Keyifli okumalar...
Gözlerim kapalıydı. Duyduğum patlama sesi yüzünden de açmaya niyetim yoktu. Mermi Ateş'e isabet etmiş miydi? Peki ben neden bu kadar endişeleniyordum? Daha birkaç saat önce beni uyuşturucuyla zehirlemeye niyetlenen biri için neden korkuyordum ki?
Nedeni açıktı: kendi dünyamdaki Ateş'in de sonu gelebilirdi bu kurşunla. Eğer buradaki Ateş'e bir şey olursa benim Ateş'ime de bir şey olacaktı çünkü buradaki Ateş'in kardeşiyle birlikte benim evrenimdeki Ateş'in kardeşi de ölmüştü. Onun ölüm nedeni kan kanseri olmasıydı ama buradaki Ateş'in kardeşinin ölüm nedeni silahla vurulmasıydı. Ölüm nedenleri farklı olsa da iki evrendeki Tuna da artık yaşamıyordu. Bunu düşününce ürperdiğimi hissettim.
Gözlerimi, içimi kemiren kurdu büyüterek açtığımda Ateş'in acılı bir yüzle omzunu tuttuğunu, Özgür'ün ise silahı onun yüzüne doğrulttuğunu gördüm. Korkuyla gözlerimi büyütürken Özgür tetiği çektiğinde "Özgür dur!" diye çığlık attım.
Özgür şaşkın bakışlarıyla bana dönerken ben koşarak Ateş'in yanına gidip omzuna bakmak için eğildim. Yarası kötü görünüyordu, sanırım kurşun içeri girmişti. Yüzümün buruşmasını engelleyemeyerek Ateş'in yüzüne baktığımda dişlerini sıkarak bana garip bir şekilde baktığını gördüm. Anlayamıyordu. Davranışlarım onun için oldukça garip olmalıydı.
"Çok acıyor mu?" diye fısıldadığımda kolumun arkadan çekildiğini hissettim. Bıkkınlıkla Özgür'e dönerken yüzündeki dehşet ifadesine aldırmayarak ona baktım.
"Derin sen kafayı mı yedin? Onu vurdum, farkında mısın? O şu an savunmasız bir şekilde elimizde. Onu öldüreceğine yanına gidip iyi olup olmadığını mı soruyorsun gerçekten?"
Bu çocuk kesinlikle bu dünyada da sinir bozucuydu.
Şu an Derin gibi davranmadığımın farkındaydım ama umrumda değildi. Başımı dikleştirerek "Evet soruyorum ama bundan sana ne? Onu burada bu şekilde bırakmayacağız." diye cevap verdiğimde daha fazla konuşmasını istemediğim için başımla Ateş'i işaret ettim. Özgür "Ne?" diye sorduğunda gözlerimi devirerek "Ona yardım et de hastaneye götürelim." diye cevap verdim.
Bu sırada Ateş ayağa kalkmış sessizce yanıma gelmişti. Vurulduktan sonra hiç sesini çıkarmadığını fark ederek kaşlarımı çattığımda Ateş "Gidin buradan." dedi. Sesi fırtına öncesi sessizlik kadar sakin ve soğuk çıkmıştı. Yüzüme bakmadan arkasını dönerek merdivenlere yöneldiğinde yaşadığım şaşkınlık ve endişeyle "Ateş!" diye seslendim ama hata yapmıştım.
Ateş büyük bir hışımla bana dönerken "Gidin buradan!" diye kükrediğinde korkuyla sıçradım. Onun için endişelenmeme sinirlenmiş gibiydi ama bilmediği şey benim onun için değil, kendi arkadaşım için endişelendiğimdi. Arkasından gitmek için bir adım atsam da Özgür kolumdan çekerek beni evin dışına sürüklemeye başladığında karşı koyamadım.
Arabaya bindiğimizde Özgür bir süre beni izledi. Bakışları röntgenimi çekiyor gibi olsa da o röntgenden hiçbir şey anlamadığına emindim.
"Derin sana neler oluyor? Bu sen değilsin, bunlar senin davranışların değil. Sen buz kraliçesin, unuttun mu? Kimseye acıman yoktur senin, hele düşmanına asla." Tam da şu an söylemek isterdim aslında bu dünyadaki Derin olmadığımı. Ama hiçbir şeyi riske atamazdım. Geri dönene kadar her şey kontrol altında olmalıydı.
Omzumu silkip soğuk olmasını umduğum bir tonla "Bir şey olduğu yok. Onun şimdi ölmesini istemiyorum. Abartma da çalıştır şu arabayı hadi." diye cevapladım. Normalde insanlarla asla emir kipiyle konuşmazdım, bu yüzden şu an dilimi kesesim geliyordu ama başka çarem yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARALEL
FantasyFarklı evrenlerden aynı anda dilenen bir dilek... Ve o dileğin değiştirdiği iki hayat... Derin fazlasıyla sıradan bir hayata sahip sıradan bir kızdı. Herkes gibi anne ve babası, onunla tamamen zıt bir kardeşi vardı. Hayatında her şey normalken bir...