1•6 Bakış

1.5K 95 19
                                    



"nefes, yiğit nereye gitmiş olabilir?" cümlesini duyduğunda beyninden vurulmuşa döndü Nefes. Şu ana kadar oğluna hep kaçmayı öğreten oydu. Saklanmayı da. Ama şimdi, şimdi oğlu o olmadan üstelik daha yeni tanıştığı bir çocukla kaçmıştı. Yoksa kaçırılmış mıydı?

"SEN YAPTIN DİMİ!" diyerek Tahirin yakasına yapıştı Nefes. Bir yandan "Sen oğlumu verdin. Adi herif" nidalarını savuruyor diğer yandan da tahiri pataklıyordu.

Tahir şaşırmakla kalmamış ne yapacağını da bilmez bir duruma gelmişti. Karşısında duran güçlü kadına hayran olmuştu. Sadece onu izlemek istiyordu ama duruma el koyması da lazımdı. Kadının ellerini tuttu iki eliyle. Sert bir şekilde durdurdu onu. Gözlerini gözlerine kenetledi. Oralarda bir umut ışığı arıyor gibiydi.

Birbirlerine baktılar, birbirlerine aktılar.

Neden sonra Tahir anaç bir ses tonuyla "nefes" dedi. Onu sakinleştirmek istedi. Onu bulmak.

Nefes ise tepkisizliğe devam ediyordu. O umut ışığını hala bulamamıştı. Tahirin onda gördüğü şeyi fark edebilmesi için aradan biraz zaman geçmesi gerekecekti. Tahir devam etti

"oğlunu ben kimseye vermedim. Burada da bunu yapabilecek bir insan yok. Bak, benim yiğenim de kayıp. İkisi beraber gitmiş demekki. Şimdi bana Yiğitin nereye gitmiş olabileceğini söyle" dedi bir çırpıda.

Ama kadın 'oğlunu ben kimseye vermedim' cümlesinden sonrasını dinlememişti. Buldum işte. umut ışığını buldum. Diye düşündü ve gözleri doldu. Refleksifti işte, ufak bir olayda ağlıyordu kadın. "ormana, ormana gitmiş olabilir. Ama burada her yer orman, bilmiyorum Tahir. bilmiyorum..." derken gözlerinden akan yaşın haddi hesabı yoktu.

Tahir artık dayanamadı asiyenin orada olmasına aldırmadan sardı kadını kollarına. Kadın göz yaşlarını akıtırken adamın koynuna aslında içindeki ateşi yakıyordu. Adam ise bunu hissetmekteydi. Derin derin nefesler alıyordu ikisi de.

Sarıldılar, hoş oldular.

En sonunda asiyenin "öhmm" sesiyle birbirlerinden ayrıldıklarında gözlerini bir kez daha kenetlediler. Bu, bir saniyelik bir bakıştı ama çok şey anlatmıştı.

"yengem e haydi ormana o zaman! Ben yangazları alayum siz de ikiniz aramaya başlayun" dedi. Kendi oğlu da kayıptı asiyenin, bu onun güçlü durmasını engellemiyordu aksine bu gibi durumlara alışıktı kadın. Kendini koruyabiliyordu.

Hazırlanıp evden çıktılar, zorlu bir gün onları bekliyordu.

*

Asiye Mustafa ve yangazlar bir yana nefes ve Tahir diğer bir tarafa dağılmışlar çocukları bulamaya çalışıyorlardı.

Ağlamamalıyım ağlamamlıyım, Tahir beni güçsüz sanmamalı. Ama nefes ağlıyordu işte. her şeye katlanabilmişti bu hayatta ama oğlu... oğlunun gitmesine katlanamazdı. Onun için yaşadığı bu hayat o gidince anlamsızlaşırdı ki..

"sen ağlayi mısın?" diye soran tahirdi. Nefes bu soru karşısında toparlandı, gözyaşlarını sildi belli belirsiz. Gözlerini kaçırarak

"yoo, ne ağlıcam be. Oğlum için endişelendim sadece biraz" dedi. Ama Tahir buna inanmamıştı. Nefesi hafifçe çenesinden tuttu ve gözlerini kenetledi.

"ama gözlerin kan çanağı gibi? Gözüme toz kaçtı falan demeyeceksin herhalde?" dedi. Nefes ne yapacağını bilemedi. Dudaklarıyla arasında üç santim mesafe olan ve nefes alışlarını bile hissettiği bu adam onu köşeye sıkıştırmıştı. En sonunda

"yapma şunu artık!" diyebildi. Tahir şaşırmıştı

"neyi yapma?" derken hala kendini geri çekmemişti de.

Şüphe•NefTahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin