O hayatıma girmeden önce küçük bir kız çocuğunun saflığı, temizliği varmış üzerimde. Gözlerim gözlerinde anlam kazanmadan, ellerim ellerinde süzülmeden, dudaklarım avuç içlerinde şükretmeden önce. Yıkılmadan, gururum, haysiyetim ayaklar altına alınmadan, bir yaprak misali ordan oraya savrulmadan önce.
Bu öyle bir acı ki, boğazımdan aşağıya kızgın, kaynar bir demir sokarcasına acıtır. Bu öyle bir acı ki, bir ömür yanında kalsam, kollarında uyusam doyamayacağım adamın ölüm haberini alıp tabutunu öpsem ancak bu kadar acı verir.
Gerçekten ölesiye sevebilir mi insan? Biri için sözde aşkın için vazgeçer misin varından yoğundan? Kendini es geçip sadece onun mutluluğunu düşünür müsün? Elini tutmaya korkup gözlerine bakmaya utandığın olduğumu hiç. Aşk denilen şey gerçekten kara bi sevdamı ?
Gerçekten pamuk prenses uyuyan güzel tek bi öpücükle uyandırdımı, beyaz atlı prens ayakkabısını düşüren kül kedisini bulmak için tüm krallığa ayakkabı denettimi. Saçmalık.. adı üstünde masal. Gerçek hayatta çok daha farklı en çok seven kırılır , değer veren parçalanır , önemseyen kaybeder . Ben ise, kırıldım, parçalandım ve kaybettim.
YOU ARE READING
Kıymetlim
Non-FictionOnu ilk gördüğümde beni hem Sahra çöllerinde yalın ayak yürütüp hem o koca çölde bir yudum su olacağını bilemezdim. Nasıl bu duruma geldiğimize anlam veremiyordum gözlerine bakarken. Ne olmuştu da böylesine sinirle bakıyordu koca gözlüm. Yanıma yakl...