Hislerim dipsiz karanlık bir kuyuya gömülürken bende o karanlık kuyunun içine düşüyordum. Cidden bu kadar diptemiydim ben ?
Bu kadarmı batmıştım ? Umutsuzca beklemekten başka çarem yoktu. Birinin gelip bu kuyudan beni çıkarıp kurtarması için.
Birinin beni tutup kendine çekmesi ile neye uğradığımı şaşırdım. Yüzümü hafifçe ona doğru kaldırdım. Az önce bana bağırıp çağıran adamdı bu. Bay ukala işlerinin arasından bana zaman ayırmıştı çok ilginç.
" Söz dinleseydin şaşardım. " dedi hala ukalalığından ödün vermeyerek. Dış görünüşü bu kadar kusursuz olup içi nasıl bu kadar kusurlu olabiliyordu.
Bu düşünce ile annem geldi aklıma....
Küçükken bana hep masal anlatırdı. Tek tamamlamadığı olan masal tam şu anki duruma uyuyordu. Nasıl başlıyordu
Zamanın birinde çoook uzaklarda kusursuzluğu ile dillere destan bir ülke varmış. Bu ülkenin yakışıklımı yakışıklı bir padişahı ve birde güzeller güzeli bir kraliçesi varmış. Bu ülkenin insanlarınada çok özenilirmiş. Erkekler yakışıklılığı ile kadınlar güzelliği ile dillere destanmış. İnsanları özenerek yaratılmış gibi kusursuzmuş.
Dışarıdan bakan her insan imrenirmiş onlara. Ama bu ülkede dışarıdan insanların içeri girmeside yabancılarla tek bir söz konuşmakta yasakmış.
Ama hiç kimse bilmiyormuş ki aslında hiç birşey hiç kimse kusursuz değilmiş.
Ve bir gün ölümün büyüsü tüm ülkeyi sarmış. Güzel kadınlar yakışıklı erkekler tek tek ölmeye başlamışlar.
İnsanlar şakınlık içerisindeymiş çünkü ülkeye dışarıdan giren ya da çıkan kimse yokmuş. Yasakmış bu...
Annemin sözünü yarıda kestim.
" Peki birini öldürmek yasak değil miymiş ? Ee sonra ne olmuş anne ? " diye sordum safça.
O ise hiçbir zaman bana masalın sonunu söylemedi. Bu masalın benim masalım olduğunu ve sonunu benim yazacağımı söylemişti. O zamanlar anlamamıştım ama şimdi azda olsa anlıyordum.
O anları tekrardan yaşamıştım sanki. O kadar gerçekti ki...
Aklımdaki düşünceleri bitirdiğimde fısıltıyla konuştuğumu farkettim bir yandanda ağlıyordum. Ne yani ben bunca zaman bunları aklımdan söylemiyormuydum ? Şaşıkınca ukalanın suratına baktım. Oda :
" İyimisiniz hanfendi. Bir doktora görünün isterseniz. " dedi. Resmen bana şizofren muamelesi yapmıştı. Ben zaten deli doktoruyum demek için ağızımı açmıştım ki ukala konuşmama bile izin vermeden :
" Birde sen çıktın başıma. Odanıza gidin diye sizi uyarmıştım. Merakınız tatmin oldu mu ? Olmuş gibi duruyor. Halinizden belli. " deyip bir elini saçlarından geçirdi. Ama hala bana sarılıyordu. Sonra ilk kez dikkatle yüzüme baktı. Ve yüzümdeki izleri farketti.
" Saldırıyamı uğradınız ?" Dedi şaşınca gözlerini pörtleterek. Hayır yani bu otelin insanlarını tek tekmi seçmişler merek ettim doğrusu hepsi ayrı bir gıcık.
Sonra adam birşeyi daha yeni farketmiş gibi beni kendinden uzaklaştırdı ve elleriyle omuzlarımı tutup :
" Sen yoksa bu otelde kalmıyormusun ? Tahmin etmeliydim. Her önüne gelen giremez bu otele küçük hanım. " dedi. Küçük hanımmı ? Ciddimisin sen ? Ve adam ukalalığa hala devam ediyor. Cidden o kanlı sahneden sonra bu adam çekilmiyordu. Konuşacak gücümde yoktu zaten beni sıkı sıkı tutan kollarından kurtulmaya çalışarak ayağımı yeri vurdum.
" Durun bakalım nereye gidiyorsunuz hemen öyle ? Daha polisler gelmedi. "
Ne polis diyor birde. Seni pislik. Benim hiçbir suçum yok ki !! Gerçi adamda haklı şu anda dağılmış bir görüntüm vardı. Yanaklarım çizik içindeydi ama öyle sokaktan geçen birinede benzemiyorduma . Zaten tükenmiştim daha ne kadar dibe batabilirsin ki dedi içimdeki şeytan. Haklıydı sinirimi bir şekilde çıkarmam gerekiyordu ve bu ukala tam adamıydı. Kollarımı biraz daha sıkınca ellerim uyuşmaya başladı.
Bende tüm gücümle dizimi karnına geçirip, kollarımı kurtarıncada ensesine bir dirsek attım. Acıyla iki büklüm yere yatarken yüzü kıpkırmızı olmuştu.
İşte şimdi ortada gerçek bir sorun vardı. Bu hareketimden sonra adam kesin beni polislere katil diye tanıtacaktı. Beynim kaç sinyalleri veriyordu.
Ama suçsuzdum ben. Odamdaydım şahidimde vardı.
Sahi Alex neredeydi. Sinirimi atmanın verdiği rahatlıkla odama doğru koşmaya başladım.
Ben suçsuzdum ve o ukala hak etmişti bunu.
Odama girip hızla kapıyı kapatıp kendimi yatağa attım.
Dışarıdan gelen bağırma sesleri ile uyandım. Kaç saattir uyuyordum acaba ?
Polisler hala gelmediğine göre çok olmamıştı. Ah evet hala tutuklanmamıştım. Ortalıkta bir katil dolaşırken uyumuştum birde. Gerçi sıkılmıştım hayattan artık. Ben bu değildim....
Ben bu kadar rahat olamazdım ve bu kadar duygusuz ama yeni ben öyleydi. Yeni beni sevmemiştim. Beni yansıtmıyordu. Kalkıp banyoya gittim ve kendimi aynada incelemeye başladım. Simsiyah uzun saçlarım, siyah gözlerim vardı. Burnum küçüktü ve alnımda genişti. Gözlerim dudaklarımda durduğunda sahtede olsa gülümsemeye çalıştım. Ahh korkunç bir görüntü bu. Hele yanaklarımdaki izler. Tımarhaneden kaçmışım gibi !!
Git gide batıyordum ruh sağlığım iyi değildi bunun farkındaydım. Tek bir gece yetmişti hayallerimin yıkılmasına ve şimdi tekrar hayal kuramıyordum. Ellerimi dağılmış saçlarıma geçirdim. Soğuk suyu açıp yüzümü yıkadım.
Bu sırada kapıda yumruklanmaya başlamıştı.
Ahp sonunda gelebilmişlerdi. Şu an en dipteydim ve kuyunun dibinde ne mi vardı bataklık vardı ve bir kere saplanmıştım o bataklığa....
NASIL BİR BÖLÜM OLDUĞU HAKKINDA BİR FİKRİM YOK AÇIKÇASI. KIZIMIZIN KAFASI OLDUKCA KARIŞIK VE BENDE OLABİLDİĞİNCE BUNU YANSITMAYA ÇALIŞTIM. UMARIM BEĞENİRSİNİZ. BEĞNEMEDİĞNİİZ BİR KISIM OLURSA LÜTFEN SÖYLEYİN DÜZELTMEYE ÇALIŞIRIM.
OKUDUĞUNUZ İÇİN ÇOOK AMA ÇOOK TEŞEKKÜR EDERİM :) BU ARADA WATTPADIMDA BIR SORUN CIKTI BU SON 3 BOLUM SILINDI BENDE TEKRARDAN YUKLEDIM. EN KISA ZAMANDA YENI BOLUM EKLEYECEGIM :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümün Büyüsü
Mystery / Thriller"Zamanın birinde çook uzaklarda çok güzel tek bir kusuru bile olmayan bir ülke varmış. Bu ülkenin insanlarıda kusursuz güzellikteymiş tabi. Erkekler yakışıklılığı ile kadınlar ise güzelliği ile dillere destanmış. Ama hiçkimse bilmiyormuş ki a...