"Oğuzhan ben de geleyim nolur."
"Bilge beni sinirlendirme. Buralar zaten çok karışık. Bekliyoruz şimdi soyunma odasında. İptal olur gibi, bilmiyorum."
"Senin kaşında bir şey yok değil mi?" dedim evin içinde volta atarken. Evin içinde nasıl bağırdığımı komşulara sorarsanız daha iyi anlayabilirdiniz ne kadar delirdiğimi. Bu maçın izahı yoktu çünkü.
"Bak Bilge'm, benim bir şeyim yok. Hafif kanadı o da küçücük bir şey. Hallettik. Şimdi Erdinç abinin yanına gideceğim tamam mı?"
"Tamam, Ozzy bak lütfen haber ver. Dikkat et, olaya karışma lütfen bak lütfen. Hastaneye geçtiğinizde ben de geçeceğim tamam mı?"
"Tamam, haber vereceğim. Dikkat edeceğim. Gelirsen haber ver. Görüşürüz Bigo'm." Vedalaşıp telefonu kapattık.
Bir taraftar topluluğu bu kadar mı iğrenç olabilir! Hem bir futbolcunun ölmüş annesine küfredeceksiniz üstüne onu geri çekmeye çalışan, Türkiye'yi dünya 3.sü yapan bir teknik adama saçma sapan şeyler fırlatın! Futbol teröristleri!
BjkTv açık bir şekilde twitterdan haberleri almaya çalışıyordum. Bu sefer maçı evde tek başıma seyretmiştim. Neşet'le birlikte iyiki gitmemiştim, yoksa delirir olay çıkarırdım.
Şenol hocanın Fulya Acıbadem'e kaldırıldığını öğrenince odama gidip altıma siyah pantolonumu giydim. Üzerimde şanslı formam vardı. Hızlıca taksiyi çağırdım ve Oğuzhan'a mesaj attım.
Gönderilen: Maestro'm
Evden çıkıyorum, hastaneye geçeceğim direkt. 15 dakikaya orada olurum. Dikkatli ol.
Üzerime siyah örgülü hırkamı giyip telefonumu çantama attım. Taksi ben gelmeden önce gelmişti. Hızlıca taksiye binip adresi söyledim. Saçımı topuz yapıp etrafı izledim. Sinirli ve gergindim. Bir sürü futbolcu olayların içindeydi, itilmiş ve darp edilmişti. Sadece Oğuzhan veya Necip için değil, orada olan tüm futbolcular ki daha doğrusu tüm Beşiktaşlılar için endişeleniyordum.
Oğuzhan'ın söylediğine göre kimsenin bir şeyi yoktu, Şenol hoca hariç. Yapılan birkaç yorumu okuyunca da bırakın Twitter'ı, sosyal medyaya şu olay yatışana kadar girmeyecektim herhalde. Bırakın adamın yere düşmesini, kafasına atılan zımbaya tesadüf diyorlar. Alın kupa veya maç sizin olsun!
Taksiciye ücretini verip hızlıca indim. Taraftarların olduğu bölüme hızla ilerleyip onlarla birlikte tezahürat yapmaya başladık.
"Şenol Güneş! Şenol Güneş! Şenol Güneş Şenol Güneş!"
Telefonumun zil sesi kulaklarıma ilişince geçebildiğim kadar köşeye geçtim. Necip arıyordu.
"Bigo nerdesin?"
"Taraftarların olduğu bölümdeyim, geldiniz mi?" dedim bi kulağımı kapatarak. Hastanenin önündeydik ve bunu yapmak ne kadar doğruydu, orası tartışılır.
"Tamam, hastanenin girişine gel. Ben de iniyorum aşağıya. Beni görmeden almazlar seni." dedi ve bir şey söylememi dinlemeden telefonu kapattı. Hırkamı biraz kapatarak yoluma devam ettim. Hava esmeye başlamıştı ve ben de bu havalarda çok çabuk hasta oluyordum zaten.
"Tamam, benden o abi. Gelsin." diye seslendi görevliye. Teşekkür ederek aralarından geçtim.
"Necip bir yerinde bir şey yok değil mi?"
"Yok vallahi yok ya. Hadi gel, hazır kimse yokken gidelim." dedi ve elini omzuma atıp beni yönlendirdi. Odanın önü kalabalıktı. Yavaşca Necip'in kulağına eğildim.