"Roza, Rozaa uyan. Yine burda uyuyakalmışsın."
Stan' in sesiyle yavaşca gözlerini araladı. Teressa' nin odasinda uyumuştu. Son bir aydır bunu sıkça yapıyordu. Bu odada, bu yatakta, elinde tuttuğu kazakta kızının kokusunu arıyordu. Teressa' nin dolabı kilitliydi. Roza, biricik kızının kokusu kaybolursa diye korkuyor, sadece içindeki özlem yataktaki kokuyla dinmediğinde dolabı açıp, derin bir nefes aliyor ve koku uçmadan kapatıyordu. Aldigi nefesin burnundan ciğerlerine kadar ilerleyişini hissediyordu. Kokuyla aklını adeta uyuşturuyor. Kızıyla olan mutlu günleri tekrar tekrar yaşıyordu. Stan ise kızının yokluğuna alışmanın yollarını arıyor, karısının aklını kaybedişini uzaktan izliyordu çoğu zaman. Karısının halini gördükce acıya karşı duyarsızlaşıyor, onun gibi kendini kaybetmekten korkuyordu. Bu böyle devam edemezdi. Stan zaten kızını kaybetmişti. Şimdi elinde sadece Roza kalmıştı. Onun bu haline daha fazla dayanamazdı. Sevdiği kadının böyle mahvolmasını istemiyordu. Stan bir karar almıştı. Roza' nin asla kabul etmeyeceğini biliyordu. Ama Roza deliriyordu ve Stan tek çarenin bu olduğunu düşünüyordu...Stan ve Roza kahvaltı masasına oturmuş, sessizce kahvaltı yapıyorlar. Roza artık konuşmuyor. Öylesine yemek yiyor, bu masada kızıyla birlikte yapılan kahvaltıları hatırladıkça lokmaları boğazına diziliyor, gözyaşlarını akıtmamak icın direniyordu.
"Roza" Stan' in sesiyle irkilerek ona döndü. "Ben taşınmak istiyorum." Roza konuşmuyor. Boş bakışlarla Stan' e bakiyor. "Bu evin her köşesinde, tüm odalarda, bahçede, bu masada o var. Baktığım her yerde teressa' yi görüyorum. Sen de oyle. Atlatamıyoruz. Burda kaldığımız sürece atlatamayız."
Roza uzun uzun bakıyor Stan'e. Anlamaya çalışıyor belli ki. Stan' i kaybetmek istemiyor. Tek bir kelime dökülüyor dudaklarından "tamam" Stan masanın üstünden karısının elini tutuyor. Bakışlarıyla teşekkür ediyor.......
Roza, Teressa' nin odasinda