam dayağımı yiyip yeniden başladığım noktaya dönüyordum.

Küf kokan soğuk odanın soğuk betonun da ki kurumuş kanımı tırnağımla kazımaya başladım. Kanlar içinde yattığım betonu kanımla sulamaya devam ettiğim bir gün daha. Bir gün daha bu betonun çatlaklarını doldurdum kendimle. Eğer burada bir çiçek yetişseydi, ismi cinayet olurdu.

Başımı kaldırdığım da gözlerim kararıyor geri düşüyordu başım yere. Kolumu kıpırdatacak mecalim yoktu. Gözlerim ağlamaktan şişmiş, sanki içi su dolu bir kazan koymuşlardı göz kapaklarımın üzerine. Öylesine acınacak bir haldeydim ki.
Kendimi uyuşmuş sol kolumun üzerinden çekip sırt üstü uzandım inleyerek. Kaburgalarımın ağrısı daha da arttı bu haraketimle. Sanki kaburgam boğazımdan çıkmaya hazırlanmış gibiydi - ki çıksa da şaşırmazdım.
Karanlık tavana baktım uzunca bir süre. Kaç saattir buradaydım bilmiyordum. Bildiğim tek şey kanımın ılık ılık hem boğazıma hem de betona sızdığıydı. İğrenç metal tadını saymazsak iyiydi aslında; çünkü susamıştım. Susayınca kanımı içmek benim için vazgeçilmez olmuştu. Elimi ıslak saçlarımı götürüp geriye doğru attım. Güçsüzdü ellerim, güçsüzdü bedenim, güçsüzdü benliğim. Her şeyimle tam bir zavallıydım.

Zihnime düşman gibi gizlice sızan görüntüler kafamın içinde başrolde oynamaya başladı. Yediğim tokat midemin kasılmasına sebep olsa da devam ettim ölüşümü izlemeye. Saçımdan tutulup başımın kalorifere hızla çarpıldığını ve kaybolmaya yüz tutmuş bilincim zihnimde ki tiyatro da baş gösterdi. Çıplak sırtıma vurulan odun parmasından çıkan ses intihar çığlıkları atar gibiydi, bağırıyor ve aniden sesi içine kaçıyordu. Yalvarmaya cesaret edemiyor, çaresizce bu işkencenin bitmesini bekliyordum. 

Eğer korkularınız cesaretinizi bastırıyorsa, her zaman kaybeden taraf siz olursunuz.

Yüzünde iğrenç bir gülümsemeyle tükürüklü konuşmaya başladı. Dişlerinin arasından fırlayan salyanın midemde ki her şeyi kusmama yettiğini düşündüm. Ne dediğini o an idraak edemiyordum. Sanki her şey bulanıktı. Her şey kapalı bir fanusun dışından bana ulaşıyor gibiydi.
Başıma vurulan sopa darbesiyle her şey daha çok bulanıklaşmış ve karanlığa gömülmüştü.
Kendimi kaybettikten sonra daha ne kadar dövmüştü beni bilmiyordum. Sadece kendime geldiğimde vücudumda ki her kemik kırılmış gibi hissediyordum. Vücudumun kırıklarına yeni kırıklar mı eklendi dersiniz? Ama kırıklar çabuk kaynamazdı ki.
Tuhaf bir şekilde midem acıyordu. Delinmiş gibiydi karnım. Asit mi içirmişti? Ayağa kalkmaya çalıştım vücüdümün ağrılarını hiçe sayarak. Cenin pozisyonunda düştüğümde korkunç bir bağırtı koptu odanın içinde. Kendi sesimden irkilmiştim. Hemen ağzımı kapayıp acımı bastırmaya çalıştım. Ağzıma o kadar sert bastırıyordum ki, benimde vücudumdan alacağım bir hıncım varmış gibi acımasızdı. Elimi ağzımdan çekmeden tekrar kalkdırmaya çalıştım bu dayak yemekten başka bir işlev görmeyen bedenimi. 
Ayağa kalktığım da büyük bir şey başarmış gibi dudaklarım iki yana gerildi. Ağlanacak halime gülmüşüm hissi de vermişti tabi.
Yavaşça tabanları şişmiş ayaklarımı kıpırdatıp kapıya yürümeye başladım. Bütün kemiklerim vücudum olan torbaya tıkıştırılmıştı ve hepsi bedenimi delip çıkmak için hevesleniyordu. Kapıyı araladıktan sonra başımı uzattım. Korka korka bir sağa bir sola baktım. Her an bir yerden bir tokat yiyip düşecekmiş gibi korkuyordum. Görünür de kimse olmadığını görünce salon da duran küçük dolaba yöneldim. Omuzlarım da duran yük beni ezmesine müsade edip yere çöktüm. Bu yük beni eziyordu. Sadece ezmekle kalsaydı keşke. İyiden iyiye yerin dibine giriyordum.
Kurumuş kandan görünmeyen ellerimle dolabı açıp bir kaç kıyafeti bir poşete tıkıştırdım. Kıyafet dediğim de yırtılmaktan, kanımdan hal kalmamış annemin eskileri. Gözüm en arkaya sıkıştırdığım sigara paketine kaydı. Hemen onu da bir çorabın içine sokup poşete koydum. Ayağa kalkıp  banyoya yöneldim. Tek düşündüğüm elimi yüzümü yıkamaktı fakat başım hala kanıyordu. İlk yardım dolabı falan yoktu evde ama annemin ameliyatından arda kalmış sargılar vardı. Tv ünitesinin arkasından sargıyla bandı alıp tekrar banyoya yöneldim. Banyoya girip kapıyı kilitledim ses çıkmamasını umarak. Paslanmış çamaşır makinesinin kenarına tutunup aynaya baktım. Yüzüm derim yüzülmüş gibi kıpkırmızıydı. Kabuslarıma dolan kadına benziyordum. Dişlerimden kan sızıyordu. Lavaboya tükürüp suyu ince bir ayar da açtım. Neredeyse bir dakika da dolmuştu avucum. Yüzüme çarptığım su değil de asitmiş gibi acımıştı. Yüzümü buruştura buruştura yıkadım. Aynaya tekrar baktığım da saçlarımın içinden kalınca bir yol çizdi kan. Çenemden damlıyordu. Elimle yarayı kontrol ettiğimde başımın yarısı kocaman açılmıştı. Tahtanın sivri tarafı denk gelmişti sanırsam. Elimi ince akan suya tuttum. Sanki normal bir şeyi izlermiş gibiydi gözlerim. Hissiz, duygusuz, uyuşmuştu benliğim. Kan görmeye alışmıştım, içim cız etmiyordu. İlk zamanlar kan görünce bayılıyordum, alışamayacağımı sanıyordum. Her şey gibi ona da alıştım zamanla.
Kafama kocaman bir sargı bezi koyup bantla tutturmaya çalıştım. Hızlı davranmaya çalışarak banyodan çıktım. Dış kapıya giderken kapısı açık oturma odasına baktım. Annem orada boşluğa bakıyordu. Gözleri beni bulduğunda önce elimde ki poşete, yüzümde ki morluklara ve kafamda ki sargıya baktı. Yüzünde tek bir mimik oynamıyordu. Gideceğimi biliyordu. Bu evi terk edeceğimi gözlerimden anlamıştı. Bir kere evden gideceğimi söylemiştim. Sadece bir kere. Bana çirkin bakışlar atmıştı. Ne yapmamı bekliyordu ki? Ben böyle kendi kanımda boğulurken seyirci olmayı seçiyordu. Her gün dayak yememden zevk mi alıyordu ne? Onu da anlamış değilim.
Uzun bir bakışmanın sonunda kıpırdandım yerimde. Artık durmanın bir anlamı yoktu. Daha fazla kanımda boğulmak istemiyordum. Mideme yemek yerine kan girmesini, kanımla aç karnım doysun istemiyordum. Aldığım her nefes ciğerlerimi ezmesine göz yummak istemiyordum. Bulanık bilinçle daha fazla yaşıyormuş taklidi yapmak istemiyordum. Ruhum intihar etmişti fakat bedenim buna karşı gelmiş gibi ayakta durmaya devam ediyordu. İnatla nefes alıyordu ciğerlerim.
Kapıdan çıktığım da annemin ardımdan gelmesini bekledim bir süre. Dur gitme demese bile, ardımdan su dökmese bile bir veda etseydi.
Dikkatli ol deseydi.
Dışarda çok tehlike var deseydi.
Sakın üzülme, bunlar da geçecek deseydi.
İyi olacaksın gidersen deseydi.
Saçlarımı öpseydi.. ama gelmedi. Benim annem beni uğurlamaya gelmedi. Onun için kırılan bir tabaktan farkım yoktu benim. Kırılınca çöpe atıp yerine yenisini alabiliyordu çünkü. Arkama bile bakmadan evden ağlaya ağlaya uzaklaştım.
Oysa her genç kız babasının evinden teliyle duvağıyla çıkarken bir daha bu evin kızı olamayacağı için ağlardı. Ben ne için ağlıyordum? Bir daha gelmeyeceğim için mi yoksa bir daha kanımı göremeyeceğim için mi?
Poşetten içine sigara sıkıştırdığım çorabı bulup paketi çıkardım. Bir arkadaşım sigaranın acıyı bastırdığını söyleyerek bana üç paket almıştı. Her dayaktan sonra içip uyuşurdum. Şimdi de uyuşmaya ihtiyacım vardı. Hissetmemeliydim bu istenmeyen ama doğan piç gibi içime sızan duyguyu. Olmamalıydı böyle ya. Ben böyle çaresiz olmamalıydım. Elimde bir poşetle baba evini terk etmemeliydim. Bende istemezmiydim şehir dışında ki üniversiteye okumak için gittiğimde babamın ve annemin bana sıkıca sarılıp " Dikkatli ol. Varınca bizi ara." demelerini. Hemde nasıl isterdim. Demek ki herkes anne baba olmayı hak etmiyor.

Önüne gelen çocuk yapmasın! Büyütemeyecek ve iyi bir gelecek sunamayacaksınız bir kadın ile cinsel temastan kaçının beyler. Ve siz cennetin ayaklarının altında olduğu inanılan fakat cehennemde zebani olan bazı anneler, siz de anne olmayı beceremiyorsanız kürtaj olun. Daha doğmayan bir canlıyı yok etmek zor olmasa gerek sizin için.
Bir sigara yaktıktan sonra karanlığın en koyu kısımlarına karıştım. Zaten karanlık benim evim gibiydi, kimse evindeyken hiç bir şeyden korkmazdı.

" Bölümü beğendiyseniz bir yorum ve yıldız bırakınız. Hikâyenin gelişmesi için önemli etken yorumlar. "

Sorularınız için: İnstagram - Palemavi.

DENGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin