-1

1.4K 64 8
                                    

Hazan Çamkıran
Koyu kahverengi saçlarıyla, kahverengi gözleriyle tam anlamıyla esmer güzeliydi. 4 yıllık bir ilişkiden çıkmış kendini yurtdışına atmak istese de kendisini İzmir'de bulmuştu. Kendine sıcacık bir mahallede 3+1 ev kiralamıştı. Hatta şu aralar evi satın almayı planlıyordu. Cam mekandan yapılmış olan odaya açılan odayı atölyeye çevirmişti. Duygularını resime dökmeyi aşırı severdi.
Spor mezunu olmasına rağmen duygularını sporla dışarı vurmayı tercih etmiyor, onun yerine resimle kendini ifade etmeyi tercih ediyordu.
Babasını yıllar önce kaybetmiş annesi ve kardeşi Ece'yle birlikte yaşıyordu. İlişkisi kötü bir şekilde bitince kendisini İzmir'de yalnız bir şekilde bulmuştu. Fazilet, Ece'nin düğünü için bütün her şeyi hazırlamakla uğraştığı için Hazan'ın taşınma işine bir şey diyememişti. Ama kız 1 yıldır burdaydı. Alışmıştı bu düzene. İzmir'i çok sevmişti. Kordonunu, boyozunu, denizini, havasını... Her şeyini çok sevmişti İzmir'in.
Hazan elindeki boş tuvalleri yere bırakıp çalan telefonuna doğru koştu.

"Of yeter iki üç defa çaldırıp kaparsın açamıyorsam demek ki işim var, kaparsın telefonu."

Ekranda yanıp sönen kardeşinin ismini ve fotoğrafını görünce sakinleşti. İnanılmaz bir ilişkileri vardı kardeşiyle. Kardeşine hem ablalık, hem babalık hem de arkadaşlık etmişti Hazan.
"Ablacım nasılsın?"

"Abla Allah aşkına şu anneme söyle yoruldum valla yoruldum!"

"Ece sakin ol. Noldu yine?"

"Bir gelinlikçiden çıkıp diğerine giriyoruz. Her seferinde 5-10 tane gelinlik giydiriyor bana! Eve zor attım kendimi! Ama ben buldum hayalimdeki gelinliğimi gidip almak istiyorum! Ama Fazilet Hanım işte beğenmemiş hayalimdeki gelinliği, kendisi bulacakmış!"

Hazan gülmeye başladı.

"Tamam tamam ikna ederim ben onu sen at bakıyım gelinliğin fotoğrafını."

"Çok sağol abla ya kapıyorum şimdi atıyım fotoğrafı."

"Ablan mı o!"

"Evet anne!"

"Söyle ona, ona da sıra gelecek onun elbisesi için İzmir'in gezilmedik yerini bırakmayacağım!"

"Söylememe gerek yok duydu zaten seni. Duydunuz zilin sesini Hazan Hanım. Annem sana çok güzel bir gelinin kız kardeşi kombini hazırlayacak. Neyse kapıyorum şimdi bekle fotoğrafı."

Hazan gülerek kardeşinden gelecek fotoğrafı beklemeye başladı. Annesi kaçarak evlendiği için hiç gelinliği olmamış hep içinde kalmıştı gelinlik aşkı. Onun gelinliğine de karışmaya çalıştığı için Ece'yi çok iyi anlıyordu Hazan. Yavaşça koridordan odasındaki gardıroba doğru baktı. Hala ondaydı gelinlik atıp yırtamamış hatta yakamamıştı. Oysa o gelinliğin içindeyken ne acılar çekmişti.

"Anne nasıl olmuş ablam?"
Ece'nin sesiyle irkilmişti Fazilet. Ellerin tersiyle göz yaşını silmişti. "
Kuğu gibi olmuş benim kızım."
"Siyah kuğu"
Hazan Ece'nin söylediğiyle gülümsemişti. Acaba Anıl da öyle düşünecek miydi? O da beğenecek miydi sevgilisini?
"Anne ben bir Anıl'ı arayacağım. Versene telefonumu."
"Kızım ya uğursuzluk getirirse bekle kaç saat kalmış şunun şurasında düğüne?"
"Anne yanına gitmeyeceğim ki sadece telefonla konuşacağım."
"İyi tamam al biz iniyoruz, aşağı gelmeniz için haber gönderirim."
"Tamam annecim."
Hazan annesinin yanağına öpücük kondurdu.
"Seni seviyorum."
Hazan sıkıca sarıldı annesine. Annesinin ağladığını hissediyordu.
"Bensiz mi sarılıyorsunuz bakayım siz"
"Gel ablacım gel."
Ailecek sarıldılar. Hazan geri çekildi. Gözlerindeki damlalar akmasın diye kendini zor tutuyordu.
"Hadi gidin artık."
Fazilet ve Ece odadan çıktı. Hazan çok şanslıydı. Güçlü bir ailesi vardı. Her daim onu seven, onu koruyan bir ailesi vardı. Telefonu çıkarıp Anıl'ın numarasının üstüne bastı. Telefon defalarca çaldı ama açan olmadı. Hazan duymamıştır deyip bir daha aradı. Ama yine açan olmamıştı. Canı hafiften sıkılmaya başlamıştı. En yakın arkadaşı Burcu'nun numarasının üstüne bastı. Ama yine aynı ses. Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor.
"Hay başlayacağım ulaşılmayan kişiye de biip sesine de"
Hazan tekrar Anıl'ı aradı. Ama yine açan yoktu.
"N'olur şüphelerimde haklı çıkmayayım. N'olur bana bunu düğün günümde yapmasınlar."
Hazan göreceği manzarayı tahmin edermiş gibi toplu ayakkabılarını atıp spor ayakkabı giymişti. Duvağını saçından söküp attı. Gelinliğin eteğini toparlaya bildiği kadar toparlayıp tuttu. Anıl'ın odasının anahtarını alıp odasından çıktı. Farkındaydı başına geleceklerin. Yavaşça kapıyı açtı. Açar açmaz Burcu'nun elbisesini yerde görmesi bir oldu. Gözleri dolmuştu. Kendini zor tutuyordu ağlamamak için. Anıl'ın ceketi koltuğun üzerindeydi gömlek ve papyon yere düşmüştü. Yatak odasına doğru gitti. Tahmin ettiği gibi. Yatakta üst üste alt alta Burcu ve Anıl bekliyordu onu. Hazan kapıyı çarptı. Anıl üstündeki Burcu'yu yana doğru itti.
"Hazan!"
"Hazan ya! Aşağıda olan düğünün gelini! Parmağıma taktığın yüzüğün sahibi! 4 yıllık sevgilin! Biraz sonra evleneceğin kadın! Hazan!"
"Haz-"
"Sus! Peki ya Burcu? Her düştüğünde seni kaldıran kimdi? Evsiz kaldığında sana kapılarını açan kimdi? Hazan'dı. Hazan! Allah ikinizin de belasını versin! Hayatımda sizin kadar alçak, pislik, orospu insanlar görmedim ben! Ne yaptım da beni üzmeye karar verdiniz ha? Ne yaptım ben size! Anıl sana ne yaptım da beni bunla aldattın! Burcu sen? Sana naptım' da sevdiğim adamla birlikte oldun? Naptım ben size ya? Naptım da orospu oldunuz siz? Ha durum seninle ilişkiye girmek istememem mi Anıl? Kaç para veriyorsun Burcu'ya? Gecelik 500-700 falan var mıdır? Sevgilimin arkadaşı diye indirim yapsaydın keşke Anıl. Kaç kez birlikte oldunuz şimdiye kadar? 4 yıldır çıkıyorsak? Ohhh maşallah! Burcu o kadar para biriktirmişsin niye eve çıkmadın kuzum? Niye bizden geçindin onca yıl? Orospuluk da bir yere kadar yani."
"Hazan yeter!"
"Hazan yeter mi? Hazan yeter mi! Ulan gelmişsiniz düğün günümde, nikaha 1 saat kala beraber olmuşsunuz ama yeter bana yeter! Size gerçekleri bağıra bağıra söylediğim için bana yeter! Alçaksınız siz alçak!"
Hazan koşarak odadan çıktı. İçerde ağlamamıştı belki ama şimdi kendini tutamıyordu. Azdı yaptıkları daha fazla bağırmalı daha fazla vurup kırmalıydı her yeri. Ağlayarak merdivenden aşağı iniyordu. Bütün konuklar alkışlamaya başlamıştı. Ece ablasının arkasından bağırıyordu. Hazan'ın tek istediği buradan bu cehennemden hızlıca uzaklaşmaktı. Burcu'nun bazı geceler birinde kaldığını biliyordu ama Anıl olarak tahmin etmemişti hiç. Anıl'ı bir hafta önce bi kızla mesajlaşırken görmüştü iştir diye kurcalamamıştı ama o kızın Burcu olması... Bunu yediremiyordu işte Hazan. Koştukça koşuyordu. Arkasına bakmadan. Arkasından seslenenleri duymazlıktan gelerek koşuyordu. Güçsüz kalmıştı. En son duyduğu şey annesinin Hazan diye çığlığı olmuştu."

Siyah KuğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin