bugün cuma ve ben hafta sonu seni göremeyeceğimden dolayı biraz huzursuzum.
sanki seni yıllardır tanıyorum ve gitmeni istemiyorum.
düşüncelerime daldığım sırada kapının açılmasıyla oraya bakıyorum. ve seni görüyorum.
kirpiklerine düşen kar taneleri ve kızarmış yanaklarınla o kadar tatlısın ki sana tekrar tekrar hayran oluyorum.
"merhaba," diyorsun selam vererek ho seok'a. "bugün kar yağıyor, çalışacak mıyız?"
siz ikiniz uzlaşmaya çalışırken mimiklerini seyrediyorum.
"ji min, hae na'ya sıcak bir şeyler verir misin?" ho seok bana seslendiğinde bana dönüyorsun. bakışlarımı kaçırıp ho seok'a bakıyorum. "arabaya zincir takacağım da."
başımı hızlıca sallarken aynı zamanda hızlı adımlarla mutfağa yöneliyorum. çünkü seninle olan vaktimden boş yere zaman kaybetmek istemiyorum.
senin için yaptığım sıcak çikolatayla geri döndüğümde masamın önündeki koltuklara oturduğunu görüyorum.
gülümseyerek kupayı sana uzattığımda gülümseyerek kupaya uzanıyorsun.
değen ellerimiz kalbimin atışlarını hızlandırdığında hızlıca geri çekiliyorum.
"teşekkür ederim."
karşına geçip çenemi elime koyup bir süre seni izliyorum.
"burada öğretmen misiniz?"
başımı sallıyorum.
"motor derslerine giriyorum," diyorum ilk defa konuşarak. "arabalardan daha zevkli."
"öyle mi?" diye soruyorsun dilini çikolata olan dudaklarının üzerinde gezdirirken. "araba sürmekte çok kötüyüm."
