Kendine bir fincan çay al ve okumaya başla. Seni seviyorum. Kendine iyi bak.
Okul Çıkışı Saat 15.30
Okulun hemen karşısında olan Simit Sarayı'nın terasında oturmuş bir şeyler yiyorduk. Hem temiz bir yerdi hem de yemekleri tazeydi. Bu ocak soğuğunda terasta olmamızın sebebi ise Evre'nin sigara içmesiydi.
Eliot eline yapışmış olan susamları masanın üstüne silkeledi. "Bir şey sorabilir miyim?" Diye Evre'ye doğru döndü.
Evre sigarasını kül tablasına bastırıp söndürdü. "Sor." Demekle yetindi.
Eliot, "Sigara içmek İslam dinine göre günah değil mi?" Diye sordu.
Ufak ısırıklar aldığım poğaçadan kafamı kaldırdım. Evre'nin ne cevap vereceğini beklemeye koyuldum.
Evre, "Bedenimize zarar veren ne varsa kullanmamız yasak sanırım." Diyerek soruyu geçiştirdi. Pek fazla dini bilgisi yoktu.
Eliot, "Peki Cuma namazına katılacak mısın?" Diye sordu bu sefer.
Evre çayından bir yudum aldı, "Pek fazla ibadetlere katılmam ama namaz çoktan kılındı sanırım." Dedi.
Eliot, "Anladım peki öyle Müslüman olunuyor mu?" Diye sorduğunda gözlerim istemsizce kocaman olmuştu.
"Özel hayatımla ilgili soru sormayı bıkacak mısın?" Evre çabuk sinirlenen biriydi ve Eliot fazlasıyla şansını zorlamıştı.
Konuyu Eliot'a çevirmek için araya girdim. "Sen pazar günü ibadete gidecek misin?" Diye sordum.
Eliot kafasını olumlu anlamda salladı. "Beyoğlu'nda Sent Antuan Katolik Kilisesi'ne gideceğim."
"Daha önce hiç oraya gitmedim." Deyi verdim.
Bunun üzerine Eliot, "Bence bana eşlik etmelisiniz yani birbirimizin dinini iyi bilmemizin bir zararı olmaz gibime geliyor." Dedi. Evre az önce ona kızdığı için bu cümleleri çekinerek kurmuştu.
Evre, "Tabii olur geliriz." Demekle yetindi.
"Anneme sormam gerekiyor ama eminim izin verecektir." Sonra okul çantamı sırtıma taktım. "Ben yüzmeye gidiyorum." Dedikten sonra Evre'nin önüne benim yediklerimi ödemesi için bir miktar para bıraktım.
"Ne kadar hoş demek sporcusun." Dedi Eliot.
"Evet okulun spor kulübündeyim branşımda yüzme. Sen daha kulüp seçmedin mi?"
Eliot, "Bu hafta seçtiğim kulübü rehber öğretmene bildirmem gerekiyor." Dedi.
Evre bir sigara daha yaktı. "Ben Tiyatro kulübündeyim. Sen ne seçeceksin?"
Eliot biraz çekinerek. "Ben biraz araştırdım çok fazla Moliere oyunu sahneliyormuşsunuz ya da Shakespeare ben bu dönemlerde halkın ne giydiklerini çok iyi biliyorum annem de tasarımcı o yüzden tiyatro kulübünü seçmeyi düşünüyorum kostüm işi için."
Evre başını onaylar biçimde salladı. "Annen gibi yeteneğin varsa çok iyi olur ama tiyatro kulübü drama dersi ile paralel devam ediyor. Yani sana bir hobi oluşturmakla birlikte not almanı da sağlayacak."
Gitmeden önce Evre'nin dediğine ekleme yapmak istedim. "Çok az da olsa bir kulübe girdiğin için zaten puan alacaksın ama bir yarışmaya falan katılırsa kulübün daha fazla puan kazanabiliyorsun. Mesela ben ilçe yüzme yarışmasına gireceğim ve bunun için okulun anlaşmalı olduğu yüzme havuza gidip antrenman yapıyorum."
Eliot, "Evet bundan Rehber öğretmeni de bahsetmişti."
Ayaküstü sohbetimiz bittiğinde yanlarından ayrılmaya koyulmuştum bu sırada ikisi de bana el sallıyordu. İki kat aşağıya inip kafeden çıktım ve otobüs durağına doğru ilerlemeye başladım. İnsanların bu kadar içindeyken nasıl aynı zamanda bu kadar dışında olabiliyordum. Soğuktan kesik kesik nefes almaya başlamıştım. Umarım yarışmadan önce hasta olmazdım. Otobüs durağına geldiğimde kulağıma kulaklığı taktım ve oynatma listesinden bir şarkı açtım. Sia- Never Give Up çalıyordu. Durağa yeni yanaşan otobüse bindim ve cam kenarı boş olan bir koltuğa oturdum. İnsanların hepsi hayatlarında yapacak bir şeyler bulmuş onun uğruna yaşıyorlardı. Benim hayata geliş amacım neydi? Kendime sorduğum bu soru üzerine biraz düşündüm. İyi bir yüzücü mü olacaktım diye içimden geçirdim. Öğretmen mi olacaktım? Düşünmek bu olayı pek çözmemişti sadece daha çok soru üretmeme sebep olmuştu. İnmem gereken durağın anonsu duyunca oturduğum yerden kalktım ve kapının önüne geçtim, kırmızı parlak düğmeye bastım. Araba durup kapı açıldığında oradan inip durağın arkasında bulunan yüzme havuzuna girdim. Temiz sık sık dezenfekte edilen bir yerdi. Geniş salondan kadın soyunma odasına bağlanan dar koridora geçtiğimde ortalık biraz kararıyordu fakat koridor oldukça kısa olduğu için saniyeler içinde soyunma odasına varıyordum. Mavi kapıyı açıp içeriye girdiğimde kimse yoktu. Bende rahatça üstümdekileri çıkarıp çantamda olan mayo ve boneyi giyindim. Ayaklarıma terlikleri geçirdikten, kıyafetlerimi çantaya yerleştirdikten sonra bana ait olan dolaba koyup kilitledim ve havuza geçtim. Koca yarı olimpik yüzme havuzunda bende başka kimse yoktu. Yanıma aldığım havluyu oturağın üzerine bıraktım ve suya girdim. Bir saat kadar aralıksız yüzdükten sonra dinlenmek için havuzdan çıktım ve havlumu alıp ona sarıldım. Bu sırada kapı açılıp hızla kapandı. Kim geliyor diye kapıya doğru kafamı çevirdiğimde geçen lavaboda karşılaştığım pembe saçlı kızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEDUSA'NIN GÜNAHI
Ficção AdolescenteEfser, Evre, Eliot ve Meriç on yedi yaşında liseye giden dört arkadaştır ama hayatın zorlukları ve akranlarının zorbalığı yüzünden ne kadar çevrelerine belli etmeseler de içlerine kapanık gençlerdir. Bu lise çağındaki dört arkadaşın çevresinde geliş...