1.BÖLÜM

52 4 0
                                    

Uzaktan sessizce onu izliyordum,ablamı. Babaannemizden kalan cafemizde işine odaklanmış çalışıyordu. Bana bu hayatta en çok neye değer verirsin diye sorsalar bir saniye bile düşünmeden ablam yani Melek derim. O bana ailemden geriye kalan tek kişi,o benim her şeyim.
   Ben 9 yaşındayken ailemizi trafik kazasında kaybettik o günden sonra bize babaannemiz baktı,o zamanlar onun çok sevdiği bir cafesi vardı gerçi hâla var çünkü onu biz işletiyoruz ondan geriye kalan tek şey bu cafeydi.
Şuan ise ben 17 yaşındaydım ablam ise 18 yaşında. Cafeyi 6 kişi işletiyorduk ben,ablam,Arda,Ateş,Ecem ve Cemre. Ben hariç hepsi 18 yaşındaydı ama hepimiz aynı sınıfta okuyorduk bunun sebebi benim 1 sene erken kayıt olmam ama bundan hiç şikayetçi değilim. Onlara abla veya abi diye seslenmiyorum ki onlarda böyle olsun istemiyor sadece ablama abla diyorum.
  Kasaya ben,Arda ve Ateş bakıyoruz bazen buraya çok sinir bozucu müşteriler gelebiliyor bende kendimi tutamıyorum ve gelsin kavga.Kavga etmeyi çok seven bir yapım var bunda babamın da etkisi büyük o da öyleydi ve boksör olmamdan da kaynaklanıyor. Siparişlere ise Melek,Ecem ve Cemre bakıyor.Kasada kimse olmadığı için biraz ablamı izlemek istedim cafeye yeni giren 2 tane erkeğin oturduğu masaya gitti ve siparişlerini sordu cafe sessiz olduğu için onu duyuyordum zaten .Teni beyaz,omuzları geniş ve sarı saçları olan çocuk, ablam  yanında oturan kara çocuktan sipariş alırken ablamı bayağı bir süzdü ve elini ablamın bacağına koydu resmen.

Melek Anlatımı
Cafeye yeni müşteri geldiğinde hemen oturdukları masaya gittim siparişlerini almak için
"Hoşgeldiniz, ne alırdınız?"
Teni yanındakine göre biraz kara olan  ama bu ten rengi ona yakışan ve saç rengi siyah olan çocuk kafasını telefondan kaldırmadan bana cevap verdi.
"Ben çikolatalı pasta ve yanına da kola istiyorum". Onu başımla onayladım ve yanında oturan teni beyaz omuzları geniş ve saçları sarı olan çocuğa döndüm
  "Siz ne alırdınız?" Dedim ama o elini bacağıma atıp "Ben seni istiyorum,güzelim" demişti.
Sinirlenmiştim ama kendimi tuttum normalde buraya böyle tipler gelmezdi daha çok yalnız insanlar,sessizliği seven insanlar falan gelirdi cafemiz sessiz ve şirin bir yerdi. Kitap okumak için ayrı bir köşemiz ve eğlenceli oyunlar oynamak için ayrı bir köşemiz vardı.
   Bir süre oluşan sessizlikten sonra playboya benzeyene döndüm ve "Beyefendi ben satılık değilim lütfen menüye bakın ve öyle cevap verin" ben bunları söylerken koyu tenli çocuk bizi takmıyordu bile.
  "Hmm bir düşüneyim, düşündüm…yok hâla seni istiyorum ben" diyerek beni daha da deli ediyordu.
Artık buna daha fazla dayamadım ve çocuğun elini alıp ani bir hareketle bileğinden tutarak geriye doğru büktüm sanırım bileği incinmişti ama kimin umurunda ki o kaşınmıştı.
Yanındaki çocuk yerde yatan çocuğun bileğine bakarken aynı zamanda söyleniyordu "Bir gün ya çok değil bir gün şu uçkuruna sahip çık ama suç sadece sende değil ki bunu yapanda da var." Dedi ve ayağa kalktı ve kalktığı gibi de benim üzerime doğru yürüdü ama benim küçük kurtarıcım (kardeşim) önüme geçti.Ve yumruk attı.

Nehir Anlatımı
   Uzaktan olanları izlerken her şeyi görmüştüm ve kara çocuk ablamın üzerine yürürken hemen gidip onun önüne geçtim. Ve yumruğumu suratının ortasına geçirdim sarsıldı ve 1 2 adım geriye doğru gitti. Kendi tekrar topladı ve dibime girerek bir de kendileri haklıymış gibi " Sen nasıl bana yumruk atarsın!Çekil önümden bücür " demez mi ben zaten kendimi zar zor tutuyordum onu dövmemek için.
"Sen kimsin ki ablamın üzerine yürüyorsun asıl senin kardeşin benim ablamı taciz etti sen önce git kardeşine terbiye ver" diyerek ablamı savundum.
"Tamam benim kardeşim bir hata yaptı ama senin de ablan hemen şiddete başvurmak yerine uyarabilirdi!" Dedi hem de bana bağırarak cafede az müşteri vardı ama olanlarda bize döndü baktı ben tam ağzımı açıp bi şey söyleyecekken ablam benden önce davrandı
  "Kaç kez uyardım be ben onu ama o uçkuruna düşkün olduğu için dediklerimi duymadı bile"
    Tam o sırada Arda geldi "Şimdi buradan gider misiniz cafenin huzurunu bozuyorsunuz mümkünse de bir daha gelmeyin" her zamanki gibi nazik bir şekilde konuşmuştu benim tam tersime.
   Kara çocuk giderken ve bana dik dik bakarak "Bu iş burada bitmedi" gibi şeyler söylüyordu.
‘Bittiğini sanma zaten kardeşine de sahip çık.’
     Akşam olduğu zaman  cafemizi kapatıp evimize çıktık tabi evimiz de uzak değildi hemen cafeninin üzerinde 3 bina vardı. Cafenin üzerindeki bina da ben ve Melek, bir üstümüzde Ecem ve Arda, en üst bina da ise Cemre ve Ateş kalıyordu.

   Melek Anlatımı
Sabah erkenden kalktım ve poğaça yapmak için cafeye indim tabi şuan  tatil olduğu için cafeyi 8 gibi açıyorduk ama okul olduğu zaman cafeyi 5 ten sonra açıyorduk ve çoğu kişi bunu seviyordu onlarda öğrenci oldukları için. Okul demişken okulların da açılmasına 1 hafta kalmıştı.
  Aşağı indiğim de saat 6 veya 7 civarıydı üzerimi değiştirmeden inmiştim kısa şort ve yarım t-shirt ile. Kendimi işte kaptırmışken gözüm saate takıldı ve saatin 7 olduğunu gördüm poğaça işi bitmişti simdi ise kardeşime güzel bir kahvaltı hazırlamak için işe koyulmuştum.

Bizi tanıyan çoğu kişi Nehir’i benden büyük sanıyor bazen ben bile ablası olduğumu unutuyorum onun sayesinde hep beni o koruyor benim onu korumam gerekirken.Sadece beni de değil kimin sorunu varsa onlara da yardım ediyor, haksız olanları, ve boşuna dayak yiyenleri.Ona Kurtarıcım diyorum çünkü bunu hak ediyor.

Masa da peynir olmadığını görünce dolaptan almak için arkamı döndüm ama döner dönmez çığlık attım çünkü dolabın orada birileri vardı beni izliyordu.

BLUE CAFEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin