...
Güneşin rahatsız edici parlaklığına açtı gözlerini genç. Gözlerini açtığı anda kısması bir oldu. Güneş ışığı gözlerini kamaştırmıştı.
Yattığı yatağından istemeye istemeye kalktı ve elini yüzünü yıkamak amacıyla banyoya gitti. Elini yüzünü yıkamaya başladı. Soğuk su damlaları derisine temas ederken yüzüne bir gülümseme yayıldı. Bugün pazartesiydi. Yani bugün onu görecekti. Düşüncelerini bölen şey telefonundan gelen çağrı sesiydi. Şaşkın bir şekilde telefonunun olduğu yere doğru gitti. Sabahın köründe kim onu arıyor olabilirdi ki? Telefonunun ekranında beliren "Taehyung" ismiyle biraz şaşırdı.
"Efendim Hyung? Bir sorun mu var?"
"Jungkook. Neden okulda değilsin?"
"Hyung ne okulu? Okulun başlamasına daha var."
"Jungkook, telefonundan saate bakmayı denedin mi hiç?"
"..."
"Ders neredeyse başlayacak. Acele etsen iyi olur!"
-bip-
Telefona şaşkınca bakmaya başladı ve en sonunda aklına saate bakmak geldi. Saat yaklaşık sekizdi. Yani çoktan derse geç kalmıştı..
Büyük bir aceleyle eşyalarını toplarken bir yandan da üstünü giyindi.Hızla evden çıktı ve koşar adımlarla okula gitti. Derse ne kadar zorlasa da yetişemezdi artık. Okula ulaştığındaysa nefes nefese kalmıştı. Sınıfın kapısını çalarak yavaşça içeri girdi.
"G-Geç kaldığım için özür dilerim." dedi hızlı soluklarının arasından.
"Hemen sırana geç! Bu kaçıncı geç gelişin oluyor Jeon?!"
"Üzgünüm efendim."
"Çok konuşma da geç yerine çabuk!"
Evet, iğrenç bir kimya öğretmenine sahipti. Fazla üstelemeden Taehyung'un yanındaki yerini aldı. Öğretmen ders hakkında bir şeyler söylüyordu ama Jungkook'un dersle pek ilgili olduğu söylenemezdi.Aklında hep zilin hemen çalması ve değerli hyungunun yanına gitmek vardı.
...
Zil sesinin tüm okulda yayılması üzerine oturduğu yerden hemen doğruldu ve hyungunun bulunduğu üst kata doğru koşmaya başladı. Onu tam iki gündür yüz yüze görmemişti. Hafta sonu onun resimlerine bakarak geçmişti ama bu tabii ki bu onun yüzünü görebilmek yerine geçmiyordu.
Kendinden iki yaş büyüklerin bulunduğu sınıfa direk girdi. Sınftaki herkes onu tanıyordu ve onun sınıfa dalmasına alışmışlardı. Hepsi de dost canlısıydı aslında. Ama Jungkook'un gelmesinin tek bir nedeni vardı.
"Jiminie-hyung! Günaydın!"
Seslenilen kişi gülümserken kendine seslenildiğini duyduğunda canı sıkkın bir biçimde kafasını sesin geldiği yöne doğrulttu. Bir gün beni bıraksa olmayacak değil mi? diye iç geçirdi. Ona baktı ama cevap vermedi. Genç olan bunu umursamadı elbette. Her zaman yaşıyordu bunu zaten, alışmıştı artık.
"Jiminie-hyung, bu okul çıkışı kafeye gideceğim. Benimle gelmek ister misin?"
"Hayır, kalsın."
"Hadi ama! Bir sonraki sefere geleceğine söz vermiştin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACCEPT ME || JIKOOK ✔
Short Story"Hyung, benimle parka gelmek ister misin?" "Gelmemeyi tercih ederim." "Hyung, sinemaya gidelim mi?" "Hayır." "Hyung, birlikte bir şeyler yemek ister misin?" "Aç değilim." "Hyung, evime gelip oyun oynamak ister misin?" "Oyun oynamayı sevmem." "Hyung...